Ali Maralcan-E.Kurmay Albay
alimaralcan@hotmail.com
TBMM’NİN DOĞUŞ VE VAROLUŞ NEDENLERİ
21/04/2017 “Türkiye Büyük Millet Meclisi; yalnız ve yalnız milletindir. Milletin seçtiği milletvekillerinden oluşur. Bu meclis, yalnız ve yalnız milletin emrine boyun eğmek zorundadır. İsmini ve makamı ne olursa olsun millet bu hakkını bir şahsa ve makama teslim etmez.”
MUSTAFA KEMAL PAŞA ULU
ÖNDER ATATÜRK TARAFINDAN TÜRK ULUSU VE ÇOCUKLARINA ARMAĞAN EDİLEN ULUSAL EGEMENLİK
VE ÇOCUK BAYRAMININ 97. YIL DÖNÜMÜ TÜM ULUSUMUZA VE TÜRK ÇOCUKLARINA KUTLU VE
MUTLU OLSUN!
ATATÜRK
ULUSAL KURTULUŞ SAVAŞA PLAN VE STRATEJİSİNİ NASIL TASARLADI VE BUNU ADIM ADIM
UYGULAYARAK KURTULUŞ HEDEFİNE NASIL ULAŞTU? Yollar vardır, meçhulün önümüze serdiği çizgilerdir.
Bu yollarda yolcu talihinin tezgahında kendi kaderini dokur.
Mustafa Kemal’in Samsun’da başlayıp Erzurum’a, Sivas’a çıkan ve sonra
Ankara’ya , İzmir’e ulaşan yolculuğu böyle bir yolculuktu. Bu yollarda O;
talihiyle boğuştu. Kaderini dokudu ve onun kaderi, bizim de kaderimiz oldu. 19
Mayıs 1919 Samsun’da; Türk Ulusunun yüreğinde Ulu Önder Mustafa Kemal
Atatürk’ün ateşlediği, “Bağımsızlık ve Özgürlük Meşalesi’’ Ulusumuzun Kurtuluş
savaşı’nda olduğu gibi, bugünde tek ve en güçlü aydınlatıcısıdır. Bunun yanı
sıra ve bu niteliği ile daha pek çok tutsak ulusun da meşalesi olmuştur.
Mustafa Kemal Paşa 16 Mayıs 1919 tarihinde İstanbul’dan Bandırma vapuru ile hareket
ederek, 19 Mayıs 1919 tarihinde Samsun’a çıktı. Samsun’da Havza’da Türk Kutuluş
Savaşı’na temel oluşturacak ilk temas ve çalışmalarını gerçekleştirdi. 12
Haziran 1919’da kendisine inanmış küçük bir grupla temas ve çalışmalarını
gerçekleştirdi. 12 Haziran 1919’da kendisine inanmış küçük bir grupla Havza’dan
Amasya’ya hareket etti. Burada yapılan çalışmalar sonunda arkadaşları ile
birlikte imzaladıkları Amasya genelgesini 22 Haziran 1919’da yayınladı. 3
Temmuz 1919’da Erzurum’a gelen Mustafa Kemal Paşa, 23 Temmuz - 7 Ağustos 1919’da Erzurum Kongresini
gerçekleştirdi. Erzurum’da çalışmaların ıbitiren Ulu Önder 29 Ağustos’da
buradan ayrılarak 2 Eylül 1919’da Sivas’a geldi. 4-11 Eylül 1919’da Sivas
Kongresini gerçekleştiren Mustafa Kemal Paşa 22 Aralık 1919’da Sivas’tan
Ankara’ya gareket etti. Ve 27 Aralık 1919’da Ankaraya geldi. MİLLİ MÜCADELEYİ
YÜRÜTMEK İÇİN MİLLET MECLİSİ NEREDE TAPLANMALIYDI ?
