Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi7
Bugün Toplam266
Toplam Ziyaret1663719
Oğuz Adem Selçuk
karaisalihaber@hotmail.com
SİYASİ PARTİLER VE RENKLERİ…
28/09/2013

 

Seçimlerde oy verdiğimiz ya da vermediğimiz siyasi partilerin amblemlerine ve tercihen kullandıkları renklere hiç dikkat ediyor muyuz? Seçilen renklerin hangi anlama geldiğini hiç düşünüyor muyuz?

Türk siyasi hayatına girmiş, demokratik yaşantımızın ayrılmaz ve vazgeçilmez bir gerçeği haline gelmiş siyasal partilerimizi geçmişten günümüze masaya yatırıp fotoğrafını çekmeyi, arka planını ayrıntılı olarak okumayı düşündüm.

Ortaya çıkan tablo şudur:

Türkiye Cumhuriyetinin halen en eski ve en köklü partisi, Gazi Mustafa Kemal Paşanın kurucusu ve ilk Genel Başkanı olduğu, günümüze kadar varlığını devam ettiren Cumhuriyet Halk Partisidir. Partinin kısaltılmış adı CHP’dir. Bayrağı ise, kırmızı zemin üzerine beyaz renklerle işlenmiş 6 oktur.

1946 Seçimlerine ilk kez muhalefet olarak giren Celal Bayar, Adnan Menderes, Refik Koraltan ve Emin Sazak gibi Milletvekillerinin CHP’den ayrılarak kurdukları Demokrat Partinin bayrağı, kırmızı zemin üzerine beyaz renklerle işlenmiş DP harfleridir ve partinin kısa adı da DP’dir.

1969 Yılında Adana’da yapılan Büyük Kongrede Milliyetçi Hareket Partisi adını alan,1960 İhtilalinin güçlü Albayı Alparslan Türkeş’in Genel Başkanlığa seçildiği ve demokratik kültürümüzün yaşayan en eski ikinci partisi olan Milliyetçi Hareket Partisinin amblemi, kırmızı zemin üzerine işlenmiş 3 hilaldir. Kısa adı MHP’dir.

1970 li yıllarda Necmettin Erbakan’ın önderliğinde kurulan Milli Nizam Partisinin, Milli Selamet Partisinin, Refah Partisinin,

Fazilet Partisinin (bu partiler kuruldular ve çeşitli sebeplerle kapatıldılar) ve geleneğin devamı olan Saadet Partisinin amblemi, kırmızı zemin üzerinde hilal ve 5 adet yıldızdır. Her bir yıldız, geleneğin kapatılan bir partisini temsil etmektedir. Kısa adı SP’dir.

Hatırlayabildiğim kadarıyla 1980 öncesi mevcut partilerin tamamına yakınının parti renkleri, kırmızı beyazdı. Kırmızı-Beyaz renkler, Türk bayrağının renkleriydi ve siyasi partilerimiz bu milli rengi gururla flamalarında kullanıyorlardı.

Sadece Milli Bakiye adı verilen seçim sistemi ile Ekim 1965 de TBMM’ ne giren Türkiye İşçi Partisinin ambleminde beyaz zemin üzerinde siyah adam figürü vardı. İyi hatırlıyorum o zamanlar radyoda partilere ayrılan propaganda saatlerinde “Vatandaş, oyunu adama ver!” diyerek parti sözcüleri konuşmaya son noktayı koyarlardı. Kısa adı TİP olan bu parti, iki kutuplu o günkü dünyada Sovyetler Birliği taraftarı bir rejimin kavgasını veriyor, siyasetini güdüyordu. Kırmızı beyaz renkleri kullanmayarak Milliliğe uzak duran ilk parti olmuştu.

Gelelim 1980 sonrasına.

7 Kasım 1982 Tarihinde kabul edilen Anayasa ile kapatılan siyasi partilerin yerine yeni partilerin kurulması serbest olunca birçok parti kuruldu. Ancak Anavatan Partisi, Halkçı Parti ve Milliyetçi Demokrasi Partisinin 1983 Genel Seçimlerine katılmalarına o günkü Askeri Yönetim izin verdi. 6 Kasım 1983 seçimlerine girdiler ve Anavatan Partisi tek başına iktidara geldi.

