Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi3
Bugün Toplam108
Toplam Ziyaret1702807
Hayrullah Güven
hguven@karaisalihaber.net
KUŞLAR
17/06/2011

Bu bölümde kuşlardan söz etmek istiyorum. Bundan 60 yıl kadar önceleri köyümüz civarında görülen kuş çeşitlerini sanırım bugün göremiyoruz ya da ben göremiyorum.

KERKENEZ: Biz buna "kerkez" derdik. Ala kargadan daha büyük, etçil bir kuştu.Rengi beyaz, kanatlarının ucu siyahtı, BJK renklerini taşıyordu. Genelde çift gezerlerdi. Seslerini hiç duymadım ya da hatırlamıyorum. Akbabalar gibi leş de yerlerdi. Asıl yiyecekleri kaplumbağalardı.
Kerkez, bir tosgabayı yakalayıp gökyüzünde yükselir. Taşlık bir alanın üstünde yeteri kadar yükselince kaplumbağayı bırakır. Hızla taşlara çarpan kaplumbağa parçalanır. Kerkenez, parçalanmış tosbağayı afiyetle yerdi.

AKBABA: Yanlış olarak biz bunlara "kartal", hatta "galtar" derdik. Kuşların en büyüğü idi.Kanatlar açılınca 1,5 - 2 metreyi bulur. Hayvan leşleriyle beslenirler. Yalçın kayalarda yuva yaparlar, göklerin en yükseğine çıkarlar. Kırda bir hayvan ölünce nereden, nasıl haber alırlar bilmem, çok zaman geçmeden leşin bulunduğu yerin üstünde daireler çizerek dönerler. Sonra birer ikişer leşe inip o keskin kağalarıyla parçalar kopararak yutarlar. Bu arada birbirleriyle de kavga ederler. Bu kuşlar hala bizim oralarda varlar mı bilemiyorum.

KUZGUN: Pek sık gözükmezlerdi. Daima çift gezerler, akbabalar gibi leş yerlerdi. Kargadan daha iri, her tarafı simsiyahtı.

BAĞIRTLAK: Biz bu keklik büyüklüğündeki av kuşuna "bağrı kara" derdik. Göğsünde siyah renk, diğer yerlerinde beyaz rengin hakim olduğu (BJK)lı bir kuştu. Kışın sonlarında, ilkbahara doğru Otalanı (Hotalağı)na gelen bir göçmen kuştu. Yılın diğer zamanlarında olmazlardı.

Köylüler bu kuşları geceleyin avlarlardı: Ayın ve yıldızların bulunmadığı bulutlu, zifir gibi karanlık gecelerde, eline çam (çıra) dan meşalesini alan Hotalağına giderdi. Kuşlar ateşin şavkından (ışığından) insanların yaklaştığını göremezdi. Avcılar, ellerindeki değnekle kuşlara vurarak öldürürlerdi. Çuvalla bağrıkara getirenler olduğunu duyuyorduk. Gerçek miydi, yoksa avcı yalanı mıydı bilmiyorum.

AVLANMAYA GİTTİK: Bu duyumlar üzerine bir grup çocuk sözleştik, o gece biz de Hotalağı'na avlanmaya gittik. Kimler vardı, hatırlayamıyorum ama Yusuf Kocabıyık ve Mulla Mustafa amcanın oğlu rahmetli Hasan Hüseyin'i hatırlıyorum. Bir elimizde yanmakta olan çıralar, öbür elimizde uzunca bir değnek. Camal emminin çardağının oraya geldik ki Hotalğı pırıl pırıl yanıyor. Orası sanki küçük bir kasaba gibi... Bu ışıklara bizim ışıklar da katıldı, dolaşmaya, bağrı kara aramaya başladık. Birbirimize çok yakın yürüyoruz,kaybolmak istemiyoruz. Kuşa benzer bir şey görüyoruz; "taş mı, kuş mu?" anlamak için elimizdeki değneği hafifçe dürtüyoruz. Eğer kuşsa uçup gidiyor. Bu durum birkaç kez tekrarlanınca kızdık."Bundan sonra ne olursa olsun sopayı vuralım." dedik. Bu defa da sopayı taşa vurmaya başladık. Sonuç olarak hiç kuş vuramadan eve döndük ama
epey üşümüştük.

