Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi3
Bugün Toplam235
Toplam Ziyaret1663688
Yılmaz Aydoğan
yaydogan33@gmail.com
Ç İ N Ç İ N
23/12/2016

 

1986 yılı yazında Karaisalı Kızıldağ Yaylası’nda ilk defa çöp toplama organizasyonunun başlatılmış ve başarılmış olması, yayla sakinlerinin kaymakamlığa yönelik bakışlarını ve taleplerini artırdı.

O tarihte yaklaşık 110 hanenin oturduğu Kızıldağ yaylasının tarihi camiden yukarısındaki Çinçin mevkiinde içme suyu bulunmuyor, ihtiyaçlar Dedepınarı kaynağından taşıma ile gideriliyordu. Çinçin’de bazı kamu görevlilerinin de yayla evleri bulunmaktaydı.

Ben de yaz aylarında, sayın valinin bilgisi altında, yaklaşık iki ay süreyle eşimi ve çocuklarımı yayladaki Orman İşletme Müdürlüğü’ne ait misafirhaneye taşıyor, Orman işletmesinin çalışanları ile komşu olarak kalıyorduk. Telsizle haberleşme imkanı olduğundan, 25 km. mesafede gecelemek, ilçe yönetimi bakımından bir mahsur oluşturmuyordu. Kaldı ki Kızıldağ yaylası, Osmanlı döneminde Adana valilerinin maiyetleriyle birlikte taşındıkları, vilayeti buradan yönettikleri bir tarihi geçmişe sahipti. Osmanlı’dan kalma geçici vilayet konağının karakol bölümü enkaz halinde de olsa hala ortadadır.

İlçe Milli Eğitim Müdürü Zamir Genç’le kaymakamlık makam şoförü Yücel Şeneldi bir gün birlikte gelerek konuyu açtılar. İçme suyunun olmaması yaylada yaşamı zorlaştırmakta, yaylanın Çinçin mevkisinin gelişmesini de engellemekteydi.

Bir hafta sonu, içme suyunun getirilmesi düşünülen Ağpınar kaynağına gidip gördüm. Yaklaşık üç kilo metrelik bir mesafe vardı. 3.000 metre boru satın alınması, su kaynağında toplama amaçlı, mahallenin üst kısmında da dağıtım amaçlı iki adet su deposu yapılması gerekiyordu. Mahalle içinde ana hatlarla dağıtım yapıldığında yayla sakinleri kendi su bağlantılarını yapabileceklerdi.

Köy Hizmetleri İl Müdürlüğü’nden boru alabilirdik. Gittim, görüştüm. “-Depoda ihtiyaç fazlası borumuz yok, var olanı planladık başka işlerde kullanacağız,” dediler.

O tarihte Adana valisi Erdoğan Şahinoğlu idi. Aynı konuyu sayın valiye açtım, ilgilendi. İl Özel İdare Müdürü’nü arayarak: -“İhaleli içme suyu yatırımlarının kırımlarından artan para ile ihtiyacın giderilmesini,” emretti.

İl Özel İdare Müdürü buna rağmen Köy Hizmetleri İl Müdürlüğü’nden “gereklilik ve ihtiyaç raporu” istedi. Onlar daha başından beri olumsuz baktıkları bu işi engelleme çabasındaydılar. Sayın valinin iradesi olmasa, reddedeceklerdi talebimizi. Önce zamana yaydılar, zeminde inceleme için eleman bulamadılar. Yoğun markajımız karşısında: “-2.800 metre içme suyu borusuna ihtiyaç duyulduğunu, ihale kırımlarından oluşan mevcutlardan bu iş için sadece 1.000 metre boru ve 30 torba çimento verebileceklerini” raporlarında belirttiler. Üstelik işin gerçekleştirilmesi için hiçbir teknik ve mühendislik yardımı yapamıyorlardı. Bütün teknik elemanlar sahada görevli olduğundan zaman ayıramazlarmış(!). Bu, işin yapılamayacağı anlamına geliyordu. Öyle ya, “genel bütçenin tüm yatırım harcamaları ile ilgili ödenekler valiliğe gönderilirdi, kaymakam geriye kalan 1.800 metre borunun alımı için parayı nereden bulacaktı?