Aslında Millilikten uzaklaşmanın, küreselleşmenin ilk işaretleri 1983 Seçimlerine giren partilerin amblemlerinde verilmişti ama üç yıllık Cunta Rejiminden kurtulmanın, demokratik hayata yeniden dönmenin sarhoşluğu içerisinde

siyasal hayatımızın dışarıdan dizayn edilmesinin, tehlikeli değişimin kimse farkına varmamıştı.

Genel Seçime giren bu üç partiden Halkçı Partinin amblemi, kırmızı zemin üzerinde beyaz güneş logosu ve güneşin tam ortasında da HP harfleri yerleştirilmişti. Milliyetçi Demokrasi Partisinin amblemin de ise, beyaz zemin üzerine yerleştirilmiş bir Denizli Horozu figürü vardı. Kısa adı MDP. Anavatan Partisi de ambleminde beyaz zemini kullanmış, petek şeklinde yerleştirilen Türkiye Haritasının üzerinde balarısı figürü ile amblemi oluşturmuştu. Kısaltılmış adıyla ANAP.

1991 Ekiminde yapılan Genel Seçimlere giren Doğruyol Partisinin ambleminde kırmızı zemin üzerine işlenmiş Kır at figürü yer alırken sosyal demokratlar üçe bölünmüşlerdi. Cumhuriyet Halk Partisinin dışında Bülent Ecevit’in başında bulunduğu Demokratik Sol Parti (DSP), mavi zemin üzerinde beyaz güvercin figürüyle; Sosyaldemokrat Halkçı Parti (SHP) de, amblemini zeytin dallarıyla çevrelenmiş altı ok olarak belirlemişti. Zemin kırmızı beyaz renklerden oluşmaktaydı. Daha sonra 1995 yılında CHP ile birleşmiş ve böylece SHP’nin hukuki varlığı sona ermişti.

Ekim 1991 Seçimleri sonunda Süleyman Demirel’in Başbakan olduğu DYP-SHP Koalisyon Hükümeti, ANAP’ın tek başına iktidarından sonra Kasım 2002 Seçimlerine kadar ülkenin yeniden koalisyon hükümetleriyle yönetildiği bir dönemi başlatmıştır.

Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın 17 Nisan 1993 yılında ölümü üzerine 9. Cumhurbaşkanı seçilen Süleyman Demirel’in boşalttığı DYP Genel Başkanlığına Tansu Çiller seçilmiş ve Koalisyon Hükümetinin mutabakatı ile Cumhurbaşkanı tarafından Başbakan olarak görevlendirilmiştir. Cumhuriyet

Tarihimizde bir ilk yaşanmış, İlk kadın başbakan ülkenin yönetimini üstlenmiştir.

Burada devam edip gelen sürece bir nokta koyuyorum ve 1959 yılına dönmek üzere bir parantez açıyorum: Türkiye Temmuz 1959 Yılında AET’na (Avrupa Ekonomik Topluluğu) ortaklık anlaşmasını imzalamak için başvuruyor. Bugün AB ve Gümrük Birliği olarak tartıştığımız ve halen kapısında bekletildiğimiz Avrupa Birliğine giriş sürecinin başlangıcı Temmuz 1959 yılına dayanmaktadır. Bunca yıl beklenen ortaklık ne zaman gerçekleşecek, bu sorunun yanıtını hiç kimse bilmemektedir.

Türkiye’nin ilk kadın başbakanı unvanını taşıyan Tansu Çiller döneminde (1995) AB ile Gümrük Birliği anlaşması imzalandı. 1 Ocak 1996 Tarihinden itibaren Türkiye-Avrupa Birliği ilişkilerinde Gümrük Birliğine dayalı yeni bir döneme girildi. Ama ne yazık ki AB’ye girilemedi. Avrupa’yı fethetmişiz gibi Ankara’da görkemli Avrupa Birliğine giriş törenleri düzenlendi.

İşte bu zafer günlerinde (!) Doğruyol Partisi, bayrağının rengini değiştirdi. Kırmızı-beyaz zemin AB’nin rengi olan laciverte dönüştürüldü. Kendilerini zafer sarhoşluğu kutlamamalarına kaptıran hiçbir partili bu durumu sorgulama, renk değişikliğinin sebebini sorma ihtiyacı duymadı ki, bu durum hiç konuşulup tartışılmadı. Millîlikten uzaklaşmanın bir yeni versiyonunu daha yaşadı Türk Milleti.

