Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi3
Bugün Toplam188
Toplam Ziyaret1663641
Yılmaz Aydoğan
yaydogan33@gmail.com
ÖNCESİYLE, SONRASIYLA ‘15 TEMMUZ 2016 KALKIŞMASI’ - 7
24/09/2018

3. KÜRESEL GÜÇLER VE EMPERYALİZM

EMPERYALİZMİN MAŞALARI 

Türk Devleti’nin kuruluş felsefesi Türk Milliyetçiliği’ne dayanır. Daha farklı bir ifade ile Türk Milliyetçiliği, Cumhuriyetin kurucu ideolojisidir. 

1946'dan sonra çok partili sisteme geçmemizle beraber Batı Emperyalizmine bağlanma sürecimiz hız kazandı. Bu bağımlılık durumuna karşı, yeniden Türk Milliyetçiliği temelinde harekete geçebilecek olan milli dinamikleri göz önünde bulunduran emperyalizm, ikili bir yapı oluşturdu. Türk Milliyetçiliği’ne ket vurmak için hem, “parlamenter yöntemi benimseyen ve milliyetçi söylemlerde bulunan fakat ümmetçi bir siyaset güden, sistem içerisinde konumlanan” parti ya da partileri; hem de “Milliyetçi solun karşısında konumlanacak Batı merkezli, etnik bölücülüğe yönelik propaganda yöntemi geliştiren işbirlikçi (etnik bölücülüğü savunan, emperyalizme bağımlı)” solu örgütledi. ABD'ye mesafeli duran “İslami söyleme sahip” akıma karşı da, ABD'yle uyum içerisinde olan "Ilımlı İslam", "Liberal İslam" gibi adlarla örgütlenen odaklar kollandı ve güçlendirildi. 

Bunların kimler olduğunu söylemeye gerek var mı? “Ülkede en çok özelleştirme yapan, Türk kimliğini unutturmaya çalışan, “İslâm’ı kendi siyasi ve ticari çıkarları yolunda kullananlar ve bunların işbirlikçileri” herkesin bildiğidir. Aynı şekilde “milli değerleri savunan sosyal demokratlarla ulusal solcular karşısında, Marksist ve solcu olduğunu söylerken etnik ırkçılık yapanlar” da herkesin malumudur. 

İşte bunlar, bizde ve tüm hedef ülkelerde emperyalizmin maşalarıdır.

2000 yılından itibaren sanayideki devlet işletmeciliğinde, tohumda, toprak yönetiminde, mera kullanımında, sularımızın kullanımında; pamuk, şeker pancarı ve tütün üretiminde, hayvancılık yapımızda ve üretimimizde, elektrik dağıtımında nereden nereye geldik? Ne durumdayız? Yukarıda sayılan girişimlerle Türkiye, gelecekte uygulanacak daha kapsamlı operasyonlara müsait hale getirilmiştir.

Bugün gündemde, ülkenin ekilebilir toprakları ile ormanları, yaylaları ve su kaynaklarının, Küresel Güç Odakları’na bağlı kuruluşlarca ve onların yerli “peşkir taşıyıcıları” üzerinden, ele geçirilmesi vardır.

Ülkemizin içinde bulunduğu mevcut durum, KGO na “Türkiye hazır, artık tam sömürge hale dönüştürülebilir!” kanısı vermiş olmalı ki, 15 Temmuz’da yapılan kalkışma ile Türk Devleti her anlamda ele geçirilmek istendi. Ama o gece başarılı olamadılar. Millet, devleti sokaktan topladı. Demek ki özümüze ve devletimize yeterince yabancılaştırılamamışız. Demek ki ordumuzda, polisimizde ve sokaktaki vatandaşın kalbindeki milliyetçi damar henüz köreltilememiş. Demek ki “baklavanın altı tam kızarmamış!” 

Cumhuriyetin temel altyapısı “özgürlük ve tam bağımsızlık” harcı ile karılmıştır. Tarih bilinci ve kültürel milli kimlik üzerine inşa edilmiştir. Kalkışanların bunu göz ardı ettiği anlaşılıyor. 

15 Temmuz Kalkışması aslında, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni ayakta tutan milli ordumuz Türk Silahlı Kuvvetleri’nin tasfiyesine yönelik “bitirici son darbe idi”. Ordunun tasfiyesi devletin “milli” vasfının tasfiyesi ile eşdeğer görülmüştür. Bu kalkışmayı o gece önleyen, TSK içindeki milliyetçi, sağduyu sahibi subaylar ve milliyetçi, vatanperver polislerdir. 