İlçeye dönüşte Yücel’den rica ettim. Çinçin’de evi ve arsası bulunan tüm kamu görevlilerini kaymakamlıkta toplantıya çağırdım. Hatırladığım kadarıyla toplantıya İlçe Milli eğitim Müdürü Zamir Genç, kaymakamlık makam şoförü Yücel Şeneldi, Milli Eğitim Müdürlüğü çalışanlarından öğretmen Ali hoca ile Mustafa Gülen,  adliye personeli Abdullah Güngör katıldılar. Katılanlara durumu anlattım.”- Sizlerin önderliği ve teşviki ile içme suyundan yararlanacak halkın katılımını sağlayabilirsek, bu işi başarırız,” dedim. “Yayla komşularına durumu anlatmalarını, hafta sonunda yaylada da bir toplantı yaparak, işi olgunlaştırmamızı”, önerdim. Kabul edildi.

İlçe Özel İdare Müdürü’ne kalan boru ihtiyacı için piyasa araştırması yaptırdım. Hafta sonu Kızıldağ’da bir öğle namazı sonrası tarihi Ramazanoğlu camisinin avlusunda toplandık. Mahalle sakinleriyle konuyu enine boyuna tartıştık.

İnsanlar kendi ihtiyaçları görüleceğinden maddi katkıda bulunmaya hazırdılar. Ben: ”-Bu iş için maddi katkının yetmeyeceğini; mühendise, müteahhide, işçiye de ihtiyacımız olduğunu,” söyledim.

Katılanlar arasından beş kişilik bir komite oluşturduk.

Hatırladıklarım; önceki yıllarda Yol Su Elektrik (YSE) teşkilatından içme suyu ihaleleri alıp gerçekleştiren, Güvenç köyünden, emekli taşeron Şakir İyi, Orman teşkilatından emekli topograf Sami Bey, kamu görevlilerinden Zamir Genç ile Yücel Şeneldi ekibe katıldılar.

Hemen ertesi gün Sami amcanın hizmet yadigarı ölçüm aletiyle mahallelinin de yardımı ile suyun yüzde birlik eğimle Çinçin’e gelip gelemeyeceğini ölçtük. Soğanoluğu Gedik’ten  suyun yayla tarafına aşıp aşmayacağı konusunda tereddütler vardı. Pazar olduğu için bir ara ben de heyete eşlik ettim. Teorik olarak bir sorun gözükmüyordu.

Hemen ertesi gün isale hattı boyunca boruların döşeneceği kanalın kazımına başlamak istedik ama Çevlik ve Gildirli köylerinden temin ettiğimiz usta ve işçilerle anlaşamadık. Rahmetli Şakir amca gidip Barakdağı köyünden işçi getirdi. Kazı ile birlikte bir yandan da toplama ve dağıtım depolarının yapımına başladık. Mahalleliden makbuz karşılığı toplanan katkı payları inşaatın tamamlanmasına yetmiyordu. Köylere Hizmet Birliği’nin mütevazi bütçesinden de destek verdik.

Çalışmalar epey mesafe almışken bir cumartesi günü öğle sonu kaymakamlık makam şoförü Yücel Şeneldi, Orman İşletmesi misafirhanesine geldi. Gayet üzgün bir şekilde: “-Kaymakam bey, bugün Kızıldağ çarşıda Aytaç beyle karşılaştım. (Adana Büyükşehir Belediye Başkanı Aytaç Durak. Onun da yaylada oldukça bakımlı bir yaylalığı bulunmaktaydı.) -Ağpınar suyunu yararlanan göçerlerin rızası hilafına Çinçin’e getiriyormuşsunuz. Kaynağın tahsisi bile yapılmadan olur mu öyle şey? Kaymakam beye selam söyle akşam bize gelsin de konuşalım, diyor,” dedi.

