Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi3
Bugün Toplam135
Toplam Ziyaret1663588
Yılmaz Aydoğan
yaydogan33@gmail.com
ATATÜRK VE CUMHURİYET ÜZERİNE 6
27/12/2020

İNSAN ATATÜRK (3)

 Atatürk’ün en sevdiği zamanlar, arkadaşlarıyla birlikte protokol kurallarının olmadığı aile ortamında bulunmak, sohbetler etmek, çocuklarla oynamaktı.

Fırsat buldukça, sıradan bir halk adamı olmaya çalışır, çocuklarla çocuklaşmayı severdi…

1925 yılı Kasım ayının ilk hafta sonu…

Atatürk Orman Çiftliği henüz kuruluş aşamasında…

Gazi birçok arkadaşını pikniğe davet etmişti. “Ne getirelim?” diye soranlara, “Yere sermek için bir şeyler getirin. Ne olur ne olmaz biraz sıkıca giyinin,” dedi.

Çiftlik Müdürü Tahsin Coşkan’a telefon edip, hazırlık yapmasını istedi.

Öğleye doğru pikniğe davet edilen bakanlar, milletvekilleri ve diğer arkadaşları, eşleri ve çocuklarıyla geldiler. Arabalara doluşup yola çıktılar. Yolda epey silkelendiler ama Çiftliği görünce hepsinin yüzünde güller açtı.

Çiftlikte ana yollar açılmış; tarlalar, sebzelikler sürülmüş, bağlar dahil dört bir yana binlerce fidan dikilmişti.

En yakın bataklık kurutulmuş; artezyen kuyularından fışkıran sular kanallardan akarak büyük dereye karışıyordu.

Tahsin Bey, açık ve kapalı çadırlarla çok güzel bir düzen kurmuştu.

Tahtadan yapılmış birkaç masa, birkaç hasır koltuk, küçük hasır tabureler vardı. İşçi başı çocuklara salıncak yapmaları, atlamaları için ipler bulup getirdi. Yerlere hasırlar, kilimler, battaniyeler serildi. Öbek öbek masalara, yerlere dağıldılar. Kimi uzandı, kimi oturdu.

Bazıları yürüyüşe çıktılar.

Kızlar salıncak kurmuş, çığlıklar atarak sallanıyorlardı.

Nuri Bey (Conker), Salih Bey (Bozok), İsmail Hakkı Bey (Tekçe) ve oğlanlar top oynuyordu.

Bazı hanımlar bir araya gelmiş hafiften şarkı söylemekteydiler.

Gazi’nin kızlarından Zehra koşarak geldi, Gazi’ye, “Haydi, sizi bekliyoruz,” dedi.

“Peki kızım, geliyorum.”

Masadakilere döndü: “… Ne içerideki gericiler rahat durur, ne Lozan’ı imzalamak zorunda kalanlar bize rahat verir. Sürekli uyanık olmalı, ordumuzu güçlü tutmalıyız. Neyse, ben birazdan gelirim.”

Kalktı. Kızların yanına gitti. Kızların yaptığı salıncağa bindi.

Çocuklar, kahkahalar atarak, sevinç ve mutluluk içinde onu sallamaya, bağırmaya, zıplamaya başladılar. Diğerleri de onların başlarına toplandılar.

Gazi’nin mutluluğu çocukların mutluğundan daha fazlaydı. Onlarla çocuk olmuş, devlet işlerini unutmuştu…

…………………..

18 Mart 1934 günü Çanakkale deniz ve kara çarpışmalarının yıl dönümünde zafer kutlamaları yapılacaktı. Hükümet adına törenlere katılıp konuşacak olan İçişleri Bakanı Şükrü Kaya’yı kabulünde kendisine, törenlerde okuması için aşağıdaki metni veridi.

“Bu memleketin toprakları üstünde kanlarını döken kahramanlar!

Burada bir dost vatanın toprağındasınız.

Huzur ve sükûn içinde uyuyunuz.

Sizler, Mehmetçiklerle yan yana, koyun koyunasınız.

Uzak diyarlardan evlatlarını harbe gönderen analar!

Gözyaşlarınızı dindiriniz.

Evlatlarınız bizim bağrımızdadır.

