Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi4
Bugün Toplam79
Toplam Ziyaret1795499
Yılmaz Aydoğan
yaydogan33@gmail.com
MUHTAR GUBALAŞ
17/09/2017

 

Eskiden Karaisalı’ya bağlı Kıralan köyünün karayolu ulaşımı Demirçit ve Bolacalı köyleri üzerinden sağlanmaktaydı. Toros demiryolu tünellerinden sonuncusunun ağzında bulunan bu köyün dış dünya ile asıl bağlantısı, ulaşıma açıldığı günden beri, demiryolu üzerinden sağlanırdı.

1986 yılında Keştepe köyü ve Yerköprü üzerinden yeni bir bağlantı için Köy Hizmetleri ekiplerince yeni bir yol açıldı. Böylece köyün ilçeye ulaşımı kısalmış oldu.(*) Ne var ki yeni yapılan bu yol üzerinde, yağmur sularının yola vereceği zararları önlemeye ve azaltmaya yönelik köprü ve menfezler yapılmadığından yol, her yağmurla ulaşıma kapanmakta, ulaşım için yine eski yol kullanılmaktaydı.

Kıralan muhtarı, asıl adı Mustafa Sarı ama Gubalaş lakabıyla anılan, çalışkan; çalışkan olduğu kadar da disiplinli biriydi.(**)

Muhtar Gubalaş, ilçede göreve başladığım ilk günlerde “okuma yazma bilmediği ve muhtar olma yeterliğine sahip olmadığı, bu sebeple görevden uzaklaştırılması gerektiği,”  iddiasıyla şikayet edilmişti.

Köy yolu inşaatı sebebiyle kendisini yakından tanıyordum. İlçeye bir gelişinde durumunu konuştum. “- İlkokul okumadığını, ama asker ocağında Ali Okulu’na devam edip, okuma yazma öğrendiğini,” söyledi. Heceleyerek de olsa okuyabiliyor ama yazı yazmakta zorlanıyordu. Diploması veya okuryazarlık belgesi de yoktu. Çalışkanlığı, girişkenliği ve idareye yakınlığı yanında, dürüstlüğü ve sevecen kişiliği sebebiyle, hakkındaki şikayeti işleme koymayıp beklettim. İlçe Milli Eğitim Müdürü ile görüşerek, ilçe merkezinde Halk Eğitim Merkezi bünyesinde açtığımız Yetişkinler Okuma Yazma Kursu’na kaydını yaptırttım. Derslere, tam olmasa da bazı günler ilçe merkezindeki bir yakınının misafiri olarak ilçede kalıp, kısmen devam etti. Diğer günlerde de “devam etmiş gibi” gösterilerek, kendisine “Okuryazarlık Belgesi” verdik. Böylece muhtarlık mührünü kaybetmemiş oldu.

Muhtar Gubalaş her gelişinde yeni yolun ihtiyaçlarından bahseder, “yol üzerindeki menfezlerin ivedilikle yapılmasını,” isterdi. Bir gün kendisine dedim ki:

“- Bak muhtar, bu böyle olmaz. Devletin işi yavaş gider. Senin taleplerini biz İl’e ilettik. Şimdi Köy Hizmetleri Etüd ve Proje Şubesi bu talebi yerinde etüt edecek; lüzum görülürse avan projesini yapacak; projeler bir liste halinde Bölge Müdürlüğü’ne gidecek; Bölge Müdürlüğü önceliklerin belirlenmesi için listeyi İl Genel Meclisi’ne sunacak; orada öncelik sıralaması yapılacak. İl Genel Meclisi’nin onayladığı Taslak Program Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü’ne gönderilecek. Bütçede ayrılan ödenek dikkate alınarak Taslak Programa son şekli verilecek. Tüm bu aşamalarda her şey bizden yana olsa ve işimiz Yatırım Programı’na alınsa bile, bu da yetmez. Bu defa işin tatbikat projesi ve ihalesi beklenecek. İhaleyi alan müteahhit çeşitli gerekçelerle işi savsaklayacak ve işin bitirilmesi ertesi yıla sarkacak. Çünkü iş ertesi yıla sarkmazsa müteahhit fiyat farkı alamaz! Enflasyonun %55 olduğu bir ortamda müteahhitler işi ertesi yıla sarkıtabilirlerse enflasyon oranında fiyat farkı alırlar.

Dolayısıyla sen fazla umutlanma! Ama eğer dersen ki ‘- Bu işi biz köylü olarak kendimiz yaparız,’ o takdirde ben size ihtiyaç duyulacak çimentoyu Köyler Hizmet Birliği bütçesinden alıp teslim edebilirim. Demirine, kumuna-çakılına, işçiliğine karışmam.”

Gubalaş: “- Ben bir köylü ile görüşeyim,” deyip, ayrıldı.

