Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi2
Bugün Toplam276
Toplam Ziyaret1836285
Halil Atılgan
incirgedigi@gmail.com
KULLANICI ADIMIZ MURTÇU / ŞİFREMİZ KARAİSALI
25/01/2016
 
            Çukurova benim topraklarım. Ben o toprakların çocuğuyum. O toprakların sarı sıcaklarında ot kazmışım. Pamuk toplamış, öküz gütmüşüm.  Göllerinde çimmiş, tozlu yollarında yalın ayak, başıkabak yürümüşüm. Kısaca o topraklarlarda var oldum. O topraklarda da yok olacağım. Onun için Çukurova: Türküleriyle, oyunlarıyla, davuluyla, zurnasıyla beni çok duygulandırır. Yanık bir zurna sesi duysam gözlerim dolukuverir. Çocukluk yıllarımı hatırlarım. Sinsin, Saya, Pekmez, Lorke oyunları gelir geçer gözlerimin önünden. Ağır ağır, bir bir… Köyümüzden Hayta’yı hatırlarım. Lorke oyunu onunla çok daha güzeldir. Sonra yiğit başının[1] gelin alayının önündü: Elinde kılıç: 
            Kazanlar kaynasın / Çömçeler oynasın / Küçük kızlar kâmil olsun  / Büyük kızlar gelin olsun. Diyelim aşkına şavkına bir Allah Allah Allah … 
Bayrağımız al kırmızı / Ortasında ay yıldızı / Götürdüğümüz İcirgediği’nden Hacı Mahmut’un kızı.  Diyelim aşkına şavkına bir Allah Allah Allah… Diyerek attıkları naralar kulaklarımda çınlar. Bundan sonra davul yürüyüş havası çalar. Gelin önde ki atta, yengeler arkada. Düğün alayı gelini yeni evine götürüyor. Al al… Kırmızı kırmızı. Fistanlar güllü çiçekli. Yavuklusunu görmek için can atan kara yağız delikanlılar. Çukurova’nın yiğitleri. Kadere meydan okuyan gençler. İşte bu Çukurova’dır. Karaisalı’dır. Murtçu’dur. İşte bu laflar beni can evimden vurur. Murta, Murtçu’ya, Karaisalı’ya, Çukurova’ya dayanamam. Adını duysam duygulanırım. Bunların hepsi benim için kutsal değerlerdir. Çünkü: Bu değerlerle doğup büyüdüğümüz topraklara adadık kendimizi. O toprakların birini beş etmeye çalıştık. Nerede ilgili bir faaliyet olsa orda bulduk kendimizi.  O topraklarla ilgili en son katıldığım toplantı Karaisalı ilçe sınırları içindeki Dörtler Yangın Kulübesinde Kaymakam Sn. Hidayet Sarı’nın başkanlığında yapılan Karaisalı Platformu oldu. 
Değerli hemşehrim, Sn. Sıtkı Polat daha önceden konuyla ilgili yapılacak çalışmalardan bahsetmişti. Memleketimize bir çivi çakan başımızın tacıdır diyerek yapılan çalışmaları takdirle karşıladığımı söylemiştim. Temmuz ayının ortalarıydı. (2012) Birkaç gün sonra Ramazan ayı başlayacaktı.  İş icabı Adana’da idim.  