Ali Maralcan-E.Kurmay Albay
alimaralcan@hotmail.com
BİRİNCİ POZANTI KONGRESİ
06/08/2017 Mustafa Kemal Paşa´nın Pozantı´ya Gelişi Mustafa
Kemal Paşa, Konya´daki teftişini tamamladıktan sonra güneye hareket etmişti Bu
sırada kongreye; Kayseri, Niğde ve Bor´dan delegeler çağrılmış ve bütün Güney
Cephesi´ndeki temsilciler davet edilmişti Diğer taraftan, Kaç-Kaç sırasında
Adana´dan kaçabilmiş, onbinlerce Çukurovalı Pozantı´da toplanmıştı. Mustafa
Kemal Paşa´nın ise 5 Ağustos 1920´de Pozantı´ya geleceği haberi alınmış olup,
bu haber cephelerdeki müfreze komutanlarına iletilmiş, onlar da kongreye davet
edilmişti. Mersin ve Tarsus´ta ise haber alanlar canlarını kaybetme pahasına,
bütün Çukurova halkı gibi Pozantı´ya gelmeye çalışmışlardı. 5 Ağustos 1920 günü
Çukurovalı, Pozantı istasyonunda Mustafa Kemal Paşa´yı beklemeye başlamıştı Toros
dağları arasında Çakıt Çayı kenarında demiryolu ve şose üzerinde bulunan
Pozantı, gerek Birinci Dünya Savaşının, gerekse Kuva-yı Milliye devrinin
anılarına sıkı sıkıya bağlıdır. Birinci Dünya Savaşında burası bir sevkiyat
merkeziydi. Anadolu demiryolu burada biterdi. Ondan ileriki güney cephelerine,
Irak´a, Suriye´ye ve daha ilerilere her şey, o yolsuz, izsiz devirde buradan
yollanırdı. Açlık, hastalık, sefalet ve ihmallerin sonu gelmez hikayeleri
içinde, Pozantı, önde yer alan yerlerden biriydi. 5 Ağustos 1920´de Mustafa
Kemal, yanında Milli Müdafaa Vekili Fevzi Paşa (Çakmak) ve diğer arkadaşları
olduğu halde Pozantı´ya gelir. Pozantı, etrafı haşmetli dağlar, ormanlarla
çevrilmiş bir çukurdu, o zaman küçük bir bucak merkeziydi. Bucak Müdürü, gene
bir Kuva-yı Milliyeci olan Hulûsi (Akdağ) Beydi. Bir elinde silah, diğer elinde
Nahiye´nin mührüyle tam bir Kuva-yı Milliye devri idarecisi. Çizmeli, kalpaklı,
kamalı, bıçaklı bir çeteci idareci... Nihayet
beklenen an gelmişti. Mustafa Kemal Paşa beraberinde Fevzi (Çakmak) Paşa da
olduğu halde Pozantı´ya gelmişti. Fevzi Paşa´dan başka Ankara, Sivas, Kayseri
heyetlerinin de kendisine refakat etmesi, Pozantı´daki milli heyecanı bir misli
arttırmıştır. M.Kemal Paşa ise bu olayı şöyle anlatmaktadır. "Cenuptaki
Adana Cephesi´nde bulunan arkadaşların karargâhı Pozantı´dır. Biz de oraya
gittik. Yalnız orada bulunan muhtelif Müdafaa-i Hukuk Heyetleri ki onları
Pozantı ya davet eyledik ve orada vezâif-i milliyesi ile iştigal eden zevatı
davet ettik. Heyet-i Umumiyesiyle vaziyet-i askeriye ve vaziyet-i mülkiye
hakkında müdavele-i efkar ettiler....". Mustafa
Kemal Paşa´ya bazı komutanlar, Bekir Sami Bey, Şifre Sekreteri ve Özel Kalem
Müdürü Yahya Hayati Bey´de refakat etmişlerdi. KONGRENİN
BAŞLAMASI Pozantı´ya
gelen Mustafa Kemal ve Fevzi Paşalar ile delegelerin ve halkın tanışmasından
sonra oturumlara geçilmiş ve iki oturum yapılmıştır: a) Birinci Oturum Bu
oturumda, genel olarak müzakere edilmiş ve hususi bir şekilde Çukurova
bölgesinin düşmandan kurtarılması üzerinde önemle durulmuştu. Çeşitli fikirler
ortaya sürülmüş ve Çukurova cephesi için lüzumlu malzeme M.Kemal Paşa´dan
istenmiştir. Atatürk
oturumun açılışında toplantıda bulunanlara şöyle hitap etmiştir. (özet olarak) "Bütün
Millet Meclisi namına cepheleri ziyaret ederek, Meclis´in muhabbetli
teşekkürlerini muhterem mücahitlerimize tebliğe memur olan heyetimiz; mücahit
orduların öncüsü, bütün İslam aleminin iftihar vesilesi ve gözünün nuru olan
Adana vilayeti halkı ile temasa gelmiş olmaktan pek büyük haz duymaktadır.