Birkaç gün sonra geri geldiğinde, makam odasının tenhalaşmasını bekledi. Baş başa kaldığımızda da, söylediklerini sanki bir başkası duyacakmış gibi, masaya iyice yaklaşıp alçak bir ses tonu ile bir sırrını paylaşırcasına: “- Kaymakam bey, eğer sen arkamda durursan, ben menfezin demirini buldum!” dedi.

“-Nereden buldun?”

“- Demiryollarından.”

Ve anlattı: “- DDY Hacıkırı İstasyonu’ndaki rayları yenilemişti on yıl kadar önce. Oradan çıkan raylardan iki tanesi istasyon sahası dışında atılı vaziyette durur öyle. Eğer sen ‘he’ dersen biz bunları oksijen kaynağı ile kesip kullanabiliriz.”

“- Devlet Demiryolları ne der bu işe?” dediğimde.

“- İşte onu da sen çözeceksin,” dedi.

Konuyu, “oluru” ile “olmazı” ile tartıştık. Söz konusu raylar on yıldan fazla bir süredir, demir yolu sahası dışında atılı “hurda malzeme” niteliğindeydi. Kendi sahaları dışında olduğu için hiçbir DDY yetkilisinin o rayları görmesi mümkün değildi. Unutulmuştu vesselam. Ama yazı ile istesek, bu defa gözlerinde değerlenir, bir matah sayılırdı.

“-Tamam,” dedim. “- Ben sözümü tutuyorum. Haftaya bir araç getir. Bir ton çimenton hazır olacak. Gerisi sana ait. Rayları da mümkün olduğunca, fazla şuyulandırmadan kullan.

Gubalaş, çimentoları götürdü. Çakıt çayından traktörlerle kum ve çakıl çektirdi. Başlarında kendisi olmak üzere, imece ile köylüleri çalıştırarak işçiliği sağladı. Bahse konu rayları taşıyıcı eleman olarak kullanıp, köy yolundaki en çok problem çıkartan, istasyonun hemen altındaki kuru derede geçişi sağlama aldı.

Aradan üç ay kadar bir zaman geçmişti ki bir gün kaymakamlığa geldi. Üzgün ve durgun görünüyordu. “- Ne var, ne oldu?” dedim. “- Sorma kaymakam bey,” dedi. “- Biri beni Demiryolları’na şikayet etmiş. Dün müfettiş geldi. İstasyon’a çağırdılar, gittim. İfademi almak istediler. ‘Kaymakam beyle görüşmeden ifade vermem’ dedim. Demiryolu raylarını çalmakla suçluyorlar. Ne diyeceğiz?”

“- Üzülme bir çaresi bulunur,” dedim. “- Sen şimdi git. Yarın, gelen müfettişe ‘Kaymakam bey izin ve emir verdi, bende kimsenin yıllardır kullanmadığı, hurda haline gelmiş rayları, her yağmurda köy yolunu geçilmez hale getiren kuru dere üzerine menfez yapımında kullandım. Yemedim. Satmadım. Gidip kullanıldığı yerde görebilirsiniz. Bir suçlu varsa o ben değilim, kaymakam beydir’ de,” dedim.

Gubalaş önce itiraz etti, beni suçlamak konusunda. Sonra, ısrarım üzerine rahatlamış olarak ayrıldı yanımdan.

Muhtar ayrılınca, Devlet Demiryolları Adana 6.ncı Bölge Müdürü’nü aradım. “- Müsait oldukları bir zamanda ziyaret etmek istediğimi,” bildirdim. Ertesi gün Adana Tren Garı’nın karşısındaki DDY 6.ncı Bölge Müdürlüğü’ndeydim.

Bölge Müdürü, ellili yaşlarında, sarışın benizli, çelimsiz denecek kadar zayıf; hafif aksak yürüyüşlü, kibar birisi idi.

Çaylarımız gelmeden ben konuya girdim. O da, biraz mahcup bir tavırla; “- Kaymakam bey önceden haberimiz olsaydı, soruşturma konusu olmazdı. Birileri doğrudan Genel Müdürlüğe şikayet dilekçesi yollamışlar. Ben ve İşletme Kısım Şefimiz de suçlanıyoruz. Kurumun demirbaşlarına sahip çıkmamakla,” diye anlattı.

Ben işin buralara varacağını düşünememiştim. Kendisine: “- Müfettiş bey elbette sizin de bilgi ve ifadenize başvuracaktır. Mümkünse bana yönlendirin. ‘Yapılanlar kaymakam beyin bilgisi altında yapılmıştır” deyin”, dedim. Bir de; “Kullanılan rayların stok kayıtlarında görülüp görülmediğini, inceletmesini,” rica ettim.

Daha ben orada iken Kısım Şefi’ni çağırtarak, “Hacıkırı istasyonunda stok ray demiri bulunup bulunmadığının incelenmesini ve hemen rapor edilmesini,” istedi. Yaklaşık on dakika sonra Kısım Şefi, yanında Ambar memuru ile birlikte geldi ve “- Stok kayıtlarında böyle bir emtianın görülmediğini,” rapor ettiler.