TİBİLİ : Literatürdeki ismi "tarla kuşu"dur.Tibili, serçe büyüklüğünde göçmen bir kuştur. Bağrı kara gibi ilkbaharda gelir, genellikle sürüler halinde görülürlerdi. Kuş lastiğimiz olmadığı için yaklaşınca aralarına kötek atardık ama isabet ettiremezdik.

BAŞTAN KARA: Başları siyah olduğu için böyle denmiş olmalı. Bunların birkaç çeşidi vardı.Genelde sırtları gri, karın altları sarı veya beyaz olurdu. Koloniler halinde ağaçtan ağaca, daldan dala ötüşerek, böcek toplayarak, hep aynı yöne uzaklaşıp giderlerdi. Bu kuşlar hala varlıklarını sürdürüyorlar ama tibililer yine geliyorlar mı bilemiyorum.

DEVE BOKU: Ağıllların ve sık çalıların üstünde görülen, minnacık bir kuştur. İnsndan pek kaçmaz ama çalının içine girip saklanır.

TELLİ TÜMEN: Serçe büyüklüğünde, göğsünde kırmızı bir lekesi bulunan gri renkli bir kuştur. Evlerin yakınlarında bulunur, insanlardan pek kaçmaz.

AT GÜDEN: Asıl adı "kuyruk sallayan"dır. Hayvanlar, bilhassa atlar otlarken onların etrafında koşuşurlar. Hayvanlardan kaçan böcekleri yerler. Sürekli kuyruklarını da aşağı yukarı sallarlar.

ÇİNÇİK-BOKÇUL: Sanırım "iskete" denilen kuşlardır bunlar.Serçe büyüklüğünde olup bilhassa erkeklerinin çok güze tonlarda çeşitli renkleri vardır. Bu kuşlar halen çokça görülmektedir.İlkbaharın yaza yakın veya yazın ilk zamanlarında çok güzel öterler.Bülbül sesini aratmazlar.Karatavukların da bülbül kadar güzel öttüklerini biliyor musunuz? Bu iki kuşun şahane ötüşlerinin çok sonraları farkına vardım.

SIRTI KIZIL, DARICIK, DOKSANCIL,AĞAÇKAKAN (TAKDELEN),ŞİRİBÜLBÜL (kayalarda bulunan ötücü bir kuş) KIZLAR ÇAVUŞU (ibibik), GÖK DIRRA (gök karga), ALAKABAK,URUPÇUL (arı kuşu), GUGGUK, CIRRIK.... daha niceleri.
Tüm kuşlar çevre dostu ve doğanın mücevherleridirler. Bunların değeri çocukluğumuzda bize pek anlatılmadı. Gugguk ve cırrıktan iki satır söz etmek istiyorum: Çamlara büyük zararlar veren, bizim çam tırtılı değimiz "çam kese böceği"nin en büyük düşmanı gugguktur.

Bizim yağ ardıcı dediğimiz ardıcın tohumunun çimlenebilmesi için cırrığın o tohumu yiyip dışkısı ile çıkarması gerekir. Cırrığın kursağından geçmeyen ardıç tohumu ağaç olamaz.

