Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi33
Bugün Toplam516
Toplam Ziyaret1792870
Yılmaz Aydoğan
yaydogan33@gmail.com
KUŞKANADI KANIT OLURSA
06/09/2017


 

“Elif dedim, be dedim,

Kız ben sana ne dedim?

Kuşkanadı kalem olsa,

Yazılmaz benim derdim.”

 

Hisarlı Ahmet’ten alınma bu Kütahya türküsünü duyup da duygulanmayan var mıdır? 

Bu türkü ile ilgili olmasa da “kuşkanadı” ile bağlantılı bir anımı paylaşacağım sizlerle. 

Yıl 1990. Özalp’teyim. 

Bir gün İlçe Yazı İşleri Müdürü A. Aziz Aykaç, İlçe Jandarma Komutanlığı’ndan gönderilen, “3167 sayılı Kara Avcılığı Kanunu’na aykırı olarak, avlanması yasak yırtıcı kuşları avlarken yakalanan kaçak avcılarla” ile ilgili bir “para cezası” teklifi dosyası getirdi. 

Dosyaya baktım. İçindeki tutanakta; “Suriye uyruklu üç kişinin, Türkiye uyruklu bir kişi eşliğinde Kara Avcılığı Kanunu ve Merkez Av Komisyonu Kararları’na aykırı biçimde; avlanması yıl boyu yasak olan yırtıcı kuşları yakalamak üzere oluşturdukları tuzaklar ve tuzakta yem olarak kullandıkları iki adet güvercinle birlikte ilçenin Dağdeviren Köyü sınırları içerisinde yakalandıkları; bu eylemlerinin para cezasını gerektirdiği; kaçak yakalanan güvercin başına 75 TL’den toplam 150 TL para cezası ile cezalandırılmaları,” teklif edilmekteydi. 

Dosyayı getiren astsubayı da içeri çağırdım. “Bu cezanın yetersiz kalacağını ve caydırıcı olmadığını,” söyledim. Astsubay, samimice: “- Sayın Kaymakamım, biz de biliyoruz bu ceza bu suç için yetersiz ve caydırıcı değil. Ama yapacak başka da bir işlem bulamıyoruz. Zaten bölükte A4 kağıdımız ve daktilo şeridimiz tükenmemiş olsaydı, ilgilenmezdik bile. Yakalananlara o eksiklerimizi aldırdık. Şimdi de yasal işlemleri tamamlayıp, kesilen cezayı maliye veznesine yatırtıp, adamları bırakacağız,” dedi.

Para cezası teklifini onayladım, ayrıldılar. 

Sonra düşündüm. Ve hep dediğim, tekrarladığım cümleyi terennüm ettim: “- Böyle gitmez! Bu komik ceza ile kaçak avcılık önlenmez!” 

Düşünün, adam kalkmış taa Suriye’den “şahin” yakalamak için Van’ın Özalp’ine gelmiş. Altında sekiz silindirli, dört çekerli en modern ve en pahalı Jeep. Arazide gitmek için yola bile ihtiyaç duymuyor. Dağ tepe dolaşıyor. Her gece en pahalı otellerde kalıyor. Lokantaya gitse yemek parası kadar bahşiş veriyor. Yanında yüksek ücretle rehberler çalıştırıyor. Yakaladığı kuşları sınırdan geçirebilmek için, on binlerce lira rüşvetler verebiliyor. Sonra eğittiği kuşları Arap şeyhlerine milyon liralara satıyor. Elli lira, yüz lira para cezası ile bu kaçak avcılık önlenir mi?

O tarihte, “bir yabancı uyruklunun ülkemizde kaçak av yapabileceği” hiç düşünülmediğinden, mevzuatımızda böyle bir durumda uygulanacak özel bir hüküm dahi bulunmamaktaydı. 