Bölge Müdürü’ne; “- Stokta bulunmayan bir emtianın ‘çalınması’ ya da ‘emtiaya sahip çıkılmaması’ söz konusu olamaz. Bence, müfettiş beye ağız birliği ederek, ‘Hurda malzemenin kullanıldığını’ ifade edin. Bana ulaşırsa ben de aynını söyleyeceğim,” dedim ve vedalaşarak ayrıldım.

İlerleyen zaman içerisinde, DDY Müfettişliği’nden “Devlet Demiryolları’na ait, Hacıkırı İstasyonu’nda bulunan iki adet ray demirinin Kıralan köyü muhtarınca çalınarak(!) köy yolu menfez inşaatında kullanıldığının öğrenildiği; konu hakkında bilgimin bulunup bulunmadığı,” sorulan bir resmi yazı geldi.

Cevap yazısında: “Çalışmanın bilgim dahilinde ve emrim ile yapıldığı; ancak kullanılan malzemenin kullanım ömrü dolmuş, DDY stokunda kayıtlı olmayan, DDY arazisi dışına atılı hurda malzeme olduğu ve bu malzemenin de kamu yararına kullanıldığı; yapılan menfezden ve yoldan DDY müşterilerinin de geçerek istasyona ulaşacakları,” bildirildi.

Sanırım dosyada toplanan bilgiler yeterli görülmüş olmalı ki bir daha konuyu açan, arayıp soran olmadı.

Ancak Gubalaş her gelişinde; “- Kaymakam beyim, iyi ki sen buradasın. Sen olmasaydın bunlar hem benden bu demirin parasını alır, hem de üstüne bana pösteki saydırırlar, hapiste yatırırlardı,” dedi, defalarca.

İşte böyle. … Bir yanda Devlet’in milyarları çarçur edilir, hesap soran olmaz. Öte yanda hurdalıktan alınma, sahipsiz iki ray demirinin hesabı sorulur.

Yıllardır boşuna demiyorum: Böyle gitmez!

 

(*)  Bu yol, 2017 yılında Adana Büyükşehir Belediyesi’nce genişletilerek, standartları yükseltilen yoldur.

(**) Muhtar Mustafa Sarı artık hayatta değil. Allah rahmet eylesin.



535 kez okundu. Yazarlar

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın

Yazarın diğer yazıları

YEREL SEÇİMLERDE TARSUS - 02/09/2023
YEREL SEÇİMLERDE TARSUS
ANCAK YARASALAR KORKAR IŞIKTAN - 14/02/2023
ANCAK YARASALAR KORKAR IŞIKTAN
DEPREMDE BİZ NEYİN BEDELİNİ ÖDÜYORUZ? - 08/02/2023
DEPREMDE BİZ NEYİN BEDELİNİ ÖDÜYORUZ?
NE KADAR ÖZLEMİŞİZ BÜTÜNLEŞMEYİ? - 13/09/2022
İzmir Büyükşehir Belediyesi Başkanı Tunç Soyer’i oldum olası sevmem… Türk vatandaşı olsa da, Türkiye’de yaşasa da kendisini, Türk kültüründen daha çok kadim Yunan kültürüne yakın saydığını, milli bir çizgide olmadığını görüyorum.
NEDİR MİLLİ SİYASET -2- - 25/07/2022
Mustafa Kemal Paşa’nın daha 1923 yılında söylediği aşağıdaki sözleri onun, yolun en başından itibaren ‘Milli Siyaset’ düşüncesine sahip olduğunu gösterir:
NEDİR MİLLİ SİYASET ?(1) - 15/07/2022
Son yarım yüzyılda ülkemizin savrulduğu mevcut durumun iç ve dış “hareket ettiricileri”, onların planları, uygulamaları ve geldiğimiz yer, iyi incelenmeli ve doğru teşhis edilmelidir.
YENİDEN MİLLİ SİYASET 2 - 05/07/2022
1821 Mora kalkışması ile başlayan ve 7 Ekim 1912 / 30 Mayıs 1913 arası sekiz aylık dönemde kaybettiğimiz Balkanlarda, Türk kırımının zirveye ulaştığını; Osmanlı’nın bu 90 (doksan) yıllık geri çekilme döneminde 2.500.000 Türk’ün kırıma uğradığını, 8.0
YENİDEN MİLLİ SİYASET 1 - 04/07/2022
(“Yeniden milli Siyaset” yayın hazırlıkları yaptığım kitabımın adıdır. Kitabın “Sonsöz” Bölümünü okuyucularımla paylaşmak istedim.)
AYDIN PARTİCİLİĞİ - 01/06/2022
[ Bilirsiniz bizim kültürümüzün bir parçası olan sözlü halk edebiyatımızda Hz. Süleyman, “Kuş dili bilen,” olarak anlatılır. Hz. Süleyman ile kanadı kırık bir kuş arasında geçtiği söylenen öykü, “İnsanlar ders alsınlar,” diye tekrarlanır, kuşaklar bo
 Devamı
AlışSatış
Dolar34.128334.2651
Euro37.320237.4697