Açtığımız parantezi kapatıyorum ve tekrar siyasi partilerimizi gündemimize alıyorum.

12 Eylül Rejiminin getirdiği antidemokratik %10 baraj sistemiyle sayısal ve ekonomik olarak güçlü olamayan görüşlere, Millet Meclisi yolunu kapatan bu yasal tıkanıklığı

aşabilmek adına ideolojik partiler kurulmaya ve örgütlenmeye devam ettiler.

Bu partilerden biri de 1990 yılından sonra kurulan ve etnisiteye dayanan duruşunu hep öne koyan HADEP, DEHAP, BDP gibi birbirinin devamı olan bu partilerin ambleminde de asla kırmızı beyaz zemin kullanılmadı. Bu tercih, tesadüf değil tamamen bilinçli bir seçimdi ama bunu da kimse sorgulamadı. Aynı kulvarda koşan ve kırmızı beyaz zemini kullanmayan başka partiler de oldu ama tek tek saymaya gerek yok.

18 Nisan 1999 Seçimlerinde MHP ilk defa kendi parti kimliğiyle %100 barajını aştı ve Parlamentoya ikinci parti olarak girdi. Bu seçimde 5 parti, %10 barajını geçmişti.

Ortaya çıkan siyasal tablodan toplumun Başbakanlığın MHP de olacağı ANAP, DYP veya FP destekli bir Hükümet çıkabileceği beklentisi vardı. MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, bu beklentiyi boşa çıkaran bombayı patlattı. “DYP ve FP istirahat etsinler” açıklamasıyla siyasi arenaya girdi ve Bülent Ecevit’in Başbakanlığında kurulacak olan DSP-MHP-ANAP koalisyonuna zemin hazırladı ve hazırlanan bu zemin üzerinde Hükümet kurulması gerçekleşti.

Aslında bu, üç yıl sonra kurulacak ve kurulduktan 6 ay sonra iktidara getirilecek olan Adalet ve Kalkınma Partisinin zeminin inşası idi. Fazilet Partisi, hükümet dışı bırakılarak Üçlü Koalisyonun başarısızlıklarını fırsata dönüştürmesi için kurgulanmış bir oyundu. Nasıl olsa DYP-ANAP kavgası, halkta bıkkınlık getirmişti ve bu partilere oy veren seçmenler, yeni siyasi adres arayışı içerisine gireceklerdi.

Senaryo çok iyi kurgulanmış ve yazılmıştı. Öngörüler bir bir gerçekleşiyordu. ABD nin Saddam Hüseyin’in Irak’ına yapacağı operasyona geçit vermeyen Bülent Ecevit’in önce

sağlığı üzerine bir operasyon düzenlendi, sonra benzeri bir operasyon Partisi üzerinde gerçekleştirildi. Ekonomideki kötü gidişatı düzeltecek umuduyla Taaa… Amerikalardan getirilen Kemal Derviş, gemiyi terk etti. Ardından İsmail Cem ve arkadaşları… DSP den ayrılan çok sayıda Milletvekili Yeni Türkiye Partisi (YTP) çatısı altında buluştu. Aslan Sosyal Demokratlar, 2002 Seçimlerine yamalı bohça gibi girdiler. Sandıktan paramparça çıktılar.

Bu arada film çekilmeye devam ediyordu ve senaryo gereği bir açıklama ile ülkenin seçime götürülmesi aşamasına gelinmişti. Beklenen oldu ve MHP Genel Başkanı, Hükümet Ortaklarına danışmadan, koalisyon protokolüne uyulmadan Bursa Kocayayla’da “3 Kasım 2002 de Seçime gidiyoruz. Hodri meydan!” açıklamasını yaptı.

3 Kasım Seçimlerine gidilirken bir operasyon daha yapıldı ve bu kez masaya Fazilet Partisi yatırılmıştı. Fazilet Partisinden ayrılan ve kendilerine “Yenilikçiler” adını veren bir grup Milletvekili, Recep Tayyip Erdoğan’ın parti kurma çalışmamalarına katıldılar. Altı ay sonra yapılacak seçimlerde %34 oy alarak tek başına iktidar olacak olan Adalet ve Kalkınma Partisi işte bu aşamada kurulmuş oldu. Partinin amblemi, beyaz zemin üzerine oturtulmuş etrafa sarı ışık saçan bir lamba figürü olarak belirlenmişti. Kısaltılmış adı AK PARTİ.