"Adana´nın muhterem Müslümanları! Peygamber´in esaret tanımayan bir dindar
ümmetinin cihad ordularına öncü olmak şerefiyle bahtiyar olan siz aziz Adanalı
dindaşlarımız! Adana İslâmları, bütün Anadolu için vatanseverlik timsali oldu.
"Şeref ve istiklal davasında faydalanacağımız muvaffakıyet vasıtalarının kaynağı
yalnız Anadolu değildir. Avrupa´nın bin türlü zulüm ve gadrine uğramak
suretiyle her türlü esaret duygularının ıstıraplarını çekmiş olan Mısır´da,
Hindistan´da, Rusya´da, Afrika´da Müslüman kardeşlerimiz gözlerini, Allah´ın
merhametine ve tecavüzlerini Peygamber´in kabrine kadar uzatmış olan
düşmanlarımızın kahrına çevirmiş olarak bize maddi, manevi yardımlara karar
vermiş bulunuyorlar. Fazla olarak Rusya´da insani ve ulvi gayeler etrafında
toplanmış olan ve her millet hukukuna riayet etmeyi esas olarak kabul eden ve
günden güne genişleyerek, zulüm ve tegallüp âlemini yıkmakta olan muazzam
kuvvet, bize azami muavenette bulunulmasını vaat etmişlerdir." BİRİNCİ
OTURUM Bu oturumda
genel olarak müzakere edilmiş ve hususi bir şekilde Çukurova bölgesinin düşmandan
kurtarılması üzerinde önemle durulmuştu. Çeşitli fikirler ortaya sürülmüş ve
Çukurova cephesi için zulümlü malzeme M.Kemal Paşa´dan istenmiştir. Bu oturumda
birçok hatip söz almış ve bunların üzerinde durdukları ana tema ise; Adana
cephesi için gerekli olan savaş malzemesi istenilmesi olmuştur. Bu isteklerden
sonra M.Kemal Paşa, Fevzi Paşa´ya bakar ve Fevzi Paşa ise gülümseyerek şunları
söyler: "Evet Paşam! Arkadaşların arzu ettikleri.... top ve diğer harp
malzemesinin lüzumuna ben de kaniyim. Kendilerine vaad edebilirsiniz"
dedi. Böylece M.Kemal Paşa; imkan nisbetinde silah ve cephane yardımının
esirgenmeyeceğini bildirdi. Bundan dolayı kongreden sonra da silah meselesini
halletmek için, Hulusi (Akdağ) Bey Malatya´dan 500 adet silah getirmek üzere
görevlendirilmiş, bu olay da Adanalıları çok sevindirmişti. Birinci oturumun sonunda ise, Müdafaa-i Hukuk
Cemiyeti Reisi, Bölge İstihbarat Müdürü ve Yeni Adana Gazetesi sahibi Ahmet
Remzi (Yüreğir) Bey konuşmaya başlamış ve bu konuşmasında da şunlar üzerinde
durmuştur; Ermeniler tarafından Kahyaoğlu (Şehitlik)´unda 90, Carnili ve
Dedepınarı köylerinde de 200-225´e yakın Türk´ün vahşiyane bir şekilde şehit
edildiklerini ve Fransızların da bu katliamlara müsamaha ettiklerini
anlatmıştır. Ahmet Remzi Bey´in bu konuşması üzerine M.Kemal Paşa da şunları
söylemiştir: "Bu şehitlerimiz vatan kurbanıdır ve bize hız vermişlerdir.