Sivas’ta 16 Kasım 1919’da toplanan ve 29 Kasım’da sona eren Komutanlar
Toplantısında varılan kararın özeti şöyledir; 1-
Meclisin İstanbul’da toplanmasında sakıncalar
olduğu halde hükümetçe uygun görüldüğü ve yurdu sarsıntıya uğratmamak için
İstanbul’da toplanması kabul edilmiştir. Ancak aşağıdaki tedbirler alınmalıdır:
A) Milletvekillerini
teker teker aydınlatıp görüşlerini öğrenmek. B) Milletvekilleri
İstanbul’a gitmeden önce, İstanbul içinde ve dışında gerekli güvenlik
tedbirleri almak için programımızın savunulmasını gerçekleştirecek güçlü bir
grubun kurulmasını sağlamak. C) Cemiyet
örgütlerini güçlendirmek için, birlik komutanlarının desteklerini sağlamak. D) Sivil
yüksek memurlardan, ulusal örgüte bağlı kalarak, örgütün ilkelerini yayacakları
konusunda söz almak. 2-
Millet Meclisi İstanbul’da toplandıktan
sonra, Temsilciler Kurulu, ulusal görevini yapmayı sürdürecektir. Kurul üyeleri
Meclis’in dışında kalacaklardır. Bölgelere göre milletvekilleri arasından seçilecek
üyeler, Temcsilciler Kurulu üyesi sıfatını alarak Eskişehir’de
toplanacaklardır. Temsilciler Kurulu da oraya gidecektir. Millet Meclisi tam
güvenlik içinde çalıştığını bildikten sonra, Temsilciler Kurulu, tavrını
belirlemek için Kongreyi toplantıya çağıracaktır. Kongrenin toplanmasına dek
Meclisle resmi ilişki kurulmayacaktır. 3-
Paris Konferansı olumsuz kararlar alır,
Meclisde bunu onaylarsa, en uygun yoldan ve ivedilikle ulusal iradeye
başvurulacaktır.
Kararların uygulanış biçimini ve yönergede saptayan Mustafa Kemal, bunu
bütün milletvekillerine göndermiştir. ATATÜRK VE
ARKADAŞLARI SİVAS’TAN ANKARA’YA GELİRKAN HANGİ GÜÇLÜKLERLE KARŞILAŞTILAR VE BU
ENGELLERİ NASIL AŞTILAR?
Mevcut üç otomobil ile yola çıkmak üzere yapılan hazırlıklar
sonuçlanmış, fakat yolculuk için gerekli para, Osmanlı Bankası müdürünün hasta
olması nedeniyle bankaya gelememesinden ötürü sağlanamamıştır. Mazhar MÜFİD (
Kansu ) beyin anılarını izlemeye devam edelim: Her şey hazırlandı. Artık yarın hareket
ediyoruz. Bildiklerle vedalaştık. Fakat bütün mevcut nakdimiz ancak yol için
yirmi yumurta, bir okka peynir ve on ekmeğe yettiğinden, bunları aldırdık. Zira
banka müdürü bugün de gelmezse yolda aç kalmak ihtimali de vardı. (Banka
müdürü, hastadır evinden çıkamıyor. )
Bugün de direktör gelmedi. Gönderdiğim haberde yarın dokuzda hareket
edeceğimizi bildirdiğimden, sabah hemen karanlıkta, yani sekizde bankaya
mutlaka gelerek icabını icra edeceği ve bizi teşyide bulunacağı cevabını aldık.
Filhakika hareketimiz, sabah sekizde Yüzbaşı Bedri Bey’le bankaya
gittik. Bitlis eski valisi ‘ imzasıyla bir senet tanzim edildi. Bedri Bey’de
tüccardan diye kefil oldu, bin lirayı aldık. Bu
koşullar altında 22 Aralık 1919 günü Sivas’tan ayrılan Mustafa Kemal Paşa, beraberindekiler
ve Heyeti Temsiliye üyeleri, çeşitli gü.lüklerle dolu uzun bir yolculuktan
sonra, 27 Aralık günü Ankara’ya varmışlardı. Ankara’da halkın bağışları ve
merkezi Ankara’da bulunan 20’inde Kolordu Komutanı Ali Fuat ( CEBESOY ) Paşa’nın
desteği ile geçiştirilen günler. Anadolu bütünşeme hareketinin en son arkası
olan Büyük Millet Meclisi’nin 23 Nisan 1920 günü açılmasıyla sona erecek,
devletsiz ve hükümetsiz Anadolu’yu halk temsilcileri yönetmeye başlayacaktı. ATATÜRK
ANKARA’YA GELDİKTEN SONRA GÖREVİ YÜRÜTMEK İÇİN MADDİ İMKANSIZLIKLARI NASIL
AŞABİLDİ ?