Sıtkı Beyi aradım. Hal hatır ettik. Görüşmek istediğimi söyleyince: Sıtkı Bey: “İsabetli oldu. Dörtler Yangın Kulübesinde Karaisalı Platformu toplantısı yapılacak. Ben Kaymakam Beye bahsettim. Gıyabınızda tanıyor. Sizinde katılmanızı arzu ediyoruz. Katılmak isterseniz ben gelir sizi alırım. Hem hasret giderir, hem de Karaisalı ile ilgili neler yapılacağı konusundaki düşüncelerinizi söylersiniz” dedi. Teklifi memnuniyetle kabul ettim. Ettim etmesine de: “platform” sözcüğü hiç hoşuma gitmedi. Çünkü Türkçe değildi. Anlamını bilmeme rağmen Türk Dil Kurumunun Sözlüğüne baktım. Sözlükte platform:  Fransızca: plate – forme: 1- Yüksekçe yer. 2. jeol. Büyük çaplı tabakaların çarpılması ve bunun sonucunda oluşan eğimlerle nitelenen jeolojik yapı tipi. 3. mec. Bir siyaset programında dayanılan düşünce veya düşüncelerin tümü olarak tarif ediliyor. O halde “Karaisalı Platformu” istenileni yeteri kadar anlatabiliyor mu? Bunun yerine Türkçe sözcükler kullanılabilirdi. Karaisalı’ya Gönül Verenler / Karaisalı Sevdalıları. Karaisalı Gönüllüleri vb gibi. Platform sözcüğünü kim anlayacak. Ve üstelik de demek istenileni tüm özellikleriyle de anlatamıyor. Onun için sevdasını Karaisalı’yla paylaşacak bir kaymakam platform sözcüğü ile işe başlamamalıydı diye düşündüm. ( Yorum sizin.) Düşündüm düşünmesine amma! Yine de toplantıya katılmaya karar verdim.  ,Toplantı gününde Sıtkı Beyle birlikte ben ve Karaisalılı bir dostumla yola çıktık. Vardığımızda katılımcıların çoğu gelmişti. Hoşbeşten sonra masa etrafında
herkes yerini aldı. Yemekler yendi ve toplantı başladı. Sevgili Sıtkı Polat Karaisalı Kültürüne hizmetimizden ötürü birer kalem takımı almış. Biri bana, diğeri ise o zamanın Çukurova Üniversitesi Eğitim Fakültesi Sekreteri Sait Kandırmaz’a. Konuşmalar başlamadan önce Sıtkı Beyin aldığı kalem takımı bana ve Sait Beye armağan edildi. Armağanı Kaymakam Hidayet Sarı takdim etti. Duygulu anlar yaşandı. Sıtkı Beye bu düşüncesinden ötürü herkes teşekkür etti. Güzel bir anı oldu. Armağanların takdiminden sonra toplantı başladı. Kaymakamın açış konuşmasından sonra ilk söz bana verildi. 
Böyle bir toplantıya davet edildiğim için mutlu olduğumu söyledikten sonra yapılacakları aşağıdaki gibi özetledim. 
1-     Daha önce yapılan, geleneksel hale dönüşen Karaisalı Âşıklar Bayramının yeniden başlatılması.
2-     Karaisalı dokumalarının profesyonel olarak pazarlanması, dokuma ve
dokuma tezgahlarının yaşatılması için çalışmalar yapılması.
3-     Vatan Şairi Namık Kemal Menemenli Zadelerden Rıfat Beyin kayın pederi. Bu ilişkiden hareketle Namık Kemal’le ilgili panel, bilgi şöleni ya da benzeri toplantılar yapılması.   
4-     Halil Atılgan’ın kaleme aldığı, Karaisalı’nın kültürü, folkloru, dili ve benzeri özelliklerini anlatan Murtçu Folkloru adlı kitabın ikinci baskısının yapılması.                                                                                                                    
5-     Halil Atılgan kitaplığının, etnoğrafik eşyalarının – araştırmalarının halk çalgılarının – taş plaklarının vb araç gereçlerinin Karaisalı’da açılacak bir araştırma merkezine bağışlanması. 
