Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi1
Bugün Toplam207
Toplam Ziyaret1663660
Yılmaz Aydoğan
yaydogan33@gmail.com
SURİYE, HATAY VE KIBRIS (3)
02/06/2017


(Dünden devam.)

Toplumsal tabanı olmayan, tehcir ve iskan uygulaması yapmayan, uzun döneme yayılarak asimilasyon uygulamayı da beceremeyen işgaller kalıcı olamaz. Eğer biz, Suriye’de bir operasyona girişeceksek oradaki, bizimle dini ve dili bir Türkmen halkı ile birlikte hareket etmek zorundayız. Türkiye bakımından çekirdeğine Suriye Türkmenleri alınmadan yapılacak her plan askıda kalmaya, başarısız olmaya mahkumdur. Bir kısmı asimile olmuş olsa da Suriye’deki Türkmen varlığının iki milyona yakın olduğu tahmin edilmektedir. 

Türkiye için meşru olan, bu topluluğu kendi içinde örgütleyip eğiterek, birlik halinde olmalarını sağlamak; Türklük şuuru kazandırmak, uluslar arası konjonktür uygun olduğunda da bunları siyaseten destekleyerek, Suriye yönetiminde etkili kılmaktır. Ne yazık ki bunu yapmadık! Ya da yapamadık. Ülke dışında yaşayan Türklerle ilgilenen herkesi ırkçı, Turancı suçlamasıyla töhmet altında bıraktık. Oysa bizim gücümüz, bizim mutluluğumuz; o insanların gücü ve mutluluklarıyla doğru orantılıdır. 

Konu ile benzeşen iki tarihi gerçeği hatırlatmak isterim. “Hatay’ın İlhakı” ve “Kıbrıs Davası”.

………………………………………….. 

Hatay, o zamanki adıyla “Sancak Bölgesi”, kurutuluş savaşı şartlarında 20 Ekim 1921 tarihli Ankara Anlaşması ile Fransız mandasına terk edilmişti. 1936’da Fransa’nın Suriye’ye bağımsızlık vermeye kalkışması üzerine, Büyük Atatürk’ün dahice siyaseti sonrasında, ülkemizin barışçı ve hukuka saygılı görünümü bozulmadan, Türkiye’ye katılmıştır.

 

Atatürk, ilgili ülkeler nezdinde sürdürülen görüşmelerde hiçbir zaman “Hatay’ın Türkiye’ye ilhakı tezini” ileri sürmemiş; “Hatay’ın bağımsız bir devlet olması tezini” savunmuştur. Türkiye’nin çabaları ile bağımsızlığına kavuşan Hatay Cumhuriyeti, kuruluşundan on ay sonra kendi meclisinde aldığı kararla, Türkiye’ye katılmıştır. 

Hatay’ı bu sonuca götüren yolda ise öncelikle, Fransız baskılarına karşın, Türklerin Anadolu’ya göç etmeleri zorlaştırılarak engellenmiştir. En başından itibaren Hatay’daki Türk unsurun kendi içinde teşkilatlanması, bu yolla bütünlüğünün korunması için, Türkçe gazete yayınlanması dahil, her türlü destek verilmiştir. Genel merkezleri Türkiye’de bulunan derneklerin Hatay’daki şubeleri aktif kılınmıştır. Öyle ki Hatay Erginlik Cemiyeti adlı derneğin genel başkanı Türkiye Cumhuriyeti İçişleri Bakanı Şükrü Kaya, genel sekreteri ise Türkiye Cumhuriyeti Emniyet Genel Müdürü Şükrü Sökmensüer’dir(!). 

Hatay Meclisi Milletvekili seçimleri bizzat Ankara’dan yönetilmiş, adaylar bile Ankara’daki Cumhuriyet Halk Fırkası genel merkezince belirlenmiş; seçimin kazanılması tesadüflere bırakılmamıştır. 

Türk toplumu ileri gelenlerinin Milli Emniyet ve İçişleri Bakanlığı’nca görevlendirilmiş sivil kıyafetli emniyet görevlilerince korunması sağlanmış; Hatay Cumhuriyeti bağımsız hale geldiğinde bu kişiler Hatay vatandaşlığına geçirilerek Cumhurbaşkanı Tayfur Sökmen ve Başbakan Abdurrahman Melek’in resmi koruma görevlileri haline getirilmişlerdir.

………………………………………………. 

Kıbrıs konusu da aynı şekilde başarılmış değil midir? 

1955 yılında kurulan Rum tedhiş örgütü EOKA karşısında Türkler aynı yıl VOLKAN adlı karşı savunma örgütü kurmuşlardı. Ardından 1957 yılında Burhan Nalbantoğlu, Rauf Denktaş ve Kemal Tanrısevdi önderliğinde Kıbrıs Türk Mukavemet Teşkilatı (TMT) kuruldu. TMT Kıbrıs’lı Türk gençleri eğitti. Kendi bölgelerini savunabilmeleri için silahlandırdı. Mücahit adlı bir dergi yayınlandı ve bu yolla Türkler arasında “Türklük bilinci ve dayanışma ruhu” canlı tutuldu. 

