Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi2
Bugün Toplam241
Toplam Ziyaret1663694
Yılmaz Aydoğan
yaydogan33@gmail.com
EMPERYALİZMİN KISKACINDA TÜRK TARIMI – 8
17/05/2018


TOPRAK VE MERALARIMIZ ÜZERİNE OYUNLAR / 1

2000 yılında toplam istihdam içinde tarımsal istihdamın payı %34,9; tarımın milli gelir içindeki payı %19,5 iken bu rakamlar 2016 yılında sırasıyla %19,5 ve %7,5’e gerilemiştir.

Türkiye’de toprak sahibi kişi, toprağını satıp satmamakta, ya da kime ne zaman satacağı konusunda bazı kısıtlamalara rağmen halen hürdür. KGO (Küresel Güç Odakları) nın bir ülkede ekilebilir toprakları kontrolü altına alma amacının önde gelen nedeni, o ülkenin kendi halkını küresel sistemden bağımsız olarak besleyebilme potansiyelini elinden almaktır. 

Türkiye’deki ekilmekte veya ekilebilir toprakların, parçalar halinde ve belli bir süreç içerisinde uluslar üstü tarım kuruluşlarına ve onların yerli ortaklarına devredilebilmesi için bir takım hazırlıkların yapılmakta olduğu bilinmektedir. 3 Temmuz 2003 tarih ve 4916 sayılı kanunla 442 sayılı Köy Kanunu’nun 87.nci maddesi değiştirilerek, 1924 yılından beri yürürlükteki “köylerde yabancıların emlak edinmesi yasağı” kaldırıldı. 

Afrika, Güney Amerika ve Doğu Avrupa ülkelerinden farklı olarak, çok fazla boş ve bakir alanların bulunmadığı ülkemizde, var olan imkanlar, KGO (Küresel Güç Odakları) hizmetlileri tarafından dikkatle gözden geçirilmiş ve bir “Harekat Planı” yapılmıştır. Toprakta yeniden düzenleme yapmayı amaçlayan bu girişimler aşağıda sıralanmıştır.

2B ORMAN ARAZİLERİ
Orman alanları içerisinde olmakla birlikte “orman vasfını kaybetmiş araziler” olarak tanımlanan 2B arazileri toplamda 474.000 hektar’dır. Üç grupta toplamak mümkündür:
a) İstanbul gibi büyük şehirlere sınır olan, büyük emlak rantı sağlanabilecek alanlar.
b) Akdeniz sahilinde, turizm amaçlı değerlendirilmesi halinde büyük rant getirmesi umulan araziler.
c) Antalya’nın Aksu, Manavgat, Serik ilçelerindeki halen yoğun tarım yapılan, sulama potansiyeli de olan verimli tarım alanları.

Bu alanların hepsi nesiller boyu, üzerinde yaşayan insanların kullanımındadır. 

Sadece İstanbul kıyısındaki 2B arazileri değerinin 400 milyar dolar olduğu Maliye Bakanı’nca ifade edilmiştir. Bu araziler kullanan köylüyü baştan çok huzursuz etmemek için, sosyal görünümlü bir ambalaj ile takdim edilmiş ve “üzerinde oturan ve ekip biçen vatandaşlara öncelikli olarak sunulmuş” görünümündedir. Ancak gerçek amaç bu büyük rantın üzerine oturmak olduğundan, fiyatlar yüksek tutulmuştur. Serik ve Manavgat yöresindeki protestoların yaygınlaşma göstermesi üzerine siyasi iktidar, bazı yörelerde fiyatı aşağı çekerek, isteyene banka kredisi imkanı sağlamış ise de bu, küresel sermayenin arazileri ele geçirmesinin zamanlamasını değiştirmekten başka bir işe yaramaz. Zamanın her daim, güç sahiplerinden yana işlediği, bilinen bir gerçektir.

MERA ALANLARI, ÇAYIRLAR VE YAYLAKLAR
Türkiye’deki çayır ve meraların 15 milyon hektarlık bir alan kapladığı dikkate alındığında KGO nın planları açısından çok cazip bir büyüklükten bahsedildiği anlaşılır. Bu alanların aynı zamanda “kamu mülkü” olduğunu da belirtelim. Bu özelliği onların, bir takım yerli ve yabancı güç odaklarına peşkeşini kolaylaştıran bir durumdur. 

17 Ağustos 2011 tarihli 648 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile 3194 sayılı İmar Kanunu’na bir madde eklenerek; “Mera, yaylak ve kışlakların uygun görülen kısımlarının, tapuda Hazine adına tescillerinin yapılması ve kamu hizmetleri için gerekli olanlar dışındakilerin, talep sahiplerine bedeli karşılığında 29 yıla kadar tahsis edilebilmesi” imkanı getirilmiştir. Ayrıca aynı KHK ile aynı kanunun 27.nci maddesi değiştirilerek; köylerde inşa edilecek yapılarla ilgili olarak daha önce sadece “köy nüfusuna kayıtlı ve köyde sürekli oturanlar” için geçerli olan, “yapı ruhsatı aranmaması” istisnası, herkesi kapsayacak şekilde genişletilmiştir. 