Devlet teşkilatında, bu gün olduğu gibi, konu ile ilgili uzman ve özel görevli bir kamu kuruluşumuz bile yoktu. Jandarma ve emniyet birimleri genel kolluk olarak, denk gelirse işlem yapıyordu. Nitekim 2003 yılında Kara Avcılığı Kanunu yenilendi. Çevre ve Orman Bakanlığı’na bağlı olarak Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü içerisinde Av Yönetimi ve Yaban Hayatı Daire Başkanlıkları ile Bölge, İl ve İlçe Müdürlükleri şeklinde taşra teşkilatları kuruldu. 

Yazı İşleri Müdürü Aziz Bey’i çağırdım ve dedim ki: “- Bunlar bu yöreden kuş yakalamadan gitmezler. Karakol komutanını ara. Bunları takip ettirsin. Yeniden iş üstünde yakalanırlarsa, benimle görüşmeden evrak tanzim etmesin! Sen de, senin oğlanlardan birini Cumhuriyet Mahallesi muhtarı Veli amcaya gönder, onun torunlarının güvercinliğinden bulabildiği kadar güvercin teleği (kanat ve kuyruklardaki kalın eksenli tüy) getirsin. Ne kadar çok ve ne kadar farklı renkte olursa o kadar iyi olur.” 

Veli muhtar, ilçemizin en yaşlı muhtarlarındandı. Görmüş geçirmiş; mahallelisi olsun olmasın herkesin saygı duyduğu; aynı zamanda hem Muhtarlar Derneği Şube Yönetim Kurulu, hem de İlçe Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı Mütevelli Heyeti üyesi olan biriydi. Bir defasında muhtarlık ofisinde ziyaret etmiş ve gittiğimde, torunlarının güvercin meraklısı olduklarını, özel güvercinlikleri bulunduğunu, görmüştüm. 

Ertesi gün Aziz Bey kırk küsur güvercin kanat teleği getirdi.  

Birkaç gün sonra da jandarmadan, adı geçen kaçak avcıların bu defa Çubuklu köyünde yakalandıkları bildirildi. Karakol komutanını makama çağırttım. Yazı işleri müdürü ile birlikte geldiler. Bu defa üç adet güvercin ve iki adet kapan yakalanmıştı, avcılarla birlikte. 

Bu arada, o yıl geçerli av kurallarını ve ceza miktarlarını gösteren Merkez Av Komisyonu Kararı’nı bulmuştum. Birlikte inceledik. “Canlı bir güvercini yem olarak kullanıp, tuzakla av yapmak” başlı başına “yasa dışı avlanma” suçunu oluşturmaktaydı. Cezası da hayli yüksekti. Arkadaşlara, yapacakları çalışmayı detaylı biçimde anlattım.

İki adet kapan için yakalanan her dört kişiye ayrı ayrı “yasa dışı avlanma cezası”; ayrıca her bir telek bir farklı güvercin sayılarak telek adedince ve her bir avcı için ayrı ayrı “kaçak av tazminat cezası” tahakkuk ettirildi. Yani her avcı aynı suçtan ayrı ayrı cezalandırıldı. Bunun alt yapısını oluşturmak için de ifadeleri alınırken her avcıya “mevcut kapan ve kuşların müşterek malları olduğuna dair” ifade vermelerini sağlayacak sorular soruldu ve bu durum önceden zapta geçirildi. İçlerinden sadece biri sahiplenmiş olsaydı, “kaçak avlanan güvercinlerin tazminatı” sadece o kişiye yüklenebilirdi. 

Sonuçta “iki kapan karşılığı usulsüz avlanma ve 47 güvercin karşılığı yaban güvercini av tazminatı cezası”, üstelik dörder kez uygulandı. 

Kaçak avcılar, bu güne kadar hiç karşılaşmadıkları bir uygulama ile karşı karşıya idiler. Her bir telek için ayrı ceza tahakkukuna ve her birine aynı cezanın tekraren verilmesine itiraz ettiler. Karakol komutanını bana şikayet ettiler. Şikayetlerini dinledim(!). “Ele geçen tuzakların ortak mülkiyetlerinde olduğuna” dair ifadelerini, gösterdim. Boyunlarını büktüler. “Her bir teleğin farklı güvercine ait olmadığını nasıl ispatlayacaklarını,” sordum. “- İspat edebilirseniz, itirazınız dikkate alınır,” dedim. Mümkün mü? 

