![]()
Oğuz Adem Selçuk
karaisalihaber@hotmail.com
ŞÖHRETİ ŞAİRLERİNİ AŞAN ŞİİRLER….
18/10/2016
Cumhuriyetin ilk yıllarında her sahada yeniliklere imza atıldığı,
özümüze dönük çaba ve çalışmalar yapıldığı malumlarınızdır.
Yurdumuzun değişik yörelerinde halkımızın günlük yaşantısında
kullandığı ancak, İstanbul Türkçesine kazandırılmak üzere kelime, atasözü ve
deyimlerin derlenmesi çalışmaları gibi Türk Müziği sahasında da derlemeler ve
derlenen ezgilerin notaya alınması ve kayda geçirilmesi çalışmaları da
yapılmıştır.
Türk Müziği üzerine yapılan bu bilimsel çalışmalar neticesinde
müziğimiz, Türk Halk Müziği ve Türk Sanat Müziği olarak iki ana kolda
sınıflandırılmıştır.
İlerleyen yıllarda teknolojik gelişmeler, tarım toplumundan
sanayi toplumuna doğru evrilmeler, içgöçler
nedeniyle kentlerin etrafında oluşan gecekondular ve bu gecekondularda hayatını
devam ettiren insanların şehirleşmeye entegre olurken köylülüğünü de devam
ettirmesi sonucunda yeni bir sosyolojik toplum olgusu meydana gelmiştir. Bu aşamada hayatın her alanında
yaşanan değişim, müziğimizi de etkilemiş, fantezi ve arabesk olarak
adlandırılan ve farkında olmadan inşa edilen yeni müzik türlerini de sosyal hayatımıza
sokmuştur. Buna Türkçe sözlü hafif müzik ve bazı türkülerin pop tarzında
yeniden yorumlanması sonucu ortaya çıkan müzik türlerini de ekleyebiliriz.
Ama özellikle Türk Halk Müziği ve Türk Sanat Müziği olarak
sınıflandırdığımız türkülerin ve şarkıların sözleri, özellikle de türkülerin
sözleri… çoğunlukla anonimdir. Ancak bazı şairlerin çok sevilen bazı şiirleri
ise, bestelenip şarkı ve türkü formunda çalınıp söylenmiştir ve
söylenmektedir.
Türk Edebiyatında birçok şiir, bu anlamda bestelenmiş, şarkı ve
türkü olarak okunmaktadır ama bazı şiirler, öyle bir musiki ile hayat bulmuştur
ki, dilden dile yayılmış, Türk halkının gönlünde taht kurmuştur.
Bestelenmiş bu tür şarkı veya türkülerin sözlerini sokağa çıkıp
soracak olsanız, halkımızın yüzde doksanı bir kısım sözlerini hatırlayıp,
ezgisiyle belki size söyleyebilir ama şairini sormuş olsanız en iyimser
tahminle belki ancak yüzde onu doğru cevap verebilir. Keza şiire notalarıyla
yeniden hayat veren besteciler de bilinmez, verilen cevaplarda yer almaz
maalesef.
Çünkü sözleri mükemmel olan bu şiirler, öyle bir muazzam musikiyle
eşleştirilmiştir ki, şiirin şöhreti, tanınmışlığı şairini aşmıştır. Gerçi bu
konuda bir ihmalkârlığımız, eser sahiplerine karşı saygısızlık denemez ama bir
umursamazlığımız da söz konusudur. Ses sanatçılarımız da şarkıları ve türküleri
okurken bir vefa örneği gösterip şairinden ve bestekarından söz etmezler,
dinleyicilerini bu konuda bilgilendirmezler.
Mesela bu konuda örnekler verecek olursak, kuşkusuz
“ Sarı saçlarına deli gönlümü Bağlamışlar çözülmüyor Mihriban Ayrılıktan zor belleme ölümü Görmeyince sezilmiyor Mihriban. Aşk deyince kalem elden düşüyor, Gözlerim görmüyor, aklım şaşıyor, Lambada titreyen alev üşüyor Aşk kağıda yazılmıyor Mihriban!” diye başlayıp
devam eden Abdurrahim Karakoç’un sözlerini yazdığı ve Türk Halk Müziğimizin
yüzakı Musa Eroğlu’nun bestelediği bu muhteşem şiir ve türkü gelir aklımıza .
Her yerde okunup çalınır ama güfte ve de beste olarak yaratıcılarından maalesef
bahsedilmez.