Tanrının inayetiyle düşmanı topraklarımızdan koyduktan sonra bu ve buna benzer
bütün acılarımızı unutacağız." Bundan sonra M.Kemal Paşa, cephe ve müfreze
kumandanlarından birçok malumat alarak, onlara ihtiyaçlarını sormuş ve
ilgililere gereken talimatı vermiştir. İKİNCİ OTURUM: Kongrenin
birinci oturumunda, yörenin düşmandan temizlenmesi için silah ve cephane
istenmiş ve cephanelerin umumi durumu hakkında fikir teatisinde bulunulmuştur. POZANTI´NIN VİLAYET MERKEZİ OLMASI: İkinci oturum başladıktan sonra delegeler,
Mustafa Kemal Paşa´ya bir teklifte bulundular. Bu teklif, Pozantı´nın müstakil
bir liva haline getirilmesi hakkında idi. Bu teklifi, Mustafa Kemal Paşa müsbet
karşılayarak kendisi de başka bir teklif sunmuştu: "Güzel
Adana şimdi işgal altındadır. Biz burada yeniden bir vilayet teşkilatı kuralım.
Bu surede Adana´yı burada milli bir hareket merkezi ve vilayet teşkilatı olarak
vücuda getirmiş oluruz. Böylece bütün kaza ve nahiyeleri de buradan, bir elden
idare etmek imkan dahiline girer. Bu düşman için daha büyük endişeler hasıl
eder." Mustafa Kemal Paşa´nın bu sözleri alkışlarla
karşılanmış, bu fikir de ittifakla kabul edilmişti. Bu teklifi
Mustafa Kemal´in ikinci bir teklifi takip etti: "Aranızdan bir heyet
seçilsin. Bu heyet vilayetin mülki amirlerini bir liste halinde tespit etsin.
Bu listeyi umumi heyetin reylerine arz edelim. Liste umumi heyetinizce tasvip
edilirse, vilayetin mülki amirleri de seçilmiş ve derhal vazifeye başlamış
olacaklardır." Böylece Mustafa
Kemal Paşa valinin tayin edilmesine karşı çıkarak, bölge insanlarından kendi
aralarında valiyi seçmelerini istemiştir. Mustafa Kemal´in buradaki amacı
bölgeye yabancı birinin vali olması mıntıkayı bilemeyeceği için mevcut
düzenlerini bozabilir ve yöredeki milli harekete de sekte vurabilir
düşüncesidir. M.Kemal
Paşa´nın isteği üzerine Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti, Karaisalı Kaymakamı ve diğer
bazı arkadaşlardan müteşekkil oniki kişilik bir heyet oluşturulmuştu. Bu heyet
oradan ayrılarak on dakika sonra ise M.Kemal Paşa´ya istediği listeyi vermişti.
Bundan sonra Ahmet Remzi Bey ilk sözü alarak şunları söylemiştir: "Paşam
biz İsmail Safa (Özler) Bey´i münasip görüyoruz" dedi. Bunun üzerine,
İsmail Safa Bey: "Paşam beni affediniz, benim cephelere gidip teşkilatı
düzeltmem gerek böylece daha faydalı olurum" cevabını verdi. Bunun üzerine
Gazi, Kongre´ye katılanlara: "Safa Bey özür diliyor" dedi. Bu defa
Kırıklı´dan Süleyman Bey ile Karaisalı´dan Menemencioğlu Adil Bey de Ahmet
Remzi Bey´i destekleyince orada bulunan herkes, Safa Bey diye bağırdı. Böylece,
Safa Bey: "Paşam bir şartla kabul ederim. Yerime asıl vali gönderilinceye
kadar vekil olarak görevde kalırım" dedi. Safa Bey´in bu konuşmasından
sonra herkes onu alkışlayarak, tebrik etti. Bunun üzerine, Safa Bey de
mektupçusundan odacısına kadar vilayet teşkilatını kurdu. Bundan sonra
da Ismail Safa Bey, hemen vazifeye başlamış, Pozantı, mülki erkanı üyelerini