Bu tavır hoşuma gitmedi. Yücel’e: “-Merak etme, bundan bir şey çıkmaz. Göçerlerin hayvanlarına yetecek suyu bırakıyoruz. Görürsen Aytaç Beye söyle, ilçe kaymakamını nerede bulabileceğini biliyor, buyursun gelsin,” dedim. Kaynağın tahsisine yönelik yazışmaları önceden başlatmıştım. Kaynaktan halen yararlanmakta olan iki göçer ailenin hayvanlarına yetecek miktarda suyun bırakılması halinde makul bir engel kalmıyordu.

Bir yandan da Yücel’e; mahalle sakinleri ile sözleşip yatsı namazından sonra topluca Aytaç beyin evine gidip; “-Siz burada yaşayan 120 haneyi Ağpınar mevkiindeki iki davarcıya değişecek misiniz? deyin” diye tembihledim.

Akşam dediğimi yaptılar. Aytaç bey, kalabalığı, halkın kararlılığını görünce pes etti. Bir daha da karşımıza çıkmadı. Bu taktik, daha sonraki sıkışık durumlarımda hep kullandığım ve elimi güçlendiren bir yöntemdir. Bu olayda da işe yaradı.

Depoların yapımı tamamlanmış, işin bitmesine az bir zaman kalmıştı. Hiç unutmuyorum bir perşembe günü, öğle üzeri vali bey aradı. Oldukça sinirliydi: “-Kaymakam bey, sen su getireceğim diye çırpınıyorsun, orada yaşayanlar bir birini şikayetle meşguller. Bu gün de milletvekili aradı. Bıktım bunların şikayetlerinden! Bırak ne halleri varsa görsünler. Durdur o işi!” dedi ve benim cevap vermemi dahi beklemeden telefonu kapattı, yüzüme.

Ne yapabilirdim? Kalktım yaylaya gittim. Komitedekileri topladım. Durumu anlattım: “-Bu iş pazartesiye bitecek! Gerekirse çift vardiya çalışacağız, bitireceğiz.” dedim. “-Eğer pazartesiye bitmezse tüm emeklerimiz boşa gider.

Yaz günü, dolunay zamanıydı. Son üç günde iki vardiya çalıştırdık işçileri ve pazar günü suyu dağıtım deposuna ulaştırdık.

Salı günü Adana’ya gitmiştim. Sayın valiye de uğradım. Görünce hemen yayladaki çalışmayı sordu. Ben de: “-Sayın Valim hafta sonu Kızıldağ’a çıktım. Siz işi durdurun, diyorsunuz ama iş bitmiş ve dağıtım deposuna ulaşmış. Durduracak bir şey yok, durmuş zaten. Evlerin bağlantıları yapılıyor,” dedim. “-Hayırlı olsun,” dedi.

Telefonda söylediklerinin ani bir kızgınlıkla söylendiği, anlaşıldı. Allah rahmet eylesin, uzun süre valilik yapan ve sonraki dönemlerde de zaman zaman karşılaştığım valim, öyle ani çıkışları olan, saman alevi gibi bu çıkışlarını sonradan telafi eden ve bana da, baş başa kaldığımızda hep “evladım” diye hitabeden, saygı duyduğum birisiydi. Öyle ki, hafta sonlarında Tarsus’a arabayla gitmek için izin istediğimde –ki komşu ilçe de olsa, il dışı çıkışı yapmam sebebiyle yasal olarak izin almam gerekiyordu, “- Aman evladım şoförünü kontrol et alkollü araba kullanmasın, hız yapmasın!” diye uyarmayı da ihmal etmezdi.