Yapılanın adil olmadığı, biraz “karakuşi kadı uygulaması” olduğu ortadadır. Ancak, cezanın caydırıcılığı başka türlü temin edilemezdi. Doğal olarak, bu durumda idare olarak bizi rahatlatan ve cesaretimizi artıran asıl etken; “kişilerin zengin ve yabancı uyruklu olmaları” idi. Sonuçta, “ceza alanların idari yargıya gitmeyecekleri,” bir varsayım olarak kabul edilmişti. Ve, öyle de oldu. 

Avcıların ceplerindeki para yetmedi. Birine, Van’a gidip para getirmek üzere, izin verildi. Parayı bulup getirdiler. Maliye veznesine yatırmaları sağlandı. Ardından serbest bırakıldılar. Bir daha da Özalp ilçesinde görülmediler. 

Başlangıçtaki “Kuşkanadı kalem olsa” deyimini, “Kuşkanadı kanıt olsa” şeklinde değiştirsek mi, diyorum.



682 kez okundu. Yazarlar

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın

Yazarın diğer yazıları

YEREL SEÇİMLERDE TARSUS - 02/09/2023
YEREL SEÇİMLERDE TARSUS
ANCAK YARASALAR KORKAR IŞIKTAN - 14/02/2023
ANCAK YARASALAR KORKAR IŞIKTAN
DEPREMDE BİZ NEYİN BEDELİNİ ÖDÜYORUZ? - 08/02/2023
DEPREMDE BİZ NEYİN BEDELİNİ ÖDÜYORUZ?
NE KADAR ÖZLEMİŞİZ BÜTÜNLEŞMEYİ? - 13/09/2022
İzmir Büyükşehir Belediyesi Başkanı Tunç Soyer’i oldum olası sevmem… Türk vatandaşı olsa da, Türkiye’de yaşasa da kendisini, Türk kültüründen daha çok kadim Yunan kültürüne yakın saydığını, milli bir çizgide olmadığını görüyorum.
NEDİR MİLLİ SİYASET -2- - 25/07/2022
Mustafa Kemal Paşa’nın daha 1923 yılında söylediği aşağıdaki sözleri onun, yolun en başından itibaren ‘Milli Siyaset’ düşüncesine sahip olduğunu gösterir:
NEDİR MİLLİ SİYASET ?(1) - 15/07/2022
Son yarım yüzyılda ülkemizin savrulduğu mevcut durumun iç ve dış “hareket ettiricileri”, onların planları, uygulamaları ve geldiğimiz yer, iyi incelenmeli ve doğru teşhis edilmelidir.
YENİDEN MİLLİ SİYASET 2 - 05/07/2022
1821 Mora kalkışması ile başlayan ve 7 Ekim 1912 / 30 Mayıs 1913 arası sekiz aylık dönemde kaybettiğimiz Balkanlarda, Türk kırımının zirveye ulaştığını; Osmanlı’nın bu 90 (doksan) yıllık geri çekilme döneminde 2.500.000 Türk’ün kırıma uğradığını, 8.0
YENİDEN MİLLİ SİYASET 1 - 04/07/2022
(“Yeniden milli Siyaset” yayın hazırlıkları yaptığım kitabımın adıdır. Kitabın “Sonsöz” Bölümünü okuyucularımla paylaşmak istedim.)
AYDIN PARTİCİLİĞİ - 01/06/2022
[ Bilirsiniz bizim kültürümüzün bir parçası olan sözlü halk edebiyatımızda Hz. Süleyman, “Kuş dili bilen,” olarak anlatılır. Hz. Süleyman ile kanadı kırık bir kuş arasında geçtiği söylenen öykü, “İnsanlar ders alsınlar,” diye tekrarlanır, kuşaklar bo
 Devamı
AlışSatış
Dolar34.088734.2253
Euro37.628037.7788