Öyle ki bizzat Cemiyet Başkanı Müftü Mehmet Rıfat Efendi, kendisi ile
eşi samiye Hanım için ayırdığı cenaze parasını bir torba içinde Mustafa Kemal
Paşa’yı ziyaret ederek ayağının yanına bırakmıştır.
Yine Mustafa Kemal ve arkadaşlarının Ankara’ya geldiklerinin ilk
haftasında Müftü Mehmet Rifat Efendi’nin önderliğinde Ankara’lıların aralarında
46 Bin Liralık yardım topladıkları bilinmektedir. O günlerde söz konusu bu yardımlar
çok önemliydi. Bu
cümleden olarak, Uluş İğdemir yılların içinden adlı eserinden; Atatürk
Sivas’tan Ankara’ya yeni gelmişti. Devlet hazinesi bomboştu. Hükümet üç-dört
bin lirayı bir araya getirmekte sıkıntı çekiyordu.
Bir gün Atatürk’e çok inanmış, o zaman Ankara Müftüsü olan rahmetli
Diyanet İşleri Başkanı Rifat Börekçi, elinde bir mendile sarılmış 1200 lira
kadar bozuk para ilke Mustafa Kemal’i ziyarete geldi. Ve bağlı mendili masanın
üzerine bıraktı. Atatürk kendisini son derece duygulandıran bu davranışın
anısını hiçbir zaman unutmamıştır. Her bayram Rifat Börekçi’ye bir hediye
gönderir ve buna 1200 liralık bir çeki de eklerdi. Diyerek Müftü Mehmet Rıfat
Efendi’den ve yapmış olduğu yardımın öneminden söz etmektedir. İLK
MECLİS HANGİ ŞARTLARDA VE NASIL KURULDU ?
İstanbul’un 16 Mart 1920’de düşman askerleri tarafından işgalinden sonra
Osmanlı Mebusan Meclisi’nin görevini sürdürmesine imkan kalmamıştı. İşgal
güçleri arasında yer alan İngiliz Askerleri , meclisi basarak bazı
milletvekillerini tutuklamışlardı. O sırada Ankara’da bulunan Atatürk, bu durum
üzerine 19 Mart 1920 günü vilayetlere ve kolordu komutanlıklarına bildiri
göndererek durumu açıklamıştır. Bildiride ayrıca ülkenin bağımsızlığını korumak
amacıyla bir Milli Meclisin Ankara’da toplanması için çalışmasını istiyordu. Bu
bildiri üzerine tüm illerden 232 Milletvekili seçildi. İstanbul’dan gelen 92,
Yunanistan ve Malta’dan 14 milletvekili ile bu sayı 337’ye yükseldi. Fakat 23
Nisan 1920 günü yapılan ilk toplantıya ancak 115 milletvekili katıldı. O gün
çalışmalarına başlayan milletvekilleri güç şartlar altında çalışmaya
başladılar. Meclis’in çalışmalarının tek amacı vardır; “Egemenlik Kayıtsız
Şartsız Milletindir.”
Kurtuluş savaşının kazanılıp, Cumhuriyet’in ilanından sonra Atatürk,
Cumhuriyet’in ilk Cumhurbaşkanı olur. Bunu sırasıyla devrimleri izler.
Halifelik ve padişahlığın kaldırılması, din ve devlet yönetiminin birbirinden
ayrılması olan laikliğin getirilmesi, fes yerine şapka ve diğer kıyafetteki
devrimler, köhne yasalar yerine yeni çağdaş yasalar, harf devrimi ve kendisinin
Başöğretmenlik yapması, dil devrimi ve diğer yeniliklerini Türk gençliğine
emanet eder.
Mustafa Kemal Atatürk, 23 Nisan 1920’da TBMM’yi açarak bayram ilan
ettiği günü Ulusal Egemenlik ve Çocuk bayramı olarak Türk çocuklarına armağan
eder. MUSTAFA
KEMAL PAŞA MECLİSİ NASIL DEĞERLENDİRİYORDU ?