tespit etmiş ve Kongre Başkanı Mustafa Kemal Paşa´ya sunmuştur. Tespit edilen
liste şöyledir: Mektupçu
:Süleyman Faik (Çelik) Kadı
:Kadı-zade Feyzi (Oldaç) Defterdar
vekili
:Hasan (Aktaş) Sıhhiye
Müdürü
:Dr.Osman Hayri (Kasal) Maârif
Müdürü :Muallim Agâh
(Doğrul) Ziraat ve
Orman Müdürü :Halil Tapu
Müdürü
:Mustafa Nuri Jandarma
Kumandanı
:Binbaşı Cemil Polis Müdür
Vekili
:Komiser Mahmud Belediye
Başkanı
:Dıblan-zade Mehmet Fuad. Halk
İradesinin Tecellisi: Pozantı
Kongresi´nde ilgi çekici bir uygulama olmuştu. Pozantı valisinin seçimle işbaşına
gelmesi gerçekten demokratik bir uygulamaydı. Burada Çukurova halkı iradesini
izhar etmişti. Mustafa Kemal, 23 Nisan 1920 tarihinde TBMM´ni teşekkül
ettirmesi ve Milli İrade´ye vermiş olduğu önemi göstermişti. İşte Hâkimiyetin
Kayıtsız Şartsız millette olması bu idi. 5 Ağustos 1920 tarihinde de Halk
İradesi´ne verdiği önem bir defa daha anlaşılmıştı. Demokrasiye atılan ilk
adımlardan birisi de bu olmuştur. Gerçekten, harp sırasında dahi M.Kemal seçime
önem vermiştir. Mustafa
Kemal Paşa, Pozantı dönüşü TBMM´nde yapmış olduğu gizli oturumda şunları
anlatmıştır: "....Orada hazır bulunan Büyük Millet Meclisi azasından
İsmail Safa Bey´e Büyük Millet Meclisi tarafından kat´i karar alındıktan sonra,
vekaleten işe başlamasını emrettim." Anlaşılacağı gibi, İsmail Safa Bey,
çoğunluğun reyini aldıktan sonra, Mustafa Kemal Paşa´nın emriyle vazifesine
başlamıştı. Kongre´nin
ikinci oturumunda, meydana gelen en önemli olay "İrade-i Milliye"
deyiminin anlamının ileri görüşlü bir devlet adamı olan M.Kemal tarafından mükemmel
misalinin verilmesidir. Ne yazık ki, bu olay beklenilen derecede dikkat
çekmemiştir. Burada üzerinde durulması gereken esas ana tema Halk İradesinin
tecellisi olmuştur. POZANTI
BEYANNAMESİ Kongre
sonunda Mustafa Kemal Paşa, Adana İslam Ahalisine yazmış olduğu tarihi
beyannameyi bizzat kendisi okumuştur. (Özetle) “Peygamberin
esaret tanımayan dindar ümmetinin cihat ordularına öncü olmak şerefiyle mübahi
bulunan siz aziz Adanalı dindaşlarımız , kalplerinizde sönmez bir azim ve iman
bulunduğu halde nazarlarınızı eski hedeflerden çevirerek bir taraftan da
na-mütenahi mefahir ve cengaverlikle mali olan tarih-i millimizin işaret ve
irşadına tabi oldunuz. O andan itibaren Adana İslamları bütün Anadolu için
vatanperverlik timsali oldu. Düşmanların tecavüzlerine karşı maddi ve manevi
yıkılmaz bir sedd-i âhenin olmak şerefini hakkiyle ihraz eyledi.” SONUÇ OLARAK Adana 21
Aralık 1918 Tarihinde Albay Remieux komutasında Mersin´den gelen 1500 kişilik
bir Fransız birliği tarafından işgal edilmiştir. İşgali müteakip Adana´nın
Yönetimi Askeri Vali Bremond tarafından idare edilmekte idi. Kuva-i Milliye
mücadelesi sonunda Toroslarda bulunan en son 1000 kişilik Fransız Taburu
Karboğazında Gülekli 44 Kuva-i Milliyeci tarafından esir edilmiştir. Adana
bölgesinde Kuva-i Milliye mücadelesini yürütmek için en emin bölge Pozantı