Şemsi Belli’nin Emmoğlu şiiri vardır. Ferdi Tayfur’un muhteşem
bestesi… Hikayesi olan bir güzel şiir.
Bu kadeh senin şerefine emmoğlu O türküyü bir daha çal, gene çal. Karşı dağı duman aldı, pus aldı Uzun ömrüm, yar yolunda kısaldı Sazına vuran eline kurban, Allahına kurban emmoğlu…
Efsane bir türkü ama kaç kişi bilir ki sözlerini Şair Şemsi Belli
yazmıştır. Kara gözlüm, efkarlanma gül gayrı!
Ah çekerim resmine her bakışta! Kışlada Bahar… Askerlik görevini yerine getiren her Türk çocuğunun
ezbere bildiği bir güzel şiir. Bestelenmiştir, şarkı olarak çalınıp söylenir
ama kaç kişi bilir ki, şiir, kendisi de yazdığı dönemlerde Türk Ordusunda subay
olarak görev yapan ve Mehmetçiklerin hissiyatlarına tercüman olan Bekir Sıtkı
Erdoğan’a aittir.
Veda Busesi…. Yine Türk Sanat Musikimizin zirve şarkılarından
birisi. Buram buram aşk tüten ve ayrılığı
resim yapar gibi böylesine duygusal anlatan olağanüstü güzellikte bir şarkı.
Hani o, bırakıp giderken seni Bu öksüz tavrını takmayacaktın. Alnına koyarken veda buseni Yüzüme bu türlü bakmayacaktın. Gelse de en acı sözler dilime Uçacak sanırdım
birkaç kelime Bir alev halinde düştün elime Hani ey gözyaşım, akmayacaktın! Orhan Seyfi Orhon’ın bu muhteşem şiirini sokaktaki
insanlarımıza sorsak (Kime aittir?) diye acaba kaç kişi bilebilir? Veya kaç
duyarlı sanatsever insana rastlarız? Sakın bir söz söyleme, yüzüme bakma sakın Sesini duyan olur, san göz koyan olur. Düşmanımdır seni kim bulursa cana yakın Annen bile okşasa benim bağrım kan olur. Dilerim Tanrı’dan ki, sana açık kucaklar Bir daha kapanmadan kara toprakla dolsun; Kan tükürsün adını candan anan dudaklar Sana benim gözümle bakan gözler kör olsun…. Sevdayı ve sevdaya bağlı olarak kıskançlığı olağanüstü bir
duyguyla anlatan Faruk Nafiz Çamlıbel’in bu muhteşem şiiri de, Suat Sayın
tarafından şarkı olarak bestelenmiştir. Aynı kaygıyı bir kez daha vurgulamaya
sanırım gerek yoktur.
İşte şairi ve bestecisi bilinmeyen bir şiir daha size, buyurun:
Haydi Abbas, vakit tamam Akşam diyordun, işte oldu akşam Kur bakalım çilingir soframızı Dinsin artık bu kalb ağrısı, Aya haber sal, çıksın bu gece Görünsün şöyle gönlümce. Katıp tozu dumana var git Böyle ferman etti Cahit! Al getir sevgiliyi Beşiktaş’tan Yaşamak istiyorum gençliğimi yeni baştan….
Haydi Abbas… Cahit Sıtkı Tarancı’nın bu güzel şiiri de Namık Kemal
Aktan tarafından Hüzzam makamında bestelenmiştir, çalınıp söylenmektedir. Bedri
Rahmi Eyupoğlu’nun “Karadut” adlı şiiri de bestelenmiş olup, çalınıp
söylenmektedir.
Buna benzer çok sayıda şairimizin şiirleri notalarla
buluşturulmuştur, düğünde dernekte çalınıp söylenmektedir. Ancak ne acıdır ki,
kimse şairlerini hayırla ve saygıyla yad etmeyi aklına getirmez.
Bugün burada adına düzenlenen bu güzel etkinlik için birarada
bulunduğumuz Yeniceli Sıtkı Baba’nın bir devriyesini de yetmişli yıllarda Türk
Halk Müziği Sanatçısı Ali Ekber Çiçek Usta bestelemiştir. Müziği olağanüstü bir
güzellikte olan ve tamamı
dokuz dörtlükten oluşan bu devrİyenin sadece iki dörtlüğünü notaya almıştır Ali
Ekber Çiçek.. .. Haydar Haydar adıyla haklı bir şöhrete ulaşan bu şiirimiz
de şairini aşan çok güzel şiirlerden biridir.