Benim konuşmamdan sonra ilgililer de düşüncelerini söyledi. Konuşmalar not ediliyordu. Toplantının hemen akabinde ramazan ayının gelmesi münasebetiyle Kaymakam Bey her akşam bir köyde iftar yemeği yapılması teklifini getirdi. Görüş kabul edildi. Planlandı. Tarihler belirlendi. Yemeğin kimler tarafından verileceği tespit edildi. Toplantı bu kararın alınmasıyla sona erdi. Aslında o gün toplanmanın ana gündemi iftar yemeği verilecek köylerin tespiti ve kaymakam beyin savunduğu düşüncenin propagandasını yapmak olduğu iftar yemeklerinden sonra daha iyi anlaşıld
Aslında ben o toplantıda meselenin özünü anlamıştım. Zira varlığım diken oldu battı Hidayet Sarı’ya. Toplantı boyunca benimle hiç konuşmadı. Ben de kendisiyle konuşmadım. Konuşunca kapalı olsa da siyaset yapıyordu. Bense siyasetin burada olmaması gerektiğini biliyor, azami gayreti gösteriyordum.  Siyasi kimliğim kapı dışında kalmıştı. Tüm siyasi kimliklerin de kapı dışında kalması gerekirdi. Fakat sevgili kaymakam kimliğini kapı dışında bırakmamıştı. Bırakmadığı da her halinden beyliydi. Anlamıştım. Onun için de içim içimime sığmıyordu. Bir ara konuyla ilgili konuşmak istedim.  Fakat Karaisalı gözümde dağ gibi büyüdü. Doldu taştı. Selam Pınarı, Karapınar, Çakıt geldi gözümün önüne. Yıllardır bir arpa boyu yolu zor kat eden memleketim gözümün önüne set oldu.  Aman Halil!... Karaisalı için bütün olanları sineye çek. Aman ha… Aman… Mukayyet ol kendine dedim ve olanları sineye çektim.
Anladığım kadar Hidayet Sarı iyi seçilmişti. Seçilmenin hakkını vermek için de elinden gelen gayreti gösteriyor, iyi de çalışıyordu. “Karaisalı Platformunu” adıyla resmen kendini kaymakam olarak atayanların düşüncesini ön plana çıkarıyor. Vefa borcunu ödemek için hizmette hiç kusur etmiyordu. Mesele anlaşılmıştı. Toplantı sanki Hidayet Sarı’nın savunduğu düşüncenin propagandasını yapmak için düzenlenmişti. Hidayet Sarı amacına ulaştı. Biz kaldık yaya… Toplantında gündeme getirdiğimiz konular Yaz duvara kalsın bahara olarak gündeme alınmadı. Laftan öteye gitmedi. Havanda su dövdük. Benim için çok tatsız geçen bir toplantının çok şükür sonuna ulaştık.
Vedalaşma başladı. Ben geldiğimiz arabaya kadar gittim. Çantam arabada. İçinde kitaplarım var. Kaymakam Beye kitap armağan edeceğim. Onun için arabaya gittim. Ama geldiğimde maalesef Kaymakam yoktu. Gitmişti… Vedalaşmadan, Allahaısmarladık demeden. Gitmişti gitmesine amma ayıp etmişti. Ne yazık ki hüsrana uğradık. Kaymakam benimle isteyerek vedalaşmadı. Hakkımda peşin hükümler verdiği muhakkaktı. Bu düşüncesini de hoşça kal demeyerek ortaya koydu. Eğer öyle olmasaydı toplantıdan sonra arar sorar, yukarıda sıraladığımız konulardan birini faaliyete geçirir, uygulamaya koyardı. Koymadı. Pekiyi ne oldu. Yazdı duvara / Kaldı bahara. Alınan notların uygulamaya konulmasını o günden bu yana bekledik. Haber çıkmadı. Tekliflerimiz iftar yemeklerine çerez oldu. Böylece Kaymakam Bey neden vedalaşmadan gittiğini de ifade etti.  Varsın gitsin…
            Uğurlar ola Kaymakam Bey. Bu ülke daha çok kaymakamlar yetiştirir. Siz, ilk
ve son değilsiniz. Karaisalı sizden önce de çok kaymakamlar gördü. Kimileri iz bırakarak, kimileri gönül kırarak gitti. İnsanlarımız gidenlerin arkasında hak ettiği cevabı verdi. Bazılarına akıbetinin hayrı için, bazılarına da ilçeden gittiği için dua etti. Siz inşallah hayır duası alanlardan olursunuz. Kim bilir…
Sonuç: Bu bekleme süresi içinde sevgili hemşehrim Sıtkı Polat Beyle irtibatımız kesilmedi. Muhabbet devam etti. 2006 yılının Temmuz ayı içinde Karaisalı Platformu Toplantısında alınan kararlar da içimizde ukde olarak kaldı. Zaman zaman konuyu dile getirmemize rağmen değişen hiç bir şey olmadı. Üstelik birlikte hareket ederek 29 Mayıs 2006 tarihinde Karaisalı Orman İşletme Müdürlüğü bünyesinde açtığımız açık hava müzesinde[2] sergilenen eşyaların bir kısmı da talan edildi. Maalesef tüm emekler hüsrana uğradı. Sn. Mustafa Pekel gitti – müze bitti. 