Mustafa Kemal, bütün bu akımlar, araştırmalar tartışmalar arasında bir
ihtilalci değil, kesin ve sarsılmaz bir meşrutiyetçi olarak kaldı. Mesela Yunus
Nadi’ye söylediği şu cümleleri görelim: “Bir
devre yetiştik ki, onda her şey meşru olmalıdır. Millet işlerinde meşruiyet,
ancak milli kararlara istinat etmekle, milletin umumi meyillerine tercüman
olmakla hasıl olur. Hiç korkmayalım, millet o esaret ve zillete razı olmaz. İş onu
bir araya toplamakta… İşte şimdi ben bu yoldayım. Bu yolun çok sağlam bir
olduğuna inanıyorum. “ “Bizim
bildiğimiz hakikatler milletçe de malum olunca, kararlar bahsinde o da bizim
gibi düşünecektir.” “Bence meclis nazariye değil, hakikattir. Evvela Meclis,
sonra ordu. Ordu demek, yüz binlerce insan, milyonlara servet ve varlık
demektir. Buna iki üç şahıs karar veremezler. Ben kerameti, Mecliste
bekleyenlerdenim.” ATATÜRK
VE ÇOCUK SEVGİSİ ‘’Eşini
mutlu edebilecek herkes evlenmelidir. Çocuk sahibi olmalıdır. Bana bakmayın, bu
meselede örnek İsmet Paşa’dır. Benim hayatım başka türlü düzenlenmiştir. Buna
rağmen tecrübesini yaptım. Sonra anladım ki bu iş benim başaracağım bir iş
değildir ‘’ diyen Atatürk 29 Ocak 1923’te Latife Hanım ile İzmir’de evlendi. 5
Ağustos 1925 tarihinde boşandı. Bu evlilikten çocuğu olmadı. ATATÜRK
NASIL BİR ÇOCUK SEVGİSİNE SAHİPTİ? “Bir
Çocuğum olsaydı çok mutlu olurdum! “ Diyen
Atatürk’ün özel yaşamında beklentilerin ve özlemlerin neler olduğunu kesinlikle
bilmemiz olası değil ama her insan gibi O’nun da yüreğinde ailesel
beklentilerin yer etmiş olabileceğini tahmin etmemiz mümkün. Çocukluk arkadaşlarından Asal İlbay,
anılarında bu tahminlerimizi doğrulayan gözlemler ve tespitler sunmaktadır:
Orman çiftliği’nde bir gece…
Sofrada Neşet, Ömer İlbay ve diğer konuklar… Bir yandan kadehlerini
yudumluyorlar, bir yandan da günün konularını üzerinde görüş alışverişinde
bulunuyorlar. Güncel ve çok önemli konular arasında özel ve kişisel konular da
yer alıyor zaman zaman. Gerisini Asaf İlbay’dan dinleyelim: …Mustafa Kemal, bakışlarını Neşet Ömer bey’e
çevirdi: ‘’Bir çocuğum olsaydı çok büyük bir sevinç duyacaktım. Milletime,
benden sonra benim neslimden bir evlat bırakmayı çok isterdim. Profesör, bunun
çaresi yok mudur? ‘’ dedi.
Neşet Ömer bey gülümsüyordu. Eşim söze karıştı: ‘’Paşam‘’ dedi. Bir
değil birkaç evladımız olmalıydı. Belki birisi bir nebze size benzerdi. Çünkü
Paşam, size benzemek o kadar güç bir şey ki !..” Mustafa Kemal’in güzel
gözleri, uzaklara derinlere dalmıştı. Bir başka gün.. Gazi Paşa’nın oturduğu masanın çevresi yine
renkli bir kalabalıkla çevrili. Balonun konukları aileleriyle birlikte bu
masanın önünden geçip O’na saygı ve sevgilerini sunuyorlar ve kendilerini
takdim ediyorlar. Gerisini yine Asaf İlbaydan dinleyelim: …
Bende eşimi ve kızımı takdim ettim. Paşa ayağa kalktı. Bize yer göstermek
lütfunda bulundu. Oturduk. Kızım Bedia’ya baktı, sonra adını yaşını sordu
kızımdan. On altı yaşında olduğunu söyledim. Gazi Paşa çevresindekilere
dönerek: ‘’ Asaf ile bir mahallenin çocuğuyuz. ‘’
dedş, ‘ Belki de aynı yaştayız… Demek ben de vaktiyle evlenmiş olsaydım on altı
yaşında çocuğum olacaktı!...” Çok duygulanmıştı… Gözlerinin nemlendiği görülüyordu.