YANGINA KÖRÜKLE GİDENLER 

Yakın geçmişte, sapkınların, hastalıklı tiplerin, meczupların elinde İslam katledilirken dini otoriteler sadece seyretmişler; Diyanet’in dolduramadığı dini boşluğu yabancı istihbarat servislerinin oyuncağı haline gelen bir takım cemaatler doldurmuştur. Dinle, imanla özü itibariyle de İslam’la uzaktan yakından hiçbir ilişkisi olmayan bir takım “şıh”, “hoca”, “imam” ya da “vaiz” kılıklı kudret elitleri(!) sihirli, gizemli ve kışkırtıcı söylemlerle halk üzerinde büyük bir etki meydana getirmişlerdir. 

İslam dışı bu sefil, yoz ve yobaz yapıların çıkar için pazarladıkları din, akıl sağlığı yerinde olan hiçbir mümin tarafından kabul edilemez. Herkes olup bitenden rahatsızken, kimi korkup sinerek, kimi “başını secdeye koyan kişiler” diyerek, kimisi de “başımı belaya sokmayayım” korkaklığıyla bu yapılara sessiz kalmışlardır. 

İşin acı tarafı iktidarda bulunanlar, “15 Temmuz’a giden yoldaki aymazlık ve katkıları ortaya çıkar” kaygısıyla, darbenin açığa çıkmasını arzu etmemiş ve etmemektedirler. Önceki mecliste TBMM Araştırma Komisyonu çalıştırılmamıştır. Yeni oluşan meclise İYİ Parti tarafından verilen Araştırma Önergesi reddedilmiştir. Araştırılmadan, sorgulanmadan, halk bilgilendirilmeden, “kendi kirliliğiniz ortaya çıkmasın diye” yalan gündemlerle milleti meşgul etmeye devam ederseniz, ülke ve millet kaybeder. 

Önceki dönem meclisinde oluşturulan “15 Temmuz Meclis Araştırma Komisyonu” başkanlığını yıllarca ekranlardan F.Gülen Çetesi’ne methiyeler yazan bir adama vermenin ve kapatılmasını sağlamanın bile ayrı bir vebali olduğu unutulmasın.Biz unutmadık. Millet de unutmayacaktır! 

DEVAM EDECEK.


 


 


 


 


 



511 kez okundu. Yazarlar

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın

Yazarın diğer yazıları

YEREL SEÇİMLERDE TARSUS - 02/09/2023
YEREL SEÇİMLERDE TARSUS
ANCAK YARASALAR KORKAR IŞIKTAN - 14/02/2023
ANCAK YARASALAR KORKAR IŞIKTAN
DEPREMDE BİZ NEYİN BEDELİNİ ÖDÜYORUZ? - 08/02/2023
DEPREMDE BİZ NEYİN BEDELİNİ ÖDÜYORUZ?
NE KADAR ÖZLEMİŞİZ BÜTÜNLEŞMEYİ? - 13/09/2022
İzmir Büyükşehir Belediyesi Başkanı Tunç Soyer’i oldum olası sevmem… Türk vatandaşı olsa da, Türkiye’de yaşasa da kendisini, Türk kültüründen daha çok kadim Yunan kültürüne yakın saydığını, milli bir çizgide olmadığını görüyorum.
NEDİR MİLLİ SİYASET -2- - 25/07/2022
Mustafa Kemal Paşa’nın daha 1923 yılında söylediği aşağıdaki sözleri onun, yolun en başından itibaren ‘Milli Siyaset’ düşüncesine sahip olduğunu gösterir:
NEDİR MİLLİ SİYASET ?(1) - 15/07/2022
Son yarım yüzyılda ülkemizin savrulduğu mevcut durumun iç ve dış “hareket ettiricileri”, onların planları, uygulamaları ve geldiğimiz yer, iyi incelenmeli ve doğru teşhis edilmelidir.
YENİDEN MİLLİ SİYASET 2 - 05/07/2022
1821 Mora kalkışması ile başlayan ve 7 Ekim 1912 / 30 Mayıs 1913 arası sekiz aylık dönemde kaybettiğimiz Balkanlarda, Türk kırımının zirveye ulaştığını; Osmanlı’nın bu 90 (doksan) yıllık geri çekilme döneminde 2.500.000 Türk’ün kırıma uğradığını, 8.0
YENİDEN MİLLİ SİYASET 1 - 04/07/2022
(“Yeniden milli Siyaset” yayın hazırlıkları yaptığım kitabımın adıdır. Kitabın “Sonsöz” Bölümünü okuyucularımla paylaşmak istedim.)
AYDIN PARTİCİLİĞİ - 01/06/2022
[ Bilirsiniz bizim kültürümüzün bir parçası olan sözlü halk edebiyatımızda Hz. Süleyman, “Kuş dili bilen,” olarak anlatılır. Hz. Süleyman ile kanadı kırık bir kuş arasında geçtiği söylenen öykü, “İnsanlar ders alsınlar,” diye tekrarlanır, kuşaklar bo
 Devamı
AlışSatış
Dolar32.222232.3513
Euro35.110935.2516