Çocukluğumun ilk zamanlarında kuş lastiği (sapan)ımız yoktu, el taşı ile kuş avlamaya çalışırdık. Bir defasında attığım taş kuşa isabet etti ve ben "kuş vurdum" diye çok sevindim. Yanıma birkaç arkadaşımı da alarak çamlığa el taşı ile kuş avlamaya bile çıktık fakat eli boş döndük. Daha sonra büyüklerin yardımı ile kuş lastiğim de oldu. Evimizin ilerisindeki çamın dalında bulunan kuşa nişan alıp lastik taşını gönderdim.Daha taş varmadan kuş yere doğru bir kavis çizerek uçuşa geçti ama taşın önüne gelmişti ve yere düştü.Eğer kuş zamansız uçmayıp yerinde kalsaydı, taş iki metre açıktan geçecekti. Lastikle kuş vurabildiğim için çok sevindim. Hemen lastik çatalının dibine bir çentik açtım. Tabii zamanla bu çentikler çoğaldı. Bıçağım olmadığı için avladığım kuşların boğazını firkete ile parçalayarak kesmiş olurdum. Eğer kuşun boynunu koparırsam veya hiç bir işlem yapmazsam "mundar" (murdar) olur diye düşünürdüm. "Firkete ile bıçak arasında ne ilgi ?" derseniz. Her ikisinin de metal olduğunu düşündüğümü söyleyebilirim.



2756 kez okundu. Yazarlar

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın

Yazarın diğer yazıları

GEÇMİŞTEN GELECEĞE ESİNTİLER (3) - 07/02/2013
üz gelip te havalar serinleyince herkes köye göçerdi. Kış için odun getirme telaşı başlardı.
GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE ESİNTİLER (2) - 22/12/2012
İlkbahar gelince Mulla Mustafa amcalar hariç herkes yazlığa göçer, köyde kimsecikler kalmazdı. Evlerin anahtarları da kapının üstünde bir deliğe tıkılıp arkasına küçük bir taş konurdu. Kesinlikle hırsızlık olmazdı. Biz çocuklar bu göçme işini çok sev
GEÇMİŞTEN GELECEĞE ESİNTİLER ( 1 ) - 05/12/2012
Çocukluğumun ilk yıllarında köy hayatından biraz söz etmek istiyorum:
YAĞBASAN - 22/09/2012
1071 tarihinde Malazgirt'te, Bizansa karşı kazandığı zaferle ALPARSLAN, Anadolu'yu Türklere açmıştı.
GAZ OCAĞI - 13/08/2011
Ulu Cami'nin doğusunda, genişçe bir avlu etrafında odaları, avlunun ortasında bir şadrıvanı bulunan tarihi bir yapıdır medrese. Ahşaptan yapılmış büyük bir kapısı ve kapının ortasında bir insanın geçebileceği küçük bir kapısı daha var. Burası İmam-Ha
KARAKÜRE YAYLASI - 04/08/2011
Kışı Büngüş köyünde geçirdik. Uzunca bir tatilden sonra babam, beni yine Muhacir Hocanın yanına getirdi. Bu defa hoca, Büngüş'le Meydan arasında Karaküre denilen yere yaylaya çıkmıştı. Burası dağ sırtında, ağaçlarla çevrili bir yerdi. O çevrenin ünlü
BİNGÜŞ - 20/07/2011
Babam, beni ortaokula yazdırmamıştı ama köy hocasında okumamı istiyordu. Güz mevsiminin sonlarında, beni alip Büngüş'e( Kaya Önü) götürdü. Orada Muhacir Ali( Çetin) Efendi adında bir köy hocası vardı.
SİPTİLLİ - 16/07/2011
İlkokulu bitirdiğim yıl( I952) babam beni Adana'ya çağırdı. Okula yazdıracakmış.O yıllarda babam, pamuk tüccarı olan amcama yardımcı oluyordu.
TRAKTÖRÜ GÖRDÜM - 01/07/2011
Şehre gidip gelen büyüklerin otomobillerden, kamyonlardan, cansız atlardan (bisiklet) anlattıklarını ilgi ile dinler ve merak ederdim. Ben, gökyüzünden geçen uçaklardan başka araç görmemiştim.
 Devamı
AlışSatış
Dolar32.171532.3004
Euro34.902035.0419