Eşim ayağa kalktı: ‘’Paşam, bütün millet sizin çocuklarınız!..” dedi. “Doğru… İşte bende bununla teselli
buluyorum… Evet, milletim sağ olsun…’’ Ve bir an sonra ilave etti: ‘’ Belki benim
çocuğum olmadığında bir hikmet vardır. Çok sevdiğim dayımın ölümünden o kadar
müteessir olmuştum ki, günlerce acısını unutmadım. Yemek yiyemedim… Ya çocuğumu
kaybetmiş olsaydım, ne olurdum bilemem ! …” ATATÜRK’ÜN
DE ÇOCUKLARI VARDI
Biri erkek, sekizi kız, dokuz çocuğu evlat edinmişti. Atatürk.. Kendi
evlatları gibi sevdiği bu çocuklarla yakından ilgilenmiş, onların en iyi
şekilde yetiştirilmelerini istemişti.. Atatürk’ün de çocuklara karşı pek büyük
sevgisi vardı. Onun gözünde ve dilinde çocuk demek sevgi demektir. Sevdiklerine
yaşları ne olursa olsun, ‘’ Çocuk ‘’ diye seslenmesi, hitap etmesi de bunun
belirgin bir işaretidir. “Çocukluk ne güzel! Çocuklar ne sevimli ne tatlı yaratıklar
değil mi? Onların en hoşma giden halleri nedir, bilir misiniz? Riyakarlık
bilmemeleri, bütün istek ve duygularını içlerinden geldiği gibi
açıklamalarıdır.”
Onun bu sözlerinde de çocuklara karşı olan büyük sevgisinin sıcaklığı en
güzel şekliyle hissedilmektedir. Türk’ün ve Türkiye’nin tarihinde yepyeni bir
devrin başlangıç günü olan “23 Nisan’ı” çocuklara bayram günü olarak armağan
eden de odur. Bu hareketiyle dünyada çocuklara bir bayram günü veren ilk devlet
adamı olmak gibi ebedi bir mazhariyete daha erişmesinde de bu çocuk sevgisinin
ve ülkenin yarınları olan çocuklara duyduğu güvenin rolü pek büyüktür.
Atatürk’ün çocuğu olmamıştı. Bundan ötürü yüreğinde zaman zaman bir burukluk
duymuş mudur bilinemez fakat memleketin tüm çocuklarını kendi öz evladı olarak
görmesi onun yüce gönlündeki çocuk sevgisini tatmine yetmiştir muhakkak ki. Atatürk’ün gençlik yıllarından itibaren kız ve
erkek dokuz çocuk evlat edindiği bilinir. Bu konuda uzun yıllar hizmetkarlığını
yapmış ve yanından eksik olmamış bulunan Cemal Granada’nin şu sözleri pek
ilginçtir: “
Hiç çocuğu olmayan Atatürk’ün koruyuculuk huyu daha çok yaşamı boyu evlatsız
kalıp annesinden ölümünden sonra kız kardeşinden başka bir yakınını
bulunmayışından ileri gelmektedir.” Himayesine aldığı bu kimselerin iyi
yetişmeleri için elinden geleni yapardı. Hesabını kitabını çok iyi bilmekle
tanınan Atatürk, bu evlat saydıklarından hiçbir şey esirgemez, çevresindekilerin
de onları sevip saymalarını istedi.
Ölümünden sonra vasiyetnamesiyle çocuklarına aylık bağlanması da onlara
düşkünlüğünün açık belirtisidir.
Atatürk sofrasında her zaman manevi evlatlarını da bulundurur, her
isteklerini yerine getirirdi. Çankaya köşkünde manevi evlatlarının hepsinin bir
arada bulunduğu zamanlarda aralarında kıskançlık girmesin diye iş bölümü
yapardı. Manevi evlatlarının harcamalarını Umumi Katip Hasan Rıza Soyak’a
gördürür, harçlıklarını da onun eliyle verdirirdi. Türk milletini oluşturan her
fert Yüce Ata’mızın bir evladı, onun parçasıdır. ATATÜRK’ÜN
23 NİSAN ÇOCUK BAYRAMI OLARAK KUTLAMASININ GERÇEK NEDENLERİ NEYDİ ?
‘’Çocukları severiz. Çünkü çocuk bizim devamımızdır. Her çocukta biz,
ebdetiyete doğru uzanıp giden iş tatmini, buluruz.’’ Diyen Atatürk 1924’te ilk
meclisin açılık tarihi olan 23 Nisan gününün bayram olarak kutlanmasına karar
verdi. Bu tarihten 5 yıl sonra ise bu bayramı çocuklara armağan etti.