olduğu için Atatürk burayı geçici Adana vilayeti olarak tespit etmiştir. 5 Ocak
1922 Adana´nın kurtuluşuna bu kongrede görev alan vatansever yöneticiler
tarafından Kuva-i Milliye başarılı bir şekilde yönetilmiştir. 5 Ağustos
1920 tarihinde Pozantı da yapılan Kongre günü aynı zamanda Osmaniye´nin
kurtuluşu için önemli bir tarihtir. Fransız Karargahına Taaruz eden Kuva-i
Milliyecilerin başında göğsünde Ayyıldızlı bayrağı taşıyan Rahime Tayyar
bulunuyordu. Ne yazık ki taarruz sonucunda burada şehit olmuştur. 5 Ağustos
1921 tarihi ulusal kurtuluş için çok önem arz etmektedir. Bu tarihte Atatürk
Başkomutan olarak TBMM tarafından tayin edilmiştir. Başkomutan olarak Atatürk
22-13 Eylül 1921´de Sakarya Meydan Muharebesini, 26-30 Ağustos 1922´de
Başkomutanlık Meydan Muharebesini Sevk ve idare ederek 9 Eylül 1922´de Türk
ordusu İzmir´e girmiş ve düşmanı denize dökmüştür. KAYNAKÇA: TÜRK –
FRANSIZ MÜCADELESİ YRD. DOÇ. SÜLEYMAN HATİPOĞLU TEK ADAM C 2
ŞEVKET SÜREYYA AYDEMİR |
Yorumlar |
Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |
Yazarın diğer yazıları |
ATATÜRK ULUSAL KURTULUŞA NEDEN ADANA'DA KARAR VERDİ - 03/01/2020 |
"Toros dağlarının tepelerinde tek bir Türkmen evinin bacası tüter halde kalmış ise ben bu milletten umudumu kesmem; bayrağımı göğsüme sarar, milletimin istikbali uğruna ölürüm." |
24 KASIM GÜNÜNÜN TÜRK TARİHİNDEKİ YERİ VE ÖNEMİ - 25/11/2019 |
Yeni Türkiye´nin birkaç yıla sığdırdığı askeri, siyasi, idari devrimler çok büyük, çok önemlidir. Bu devrimler, sayın öğretmenler, sizin toplumsal ve fikri devrimdeki başarınızla desteklenecektir. Hiçbir zaman hatırınızdan çıkmasın ki, Cumhuriyet siz |
ÖLÜMSÜZ ATATÜRK İLE SONSUZA DEK - 10/11/2019 |
"Büyük adamlar yetiştiren bir ırk, herhalde büyük ırktır. Bir kavmi anlamak için, onun ırkını, liderini tetkik etmekten daha iyi vasıta yoktur |
HARF İNKILABININ 91. YILDÖNÜMÜ - 06/11/2019 |
“Yeni Türk harflerini çabuk öğrenmelidir. Yeni Türk harflerini her vatandaşa, kadına, erkeğe, çobana, hamala, sandalcıya öğretiniz. B |
CUMHURİYET IŞIĞI 96 YAŞINDA - 28/10/2019 |
Bundan tam 96 yıl öncesi bugün, Osmanlı İmparatorluğunun 624 yıllık tarihinde insan haklarından yoksun, çağdışı mutlakıyet yönetiminin sona erdiği |
BÜYÜK ZAFERİN 97. YILDÖNÜMÜ - 30/08/2019 |
YÜCE TÜRK ULUSUNUN ÜZERİNE HÜRRİYET VE İSTİKLAL GÜNEŞİNİN DOĞDUĞU 30 AĞUSTOS BAŞKOMUTANLIK MEYDAN MUHAREBESİ ZAFERİNİN 97. YILDÖNÜMÜ KUTLU OLSUN. |
ATATÜRK ÜZERİNE - 01/01/2019 |
‘ ALLAH´IN BANA BU EVLADI VATANI KURTARMAK İÇİN GÖNDERDİĞİNE İNANIYORUM.‘ |
TEOKRATİK VE MONARŞİK SALTANAT DÜZENİNİN YIKILIŞI ÇAĞDAŞ BİR DEVLETE DOĞRU - 09/11/2018 |
"Bir gün gelecek, ben hayal zannettiğiniz bütün, inkılâpları başaracağım. Mensup olduğum millet bana, inanacaktır. Saltanat yıkılmalıdır. .Din ve devlet birbirinden ayrılmalı, şarktan benli |
TÜRK ULUSUNUN ÇAĞDAŞ CUMHURİYET YÖNETİMİNE KAVUŞMASININ 95. YIL DÖNÜMÜ KUTLAMASI - 29/10/2018 |
ATATÜRK UYARMIŞTI |
Devamı |