……………………………

Çinçin’e su elbette bir gün getirilirdi. Vatandaşın katkısı ve benim önderliğim bu olayı öne almıştır, sadece. Bir de, Köy Hizmetleri Müdürlüğü’nün binlerce liraya yapamayacağı yatırımı biz, gerçekte var olmayan, mütevazi bir bütçe ve halkın kendi çalışması, kendi katılımı ile gerçekleştirdik. Önemli bir toplum kalkınması örneği yaşadık. Özellikle zamanın milli eğitim müdürü Zamir Genç’i, köylüsü Şakir İyi amcayı, emekli ormancı Sami amcayı rahmet ve şükranla anıyorum. Onların gayreti ve fedakarlıkları olmasa, bu çalışma tamamlanamazdı.

……………………………………..

Otuz yıl sonra Kızıldağ’a çıktığımda Çinçin’in tamamen dolduğunu, Gökülüyurdu’nu da kaplayan yayla sınırlarının Soğanoluğu mevkiine ulaştığını gördüm.

Emeği geçenlerden Allah razı olsun. 

 

 



786 kez okundu. Yazarlar

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın

Yazarın diğer yazıları

YEREL SEÇİMLERDE TARSUS - 02/09/2023
YEREL SEÇİMLERDE TARSUS
ANCAK YARASALAR KORKAR IŞIKTAN - 14/02/2023
ANCAK YARASALAR KORKAR IŞIKTAN
DEPREMDE BİZ NEYİN BEDELİNİ ÖDÜYORUZ? - 08/02/2023
DEPREMDE BİZ NEYİN BEDELİNİ ÖDÜYORUZ?
NE KADAR ÖZLEMİŞİZ BÜTÜNLEŞMEYİ? - 13/09/2022
İzmir Büyükşehir Belediyesi Başkanı Tunç Soyer’i oldum olası sevmem… Türk vatandaşı olsa da, Türkiye’de yaşasa da kendisini, Türk kültüründen daha çok kadim Yunan kültürüne yakın saydığını, milli bir çizgide olmadığını görüyorum.
NEDİR MİLLİ SİYASET -2- - 25/07/2022
Mustafa Kemal Paşa’nın daha 1923 yılında söylediği aşağıdaki sözleri onun, yolun en başından itibaren ‘Milli Siyaset’ düşüncesine sahip olduğunu gösterir:
NEDİR MİLLİ SİYASET ?(1) - 15/07/2022
Son yarım yüzyılda ülkemizin savrulduğu mevcut durumun iç ve dış “hareket ettiricileri”, onların planları, uygulamaları ve geldiğimiz yer, iyi incelenmeli ve doğru teşhis edilmelidir.
YENİDEN MİLLİ SİYASET 2 - 05/07/2022
1821 Mora kalkışması ile başlayan ve 7 Ekim 1912 / 30 Mayıs 1913 arası sekiz aylık dönemde kaybettiğimiz Balkanlarda, Türk kırımının zirveye ulaştığını; Osmanlı’nın bu 90 (doksan) yıllık geri çekilme döneminde 2.500.000 Türk’ün kırıma uğradığını, 8.0
YENİDEN MİLLİ SİYASET 1 - 04/07/2022
(“Yeniden milli Siyaset” yayın hazırlıkları yaptığım kitabımın adıdır. Kitabın “Sonsöz” Bölümünü okuyucularımla paylaşmak istedim.)
AYDIN PARTİCİLİĞİ - 01/06/2022
[ Bilirsiniz bizim kültürümüzün bir parçası olan sözlü halk edebiyatımızda Hz. Süleyman, “Kuş dili bilen,” olarak anlatılır. Hz. Süleyman ile kanadı kırık bir kuş arasında geçtiği söylenen öykü, “İnsanlar ders alsınlar,” diye tekrarlanır, kuşaklar bo
 Devamı
AlışSatış
Dolar32.222232.3513
Euro35.110935.2516