Dünyada ilk kez bir çocuk bayramı olur. Bununla çocuklara olan
sevgisinin derecesini gösterir. 23 Nisan’da bütün kentleri ve merkezi çocuklar
yönetir. Yarının büyükleri olan çocuklar bir yerde Başbakan, Bakan, Vali,
Kaymakam ve Belediye Başkanı olurlar. Koltuklara oturup buyruklar verirler.
Atatürk’ün çocuk sevgisini herkes biliyor. Atatürk’ün manevi
çocuklarıyla ilişkisi, o yıllarda yaşayan kişilerin anı kitaplarında yer alıyor
bütün konuşmalarında ‘”bu günün küçükleri, yarının büyükleri…’’ diyerek
geleceğin çocukların elinde olduğunu her fırsatta belirten Atatürk, bunu şu
cümlesiyle vurgular: “Cumhuriyet’i biz kurduk, sizler yaşatacaksınız. “ İşte,
okullarda öğretmenler Atatürk’ü anlatır, yazar ve ozanlar söyler ama ne yazılar
ne şiirler ne sözlerde biter Atatürk. Nereye bakılsa o görülür, o bulunur. Tarih
kitapları yazar: 1881 yılında doğdu, 1938 yılında öldü, diye ama Atatürk’ü ve
Atatürkçülüğü anlamış çocuklar bir tek ses çığlık atarlar, “Atatürk ölmez…”
diye. Çünkü o, duygu, düşünce, ilke, görüş ve devrimleriyle içimizde yaşar. Her
başlangıç, her yenilik, her başarı Atatürk’ün ışıklı yoludur. Bu ışıksa tüm
Türk çocuklarıdır. O, Türk çocuklarına ölmezliğiyle şöyle haykırır: ‘”Cumhuriyet’i
biz kurduk, siz yaşatacaksınız..”
Atatürk, çocukları çok seven ve onlara güvenen bir liderdi. Çocukları
sevindirmek, onlarla beraber olmak, Ulu Önderimizin en büyük mutluluğuydu. “Çocuklar
geleceğimizin garantisidir.’’ Diyen Atatürk, Ulusal Bağımsızlığımızı ilan
ettiği günü de çocuklara armağan etmiştir. Bütün dünya ülkelerinden sadece Türk
çocuklarının Ata’sı bunu düşünebilmiş ve her yıl kutlanmak üzere çocuklara bir
bayram hediye etmiştir. 23
Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı, tüm dünya çocuklarına kutlu olsun.
Dünyada hiçbir ülkede bulunmayan, iki farklı unsuru bir araya getiren milli bir
bayram… Bu bayram, bir taraftan Türkiye Cumhuriyeti’nin temellerinin atıldığı,
egemenliğin ilan edildiği anlamlı bir gün, diğer taraftan “yaının büyükleri,
geleceğin garantisi çocuklar için bir şenliktir.”
Atatürk’ün Türk çocuklarına armağan ettiği bayram, dünya çocukları
arasında sevgi ve dostluk bağlarının geliştirilmesi ve tüm insanların barış
içinde yaşayacakları bir dünyanın oluşmasında katkıda bulunmak için her yıl
düzenleniyor. SAYGIDEĞER
VATANDAŞLARIM VE SEVGİLİ ADANALI HEMŞERİLERİM SONUÇ OLARAK: Egemenliğin
ilan edilmesinin ve ardından bugünün ‘’çocuk bayramı’’ olarak kutlanmasının
tarihsel gelişimine bakacak olursak, 23 Nisan 1920 Büyük Millet Meclisi’nin
açılış günüdür. Her 23 Nisan günü Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’nı birlikte
kutlarız. Egemenlik yönetme yetkisidir. Ulusal egemenlik, yönetme yetkisinin
ulusta olmasıdır. Osmanlı İmparatorluğu döneminde egemenlik padişahta idi.