Huzur içindedirler ve huzur içinde rahat rahat uyuyacaklardır.

Onlar bu toprakta canlarını verdikten sonra artık bizim evlatlarımız olmuşlardır.”

………..

Bu gönül yüceliğini şimdiye kadar hiçbir asker, hiçbir devlet adamı, hiçbir sanatçı ve denilebilir ki hiçbir filozof gösterememiştir.

İngilizlerin kışkırtması ile Megali İdea (Büyük Yunanistan) hayalleri ve Türk düşmanlığı ile Anadolu’ya asker çıkarıp ardından yenilen Yunanistan’ın savaş yıllarındaki Başbakanı Venizelos, 12 Ocak 1934 tarihinde Nobel Ödül Komitesi Başkanlığı’na bir mektup yazarak, Mustafa Kemal Paşa’ya Nobel Barış Ödülü verilemesini işte bu nitelikleri sebebiyle önermiştir.

O, öyle yüce gönüllü birisidir ki, vaktiyle en azılı düşmanı olanlar bile onu tanıdıktan sonra, dostluğunu kazanabilmek için büyük çabalar göstermişlerdir.

“Ruhunu satıp yabancı gizli servislerin uşağı olanlarla din tacirleri” hariç…

Bir onlar içlerindeki düşmanlığa ve kindarlığa son veremediler. 

(DEVAM EDECEK)



309 kez okundu. Yazarlar

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın

Yazarın diğer yazıları

YEREL SEÇİMLERDE TARSUS - 02/09/2023
YEREL SEÇİMLERDE TARSUS
ANCAK YARASALAR KORKAR IŞIKTAN - 14/02/2023
ANCAK YARASALAR KORKAR IŞIKTAN
DEPREMDE BİZ NEYİN BEDELİNİ ÖDÜYORUZ? - 08/02/2023
DEPREMDE BİZ NEYİN BEDELİNİ ÖDÜYORUZ?
NE KADAR ÖZLEMİŞİZ BÜTÜNLEŞMEYİ? - 13/09/2022
İzmir Büyükşehir Belediyesi Başkanı Tunç Soyer’i oldum olası sevmem… Türk vatandaşı olsa da, Türkiye’de yaşasa da kendisini, Türk kültüründen daha çok kadim Yunan kültürüne yakın saydığını, milli bir çizgide olmadığını görüyorum.
NEDİR MİLLİ SİYASET -2- - 25/07/2022
Mustafa Kemal Paşa’nın daha 1923 yılında söylediği aşağıdaki sözleri onun, yolun en başından itibaren ‘Milli Siyaset’ düşüncesine sahip olduğunu gösterir:
NEDİR MİLLİ SİYASET ?(1) - 15/07/2022
Son yarım yüzyılda ülkemizin savrulduğu mevcut durumun iç ve dış “hareket ettiricileri”, onların planları, uygulamaları ve geldiğimiz yer, iyi incelenmeli ve doğru teşhis edilmelidir.
YENİDEN MİLLİ SİYASET 2 - 05/07/2022
1821 Mora kalkışması ile başlayan ve 7 Ekim 1912 / 30 Mayıs 1913 arası sekiz aylık dönemde kaybettiğimiz Balkanlarda, Türk kırımının zirveye ulaştığını; Osmanlı’nın bu 90 (doksan) yıllık geri çekilme döneminde 2.500.000 Türk’ün kırıma uğradığını, 8.0
YENİDEN MİLLİ SİYASET 1 - 04/07/2022
(“Yeniden milli Siyaset” yayın hazırlıkları yaptığım kitabımın adıdır. Kitabın “Sonsöz” Bölümünü okuyucularımla paylaşmak istedim.)
AYDIN PARTİCİLİĞİ - 01/06/2022
[ Bilirsiniz bizim kültürümüzün bir parçası olan sözlü halk edebiyatımızda Hz. Süleyman, “Kuş dili bilen,” olarak anlatılır. Hz. Süleyman ile kanadı kırık bir kuş arasında geçtiği söylenen öykü, “İnsanlar ders alsınlar,” diye tekrarlanır, kuşaklar bo
 Devamı
AlışSatış
Dolar32.222232.3513
Euro35.110935.2516