Fakat bu zaman içinde ben boş durmadım. Yukarıda da bahsettiğimiz Halil Atılgan kitaplığının, etnoğrafik eşyalarının, araştırmalarının halk çalgılarının – taş plaklarının vb araç gereçlerinin Karaisalı’da açılacak bir araştırma merkezine bağışlanması meselesi tarihe karışınca ben baba evini müze haline getirdim. 50 yıllık birikimi İncirgediği köyünün Kaşobası mezrasında görkemli bir açılışla toplumun hizmetine sundum. Açılışı Adana Büyük Şehir – Mersin Büyük Şehir – Tarsus ve Karaisalı Belediye başkanlarının himayesinde 14 Mayıs 20015 tarihide yapıldı. Hayallerim gerçek oldu. Zamanın kaymakamı Hidayet Sarı’nın gale almadığı teklifimiz 15 yıl sonra baba evinde halkın hizmetine sunuldu. Adını da Halil Atılgan Toroslar Kültür ve Sanat Evi koyduk. Toroslar’da bir ilk olan sanat evimiz günün 24 saatinde hizmet vererek bu satırların yazarı fakiri de çok mutlu etti. Etmeye de devam ediyor.
 Hemşehrimiz Sıtkı Beye talan edilmeyen malzemelerin Halil Atılgan Toroslar Kültür Sanat Evine devredilmesini önerdim. Sıtkı Bey meseleye sıcak baktı. Birkaç telefon görüşmesi sonunda netice alamadık. Konuyla ilgili yine Sıtkı Beyin şahsi gayretleriyle 15 Ocak 2016 tarihinde Adana’da Tatlıcı Köse’nin Tellidere’deki şubesinde bir toplantı gerçekleşti. Toplantının konusu daha önce Karaisalı Orman İşletmesi bünyesinde "Karaisalı’nın kültür varlıkları ve yakın tarihi" adlı müze çalışmasının yeni bir mekâna taşınarak daha aktif bir konuma getirilmesi idi.   
Toplantı da herkes kendisini tanıttıktan sonra talan edilmeyen malzemelerin nerede ve nasıl saklanması hususu konuşuldu. Ben yine düşüncelerimi, yapılması gereken kültürel çalışmaların neler olacağını sıraladım. Hemşehrilerimiz düşüncelerimizi takdirle karşıladı. Yine toplantıda notlar alında ikinci bir toplantı yapılmasına karar verilerek toplantı sona erdi. Sağ olsun Hemşehrimiz Sıtkı Bey incelik gösterdi. Birer demet çiçekle gönlümüzü hoş etti. Bizleri mutlu etti. İkici toplantıya belediye başkanı ve kaymakamın katılması karara bağlanarak toplantı sona erdi. Toplantıda siyasi birtakım polemikler yaşanmadı ama kıyısından dönüld
            Yapılan toplantı Karaisalı yiğitlerini bir araya getirdi. Herkes birbirini daha yakından tanıdı. Böyle toplantıların belirli zamanlarda yapılmasının faydalı olacağı konuşuldu. Gerçekten de öyle. Bizim Murtçular da bir tabir vardır. “Hoy diyenin hoyuk kadar hayırı olur” derler. Haydi hep beraber “hoy” diyelim “hoyuk” kadar hayrımız olsun. 
Amma… Ammanın amması var. Bu tür toplantılarda cıcı – cücü’lerin olmaması gerek. Siyasi düşüncenin eşikten içeri girmemesi gerek. Gelecek olan kaymakam ve belediye başkanı kimliklerini kapı eşiğinde bırakarak içeri girmeleri gerek. Yoksa bu gemi, bu yükü taşımaz. Asla ve asla taşımaz. Toplantıda siyasi kimlik yok olmalı. Dağı ile taşı ile Körkün, Üçürge, Çakıt ve Barak Dağı, Kısaca Karaisalı olmalı. 