Padişah ülkeyi dilediği gibi yönetirdi, İmparatorluğun son yıllarında
padişahlar rahatlarını düşündüler. Yurt sahipsiz ve bakımsız kaldı. Ülke
sorunları yüzüstü bırakıldı. Bu sırada Birinci Dünya savaşı başladı savaş 4 yıl
sürdü. Bizimle olanlar savaşta yenildi savaş kurallarına göre bizde yenilmiş
sayıldık. Yurdumuz, İngilizler, Fransızlar, Yunanlılar ve İtalyanlar tarafından
paylaşıldı. Padişah ve yandaşları ülkenin paylaştırılmasına ses
çıkarmadılar. Mustafa Kemal Paşa, Ulusal
Kurtuluş Savaşı’nı başlatmak için İstanbul’dan, Samsun’a 19 Mayıs 1919
tarihinde geldi. Samsun’dan Amasya’ya, oradan Erzurum’a ve Sivas’a gitti. Sivas
ve Erzurum’da Kongreler topladı. Mustafa Kemal Paşa, egemenliğin ulusta
olduğuna inanıyordu. Bu inançla “Ulusu yine ulusun gücü kurtaracaktır. Tek bir
egemenlik vardır. O da Ulusal Egemenliktir.” Diyordu. Yurdun dört bir yanından
seçilip gelen temsilciler, milletvekilleri Ankara’da 23 Nisan 1920 günü
toplandılar. İlk Büyük Millet Meclisi’nin toplandığı yapı, Ankara’da ulus
alanından istasyona giden caddenin başındadır. Bugün kurtuluş Savaşı Müzesi
olan bu yapı tek katlıdır. O yıllarda, Ülkemiz yokluk ve yoksulluk içindeydi.
Milletvekillerinin oturduğu sıralar bir okuldan getirildi. Meclis gaz
lambasıyla aydınlanıyor, sobayla ısınıyordu. Top seslerinin Ankara’da duyulduğu
zamanlarda bile meclis düzenli toplandı. Ulusal Kurtuluş Savaşımızla ilgili
bütün kararlar bu mecliste alındı. Mustafa Kemal Paşa’nın önderliğinde
ulusumuz, dünyaya, Ulusal Kurtuluş Savaşı dersi verdi. Ezilen uluslara kurtuluş
yolunu açtı. Bağımsızlık savaşının öncüsü olan Kurtuluş Savaşımız, yeryüzündeki
öteki uluslarına örnek oldu. 23 Nisan 1920, ilk Büyük Millet Meclisimizin
toplandığı gündür. 23 Nisan Ulusun yönetme yetkisini kullanmaya başladığı gündür.
Bugün Milli Egemenlik Bayramımızdır. 23 Nisan dünyada kutlanan ilk çocuk
bayramıdır. Atatürk’ün Türk çocuklarına armağan ettiği bu bayram şenliklerine
son yıllarda yabancı ulusların çocukları da katılmaya başlamıştır. Atatürk
çocuklara çok değer verir, gezilerinde okullara uğrar, ders dinler, sorular
sorardı. ‘’ Bugünün küçükleri yarının büyükleridir.’’ Diyen Atatürk, yönetimin
bayram süresince öğrencilere bırakılması geleneğini başlattı. 23 Nisan’da
yönetim birimleri seçimle gelen kurullar bir süre çocuklara bırakılır. Bu güzel
gelenek her yıl yinelenir. Her 23 Nisan’da yurdumuz bir bayram alanı olur.