Bazı besteciler, ele aldıkları bir şiiri notalara dökerken şiirin
bazı sözlerini musikinin ahengine uygun olarak değiştirebiliyorlar. Ali
Ekber Çiçek de şiiri bestelerken dörtlüklerinde bazı değişiklikler yapmıştır.
Mesela Devriyenin beşinci dörtlüğünde “Ben, Ademden evvel çok gelip gittim”
yerine (( İnsan sıfatında çok geldim, gittim)) şeklinde bir değişiklik
yapmıştır. Yine sekizinci dörtlüğünde de “Ondört yıl dolandım divanelikte”
mısraını ((Ondörtbin yıl gezdim divanelikte)) şeklinde notaya almıştır.
Besteci için bu bir hak mıdır? Değildir ama biraz önce de ifade
ettiğim gibi besteci musikinin ahengini sağlayabilmek adına bu tür küçük
değişiklikler yapıyor, bence de anlam bütünlüğünü bozmadan yapması gerekiyorsa
yapmalıdır.
Sıtkı Baba’nın bu şiiri, bir Devriyedir. Devriye en kısa tanımıyla
Tekke Edebiyatında devir kuramını konu edinen şiirlerdir. Tasavvuf anlayışında
yeryüzüne inişlere nuzul, tekrar Tanrıya dönüşlere de huruc adı verilmektedir.
İşte edebiyatta bu tür iniş çıkışları anlatan şiirlere en yalın
söyleyişle Devriye denilmektedir. Tekke Edebiyatının önemli bir nazım şekli
olan Devriyeler, daha çok Alevi-Bektaşi şairler tarafından söylenmiş ve
yazılmış şiirlerdir. Kafiyeleniş biçimi ise, koşmalara benzer.
Devir (varoluş) felsefesi, nefeslerde-şiirlerde tenasüh inancına
bağlı olarak işlenir. Ve devriyelerde konu, karmaşık ve egemen dünya görüşüyle
çatıştığı için, bu alanda üretilmiş, yazılmış şiirler çok azdır.
Şimdi Haydar Haydar adıyla şöhrete ulaşan ve Türk Halk Müziğine
ilgi duyan sevgili halkımız tarafından sevilerek dinlenen bu muhteşem şiirin
tamamını okumak istiyorum. Çatılmadan yerin göğün binası Muallakta
iki nur'a düş oldum |
Yorumlar |
Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |
Yazarın diğer yazıları |
BUNDAN SONRA NE OLUR? - 01/06/2023 |
BUNDAN SONRA NE OLUR? |
SIVACI HALİL ŞİİRİNİN HİKÂYESİ – 2 - 07/05/2023 |
SIVACI HALİL ŞİİRİNİN HİKÂYESİ – 2 |
DEPREM GERÇEĞİ VE SORUMLULUKLARIMIZ - 16/02/2023 |
DEPREM GERÇEĞİ VE SORUMLULUKLARIMIZ |
SIVACI HALİL ŞİİRİNİN HİKAYESİ - 04/01/2023 |
SIVACI HALİL ŞİİRİNİN HİKAYESİ |
SAYIN ZEYDAN KARALAR - 24/05/2022 |
Yanlışta ısrar etme lütfen! Şehrimizin logosuna dokunmaya devam ediyorsun. Bu koca ve kadim kent Adana Merkezde, 1964 yılından bu yana yaşayan ve son yerel seçimde size oy veren bir hemşehriniz olarak rica ediyorum. Mevcut logo, görsel olarak şehrimi |
“İTİRAZIM VAR” HER TÜRLÜ YANLIŞA… - 10/05/2022 |
Çok değerli hemşehrilerim |
“ ŞEHRİMİZİN LOGOSUNA DOKUNMA!” - 09/04/2022 |
Bayraklar, devletlerin varlığını ve bağımsızlığını söz ile değil resim ile gösteren simgelerdir. |
YİNE TARİH, TEKERRÜR EDECEK Mİ? - 23/03/2022 |
ım 2002 tarihinde Genel Seçimlere giderken Fazilet Partisinden ayrılan bir grup Milletvekili AKP Grubu oluşturup seçimlere katılmıştı. |
AYTAÇ DURAK’IN YENİ KİTABI - 11/03/2022 |
Adana Büyükşehir Belediye Başkanlığına beş dönem seçilen ancak seçildiği beşinci dönemde tam dört yıl, iki aylık sürelerle “inceleme” gerekçesiyle görevden alınarak başkanlık yapması engellenen Aytaç Durak, siyasetten ve hizmetten uzak kalıyor ama bo |
![]() |