TMT el altından Türkiye Cumhuriyeti Devleti yöneticilerince desteklendi. Zamanla Kıbrıs’ın 10 ayrı bölgesinde “Sancak” adlı TMT teşkilatları kuruldu. Sancaklar taburlara, taburlar bölüklere ayrılıyordu. Sancakların başındaki sancaktarlarla tabur komutanları sivil kıyafetli veya TMT üniforması giyen Türk subaylarından oluşuyordu. Sancaktarlar Türkiye’nin Lefkoşa Büyükelçiliği’nde askeri ateşe olarak görevli kurmay albay rütbesindeki bayraktara bağlıydılar. 

1974 yılında, Kıbrıs Çıkarması öncesi, adadaki mücahit sayısı, yarısı asıl yarısı yedek olmak üzere, 18.000 kişiye ulaşmıştı. Düzenli ordu bölgelerine ulaşıncaya kadar, mücahitler kendi yerleşim alanlarını olağanüstü kahramanlıklarla savundular.

…………………………………………………….

 

Tarihteki hiçbir başarı tesadüfi değildir. Hatay ve Kıbrıs emek verilerek Anadolu ile bütünleşmişlerdir. Suriye’deki bir buçuk – iki milyon, Irak Türkmeneli Bölgesi’ndeki üç buçuk milyon Türkmen ise ufuksuz, çapsız, öngörüsüz politikalarla –daha doğrusu politikasızlıkla- heder edilmişlerdir. Onlar bizim Araplar’la aramızdaki tampon olabilecekken, yabancı politik planlamalarla darma dağın edilmişler ve buhar(!) olmuşlardır. 

Elbette tarih bu beceriksizliği kayda almıştır. Gelecek nesillere aktaracaktır. 

Yine de “umudu içinizden eksik etmeyiniz” diyorum.

Eyy, ülkeyi yönetenler! Siz istemeseniz bile, coğrafya ve toplumsal gerçekler sizi, savaşın tarihi kuralları içerisinde, Türkçü ve Turancı yapacaktır! 

 

 

 

 

 



554 kez okundu. Yazarlar

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın

Yazarın diğer yazıları

YEREL SEÇİMLERDE TARSUS - 02/09/2023
YEREL SEÇİMLERDE TARSUS
ANCAK YARASALAR KORKAR IŞIKTAN - 14/02/2023
ANCAK YARASALAR KORKAR IŞIKTAN
DEPREMDE BİZ NEYİN BEDELİNİ ÖDÜYORUZ? - 08/02/2023
DEPREMDE BİZ NEYİN BEDELİNİ ÖDÜYORUZ?
NE KADAR ÖZLEMİŞİZ BÜTÜNLEŞMEYİ? - 13/09/2022
İzmir Büyükşehir Belediyesi Başkanı Tunç Soyer’i oldum olası sevmem… Türk vatandaşı olsa da, Türkiye’de yaşasa da kendisini, Türk kültüründen daha çok kadim Yunan kültürüne yakın saydığını, milli bir çizgide olmadığını görüyorum.
NEDİR MİLLİ SİYASET -2- - 25/07/2022
Mustafa Kemal Paşa’nın daha 1923 yılında söylediği aşağıdaki sözleri onun, yolun en başından itibaren ‘Milli Siyaset’ düşüncesine sahip olduğunu gösterir:
NEDİR MİLLİ SİYASET ?(1) - 15/07/2022
Son yarım yüzyılda ülkemizin savrulduğu mevcut durumun iç ve dış “hareket ettiricileri”, onların planları, uygulamaları ve geldiğimiz yer, iyi incelenmeli ve doğru teşhis edilmelidir.
YENİDEN MİLLİ SİYASET 2 - 05/07/2022
1821 Mora kalkışması ile başlayan ve 7 Ekim 1912 / 30 Mayıs 1913 arası sekiz aylık dönemde kaybettiğimiz Balkanlarda, Türk kırımının zirveye ulaştığını; Osmanlı’nın bu 90 (doksan) yıllık geri çekilme döneminde 2.500.000 Türk’ün kırıma uğradığını, 8.0
YENİDEN MİLLİ SİYASET 1 - 04/07/2022
(“Yeniden milli Siyaset” yayın hazırlıkları yaptığım kitabımın adıdır. Kitabın “Sonsöz” Bölümünü okuyucularımla paylaşmak istedim.)
AYDIN PARTİCİLİĞİ - 01/06/2022
[ Bilirsiniz bizim kültürümüzün bir parçası olan sözlü halk edebiyatımızda Hz. Süleyman, “Kuş dili bilen,” olarak anlatılır. Hz. Süleyman ile kanadı kırık bir kuş arasında geçtiği söylenen öykü, “İnsanlar ders alsınlar,” diye tekrarlanır, kuşaklar bo
 Devamı
AlışSatış
Dolar32.222232.3513
Euro35.110935.2516