Ancak parti mitinglerinde meydanlar, duvarlar ve billboardlar, daha ziyade turuncu ve lacivert zeminli parti bayrakları ve afişlerle donatılmaktaydı. Ak Parti de kırmızı beyaz renklerden uzak duran bir tavır içindeydi.

Bilindiği gibi Turuncu renkler, Sovyetler Birliği dağıldıktan sonra yeni kurulan devletlere Amerikanvari rejim ihraç eden Soros vakfının renkleriydi. Bu vakıf, “turuncu renklerle “ Azerbaycan’da, Gürcistan’da, Ukrayna’da ve Baltık Denizi

kıyılarındaki küçük devletlerde hep seçimlerde belirleyici tavırlar içinde olmaktaydı. Bazı ülkelerde destek verdikleri partiler seçimleri de kazanmaktaydı. Yine bilindiği gibi lacivert renkler de Avrupa Birliğinin renkleriydi.

Daha önce DYP’nin kullandığı ancak başarı getirmeyen lacivert renkler, bu defa Ak Parti tarafından kullanıldı ve Soros’un hâkim rengi turuncu ile birleşerek Türkiye’de tek başına iktidarın yolunu açtı.

Ve Türkiye’de yeni bir dönem başladı. Yıllarca Avrupa Birliğini Hristiyan Birliği diye eleştiren Milli Görüşten “gömlek değiştirerek ayrılan anlayış”, Avrupa Birliğinin 1 numaralı gönüllüsü olarak siyasi arenada yer almış oluyordu. Ülkemiz, her anlamda farklı bir boyuta taşınmaktaydı. Ve süreç devam ediyor ve de bir müddet daha sürecek gibi.

Partiler ve Renkler… Aslında önemsiz gibi algılanan ama gerçekte çok önemli bir konuyu analiz etmeye çalıştım. Oy veren seçmenlerimizden hiç olmazsa bazılarının kafasında soru işaretleri oluşmuşsa veya sandığa gideceği zaman bir de bu pencereden bakarak elini oy pusulasına uzatırsa değişecek çok şey olacağını umut ediyorum.

Türkiye’nin ve bizim geleceğimiz bizim elimizde…



4723 kez okundu. Yazarlar

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın

Yazarın diğer yazıları

ELLİ YIL ÖNCESİNDEN BİR HATIRLAMA - 03/12/2023
ELLİ YIL ÖNCESİNDEN BİR HATIRLAMA
CHP KURULTAYINDA DEMOKRASİ SINAVI.. - 06/11/2023
CHP KURULTAYINDA DEMOKRASİ SINAVI..
TÜRKLÜK BİLİNCİNİ KORUMAK (12 Eylül yıldönümünde) - 13/09/2023
TÜRKLÜK BİLİNCİNİ KORUMAK (12 Eylül yıldönümünde)
ÇECELİ DEĞİL KARAİSALI - 12/08/2023
ÇECELİ DEĞİL KARAİSALI
BUNDAN SONRA NE OLUR? - 01/06/2023
BUNDAN SONRA NE OLUR?
SIVACI HALİL ŞİİRİNİN HİKÂYESİ – 2 - 07/05/2023
SIVACI HALİL ŞİİRİNİN HİKÂYESİ – 2
DEPREM GERÇEĞİ VE SORUMLULUKLARIMIZ - 16/02/2023
DEPREM GERÇEĞİ VE SORUMLULUKLARIMIZ
SIVACI HALİL ŞİİRİNİN HİKAYESİ - 04/01/2023
SIVACI HALİL ŞİİRİNİN HİKAYESİ
SAYIN ZEYDAN KARALAR - 24/05/2022
Yanlışta ısrar etme lütfen! Şehrimizin logosuna dokunmaya devam ediyorsun. Bu koca ve kadim kent Adana Merkezde, 1964 yılından bu yana yaşayan ve son yerel seçimde size oy veren bir hemşehriniz olarak rica ediyorum. Mevcut logo, görsel olarak şehrimi
 Devamı
AlışSatış
Dolar32.222232.3513
Euro35.110935.2516