SON SÖZ: Yapılacak olan ikinci toplantıda belediye başkanı ve kaymakam siyasi kimliğini ortaya koyduğu zaman ben şahsım adıma toplantıyı terk ederim. Kaymakam Hidayet Sarı’nın beni düşürdüğü pozisyona asla bir daha düşmek istemem. Yapacağımız toplantı Karaisalı sevdalılarının toplantısı olmalı. Çıbık ceketlilerin, şalvarı nar kabuğuyla boyanmış kara yağız Murtçuların toplantısı olmalı. Herkes eteğindeki taşı dökmeli: Toplantıya girerken: Kullanıcı adımız Murtçu, şifremiz de Karaisalı olmalı. Bunu asla unutmamalıyız. Haydi bakalım kara yağız murtçular gösterin kendinizi. Hodri meydan…
 
 


[1] Yiğit başı Karaisalı ve köylerinde yapılan düğünlerin birinci derecede sorumlusu olan delikanlıdır. Düğünün sevk ve idaresi ondan sorulur. Kısaca yiğitlerin – kara yağız delikanlıların başıdır. Zaten yiğitbaşı sözcüğünden de demek istenilen anlaşılmaktadır.

[2] Bu yapılan çalışmaların kadrini kıymetini bilen değerli hemşehrim, Karaisalı sevdalısı, iş adamı, Büyük Şehir Belediyesi Meclis Üyesi Sn. Sıtkı Polat: O zamanın Kaymakamı Sn. Alpaslan Yılmaz ile Karaisalı Orman İşletmesi Müdürü Sn. Mustafa Peker tarafından bir proje hazırlandığını. Projeye göre Karaisalı Orman İşletmesi bahçesine etnoğrafik eşyalardan oluşan bir açık hava müzesi kurulacağını, Orman İşletme binasının salonuna da Karaisalı’ya hizmet edenlerin öz geçmişleri ve fotoğraflarını yayımlayan bir stant kurulacağını, stantta benim de yer alacağımı söyledi.



1410 kez okundu. Yazarlar

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın

Yazarın diğer yazıları

BİR EKMEĞİN HİKÂYESİ[1] - 17/01/2024
BİR EKMEĞİN HİKÂYESİ[1]
POSTACI… POSTACI… CANIM GÜLÜM POSTACI! - 02/10/2022
POSTACI… POSTACI… CANIM GÜLÜM POSTACI!
ÇÖL YEMEN’DE CAN VERENLER - BİRİ MEMET BİRİ MEMİŞ - 28/06/2020
emen: Arap Yarımadasının Güneybatı köşesinde olup, mutluluk anlamına gelen bir sıfatla nitelendirilir. Fakat bu sözcük Türkler için geçerli değildir.
Bunca âşıkların bir hoşu Mahzuni…"İŞTE GİDİYORUM ÇEŞMİ SİYAHIM " - 19/05/2020
1940 yılında Kahraman Maraş'ın Elbistan ilçesinin Berçenek köyünde doğdu. (Dostları onun 1938 yılında doğduğunu ifade etmektedirler.)
ONU AZRAİL APARDI… - 24/04/2020
Yallah şoför yallah apar beni / Kerkük’e tez yetir beni.
BU TOPRAĞIN TÜRKÜLERİ - 12/04/2020
Bu toprağın türküleri gönlümüze ferman, yüreğimize derman olmuş.
ÇUKUROVA'DA KARACAOĞLAN ÇIĞIRMAK - 31/03/2020
Çukurova'yı; Mersin-İskenderun sahil şeridinden, Güneydoğu Toroslar'ın eteklerine
BİR OLALIM, İRİ OLALIM, DİRİ OLALIM… - 15/03/2020
Ben türkülere, Çukurova’ya, Toros dağlarına sevdalıyım. Sevdam: Anamın beni tarlada doğurmasından, sekiz yaşına kadar ayakkabıyı tanımayışımdan, yufka ekmeği fırın
“Sokrat Okuyan Köylüler” - 16/02/2018
BEN ÇOK DUYGULANDIM. SİZİ BİLMEM. SELAMLARIMLA.
 Devamı
AlışSatış
Dolar34.778434.9178
Euro36.529236.6756