Çocuklar törenlerde konuşmalar yaparlar, şiirler okurlar. Gece fener alayı
düzenlenir. 23 Nisan Ulusal Egemenlik Bayramı, egemenliğin ulusta olduğu düşüncesinin
kabul edildiği gündür. Çocuk bayramımızdır. Yarının büyükleri olan çocukların
bayramıdır. SON
SÖZ SEVGİLİ
TÜRK ÇOCUKLARI!... 17 EKİM 1922
TARİHİNDEZ BURSA’DA ATATÜRK’Ü KARŞILAYAN ÇOCUKLARDAN İSTEK VE BEKLENTİLERİ
ŞUNLARDI “KÜÇÜK
HANIMLAR KÜÇÜK BEYLER!... SİZLER
HEPİNİZ GELECEĞİN GÜLÜ, YILDIZI VE İKBAL IŞIĞISINIZ MEMLEKETİ
ASIL IŞIĞA BOĞACAK SİZSİNİZ. KENDİNİZİN
NE KADAR ÖNEMLİ, DEĞERLİ OMLDUĞUNUZU DÜŞÜNEREK ONA GÖRE ÇALIŞINIZ. SİZLERDEN
ÇOK ŞEY BEKLİYORUZ!” BU
MUTLU VE GURUR DOLU GÜNLERİ BİZLERE YAŞATAN DEVLETİMİZİN KURUCUSU MUSTAFA KEMAL
ATATÜRK VE SİLAH ARKADAŞLARI İLE ŞEHİT VE GAZİLERİMİZİ SAYGI VE RAHMETLE
ANIYORUZ. RUHLARI ŞAD OLSUN. KAYNAKÇA 1-
Samsun valiliğinin 29 Ekim 1981 2 Sayılı
Broşürü 2-
Tek adam C.2 – Şevket Süreyya Aydemir 3-
Gazi Paşam – Cevam Şenol 4-
Atatürk’ün de çocukları vardı – Ali Kuzu 5-
Kurtuluş Savaşı’nda Atatürk ve Din Adamları –
Ali Kuzu 6-
Kurtuluş Savaşı’nın Mali Kaynakları –
Alptekin Müderrisoğlu 7-
Fikriye Şemsi Belli 8-
Atatürk’ün Bağımsızlık Savaşı Nasıl Başladı –
Refik Necdet Aktaş 9-
Atatürk ve İzmir- Harika Yamak |
Yorumlar |
Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |
Yazarın diğer yazıları |
ATATÜRK ULUSAL KURTULUŞA NEDEN ADANA'DA KARAR VERDİ - 03/01/2020 |
"Toros dağlarının tepelerinde tek bir Türkmen evinin bacası tüter halde kalmış ise ben bu milletten umudumu kesmem; bayrağımı göğsüme sarar, milletimin istikbali uğruna ölürüm." |
24 KASIM GÜNÜNÜN TÜRK TARİHİNDEKİ YERİ VE ÖNEMİ - 25/11/2019 |
Yeni Türkiye´nin birkaç yıla sığdırdığı askeri, siyasi, idari devrimler çok büyük, çok önemlidir. Bu devrimler, sayın öğretmenler, sizin toplumsal ve fikri devrimdeki başarınızla desteklenecektir. Hiçbir zaman hatırınızdan çıkmasın ki, Cumhuriyet siz |
ÖLÜMSÜZ ATATÜRK İLE SONSUZA DEK - 10/11/2019 |
"Büyük adamlar yetiştiren bir ırk, herhalde büyük ırktır. Bir kavmi anlamak için, onun ırkını, liderini tetkik etmekten daha iyi vasıta yoktur |
HARF İNKILABININ 91. YILDÖNÜMÜ - 06/11/2019 |
“Yeni Türk harflerini çabuk öğrenmelidir. Yeni Türk harflerini her vatandaşa, kadına, erkeğe, çobana, hamala, sandalcıya öğretiniz. B |
CUMHURİYET IŞIĞI 96 YAŞINDA - 28/10/2019 |
Bundan tam 96 yıl öncesi bugün, Osmanlı İmparatorluğunun 624 yıllık tarihinde insan haklarından yoksun, çağdışı mutlakıyet yönetiminin sona erdiği |
BÜYÜK ZAFERİN 97. YILDÖNÜMÜ - 30/08/2019 |
YÜCE TÜRK ULUSUNUN ÜZERİNE HÜRRİYET VE İSTİKLAL GÜNEŞİNİN DOĞDUĞU 30 AĞUSTOS BAŞKOMUTANLIK MEYDAN MUHAREBESİ ZAFERİNİN 97. YILDÖNÜMÜ KUTLU OLSUN. |
ATATÜRK ÜZERİNE - 01/01/2019 |
‘ ALLAH´IN BANA BU EVLADI VATANI KURTARMAK İÇİN GÖNDERDİĞİNE İNANIYORUM.‘ |
TEOKRATİK VE MONARŞİK SALTANAT DÜZENİNİN YIKILIŞI ÇAĞDAŞ BİR DEVLETE DOĞRU - 09/11/2018 |
"Bir gün gelecek, ben hayal zannettiğiniz bütün, inkılâpları başaracağım. Mensup olduğum millet bana, inanacaktır. Saltanat yıkılmalıdır. .Din ve devlet birbirinden ayrılmalı, şarktan benli |
TÜRK ULUSUNUN ÇAĞDAŞ CUMHURİYET YÖNETİMİNE KAVUŞMASININ 95. YIL DÖNÜMÜ KUTLAMASI - 29/10/2018 |
ATATÜRK UYARMIŞTI |
Devamı |