Yukarıda yazılı hükümler 10 Eylül 2014 tarihinde 6552 sayılı torba kanunla, 4332 sayılı Mera Kanunu hükmü haline de getirilmiş; 28 Kasım 2017 tarihinde ise bu defa Endüstri Bölgeleri, Teknoloji Geliştirme Bölgeleri, Organize Sanayi Bölgeleri ve Serbest Bölgelerin “kuruluş ve genişleme aşamalarında ihtiyaç duyulan, yerlerin, … tahsis amacı değiştirilerek tescillerinin Hazine adına, vakıf meralarının ise vakıf adına tescil edilecekleri” hükmü kabul edilmiştir. (7061 sayılı Kanun; 05 Aralık 2017 tarihli Resmi Gazete.)

Mera ve yaylakların 2634 sayılı kanun uyarınca Turizm Gelişim Alanı ilan edilen yerlerde başka hiçbir işleme gerek kalmadan “turizm hizmetleri için tahsis edilecekleri” de kanun hükmüdür.

Meraların tarım şirketlerine devri ile KGO, iki hedefe bir seferde ulaşmış olacaklardır. Birincisi, “geleneksel mera hayvancılığının bitirilmesi ve kapalı besi hayvancılığına geçişin tamamlanması”; ikincisi ise “geniş bakir toprakların uluslar üstü tarım şirketlerine devredilerek, kitlesel üretim yapılan endüstriyel tarıma bir anda ivme kazandırılabilmesidir.” Bu sayede ülke içerisinde yaratılacak orantısız rekabet ortamı ile geleneksel tarımla uğraşan kırsaldaki nüfusun, ellerindeki toprakları terk ederek, şehir ve kasabalarda toplanmaları hızlandırılmış olacaktır.

Bunlardan ayrı ve ek olarak, meraların “mera” şeklinde kiralanmasına yönelik haber ve çalışmalar da basına yansımaktadır. Trakya’da ve Iğdır’da bu tür haberler basına yansımıştır. Meraların “ıslah” edilmesi kılıfı altında kiralanması, bu yerlerin geriye dönüşü olmayacak biçimde yitirilmesi olacaktır. Burada ulaşılmak istenen gerçek hedef, kitlesel hayvan besicileri açısından çok cazip olan bu yerleri, özellikle büyük besicilere tahsis ederek, ithal yem ham maddesine bağımlı “kitlesel besiciliğin” bu yörelerde yoğunlaşmasını sağlamaktır.

DEVAM EDECEK.



458 kez okundu. Yazarlar

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın

Yazarın diğer yazıları

YEREL SEÇİMLERDE TARSUS - 02/09/2023
YEREL SEÇİMLERDE TARSUS
ANCAK YARASALAR KORKAR IŞIKTAN - 14/02/2023
ANCAK YARASALAR KORKAR IŞIKTAN
DEPREMDE BİZ NEYİN BEDELİNİ ÖDÜYORUZ? - 08/02/2023
DEPREMDE BİZ NEYİN BEDELİNİ ÖDÜYORUZ?
NE KADAR ÖZLEMİŞİZ BÜTÜNLEŞMEYİ? - 13/09/2022
İzmir Büyükşehir Belediyesi Başkanı Tunç Soyer’i oldum olası sevmem… Türk vatandaşı olsa da, Türkiye’de yaşasa da kendisini, Türk kültüründen daha çok kadim Yunan kültürüne yakın saydığını, milli bir çizgide olmadığını görüyorum.
NEDİR MİLLİ SİYASET -2- - 25/07/2022
Mustafa Kemal Paşa’nın daha 1923 yılında söylediği aşağıdaki sözleri onun, yolun en başından itibaren ‘Milli Siyaset’ düşüncesine sahip olduğunu gösterir:
NEDİR MİLLİ SİYASET ?(1) - 15/07/2022
Son yarım yüzyılda ülkemizin savrulduğu mevcut durumun iç ve dış “hareket ettiricileri”, onların planları, uygulamaları ve geldiğimiz yer, iyi incelenmeli ve doğru teşhis edilmelidir.
YENİDEN MİLLİ SİYASET 2 - 05/07/2022
1821 Mora kalkışması ile başlayan ve 7 Ekim 1912 / 30 Mayıs 1913 arası sekiz aylık dönemde kaybettiğimiz Balkanlarda, Türk kırımının zirveye ulaştığını; Osmanlı’nın bu 90 (doksan) yıllık geri çekilme döneminde 2.500.000 Türk’ün kırıma uğradığını, 8.0
YENİDEN MİLLİ SİYASET 1 - 04/07/2022
(“Yeniden milli Siyaset” yayın hazırlıkları yaptığım kitabımın adıdır. Kitabın “Sonsöz” Bölümünü okuyucularımla paylaşmak istedim.)
AYDIN PARTİCİLİĞİ - 01/06/2022
[ Bilirsiniz bizim kültürümüzün bir parçası olan sözlü halk edebiyatımızda Hz. Süleyman, “Kuş dili bilen,” olarak anlatılır. Hz. Süleyman ile kanadı kırık bir kuş arasında geçtiği söylenen öykü, “İnsanlar ders alsınlar,” diye tekrarlanır, kuşaklar bo
 Devamı
AlışSatış
Dolar32.222232.3513
Euro35.110935.2516