Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi5
Bugün Toplam615
Toplam Ziyaret1685370
Halil Atılgan
incirgedigi@gmail.com
ÇUKUROVA'DA KARACAOĞLAN ÇIĞIRMAK
31/03/2020

Çukurova'yı; Mersin-İskenderun sahil şeridinden, Güneydoğu Toroslar'ın eteklerine kadar uzanan mümbit topraklarla, bu toprakları takip ederek, kuzeyden bir yarım daire çizip, Taşeli Yaylası'ndan Amanos’lara kadar uzanan sıradağlar topluluğunun meydana getirdiği yerleşim birimleri olarak kabul edip yöredeki "Karacaoğlan Çığırmak" tabirini de bu coğrafya içerisinde değerlendirmek gerekir. Zira Çukurova'nın geleneksel müzik yapısı incelendiğinde dağıyla, ovasıyla bir bütünlük arz ettiği görülecektir.

             Bu açıklamadan sonra  : Çığırmak sözcüğünün anlamına bakalım.

             Çığırmak   : Bağırmak, haykırmak. ( TDK - Tarama Sözlüğü )

             Çığırmak : Çağırmak, ses vermek, davet etmek, türkü söylemek, bir kimse hakkında iyi konuşmak, çığlık koparmak. (TDK - Derleme Sözlüğü)       

Divanü Lûgat-it Türk'de ise: Çakrıştı-Çıkruşur- Çıkrışma "Boy birbirge çakrıştı" = Boy halkı birbirine çağırdı ". ( Oğuzca Çakrışur-Çakrışmak )

             Çağıla    : Bağırmak, çağırmak.

             Bozla  : Ses vermek  = Bağırmak, bozlamak

             Bozladı   : "Titir bozladı, bağırdı." Dişi deve bozladı, bağırdı şeklinde ifade edilmektedir.

             Çukurova'da  "Karacaoğlan çığırmak," türkü çığırmak, bozlak söylemek, uzun hava söylemek yerine kullanılır. “Çığırmak” türkü söylemektir. Söylenecek türkünün sözleri kime aitse onun adı kullanılarak türkü çığrılır. Örneğin söylenecek türkünün sözleri: Dadaloğlu’na aitse Dadaloğlu, Deli Boran’a aitse Deli Boran, Köroğlu’na aitse Köroğlu çığıracağım şeklinde ifade edilir.

             Karacaoğlan ülkemizde her bölgeye girmiş, türkülere, şarkılara söz olmuş, daha çok kırık hava türünde ezgilerle (Çukurova hariç ) halk müziğimizdeki yerini almıştır. Manisa'da:

                                    "Ela gözlü benli dilber

                                   Koyma beni el yerine

                                   Altın kemerin olayım

                                   Dola beni bel yerine "

            Erzincan'da ise:

                                   "Ela gözlerini sevdiğim dilber

                                   Cihana saldırdı gözlerin beni

                                   Bu dertten çürüyüp gider

                                   Hasrete yandırdı gözlerin beni "

 sözleriyle  karşımıza çıkar.

             Ayrıca; Erzurum'da, Sivas'ta, Manisa'da, Tunceli'de Gümüşhane'de, Kırşehir'de kısaca yurdun her yerinde sözleri Karacaoğlan’a ait türkülerin karşımıza çıkmasına rağmen, "Karacaoğlan çığırmak" sadece Çukurova yöresine has bir tabir olarak günümüze kadar gelmiştir. Diğer bölgelerimizde bu ve benzeri tabirler yoktur. Zira Çukurova Karacaoğlan'la özdeşleşmiştir.  

             Çukurova'da "Karacaoğlan çığırmak" çoğunlukla uzun havalar için kullanılır. Bunlarda sözleri Karacaoğlan'a ait bozlak formundaki uzun havalardır. Çukurova’da uzun hava söyleyen kişi bozlak söyleyeceğim, uzun hava söyleyeceğim diye bir ayırım yapmaz. Çukurovalının dilinde türküler "Karacaoğlan çığırmak"  olarak ifade edilir. Onun için Çukurova'da Karacaoğlan halkın dilinde söz, telinde türkü olmuş, yüzyıllardan bu yana dilden dile, telden tele günümüze kadar gelmiştir. Hatta Karacaoğlan'ın geniş halk kitlelerine ulaşmasını sağlayan unsurlardan biri de "Karacaoğlan çığırmak " tabiri olmuştur.

                       Prof. Dr. Umay Günay: XVII. Yüzyıl Saz Şairi Çukurovalı Karacaoğlan ile İlgili Bir Değerlendirme adlı tebliğinde bu konuyla ilgili görüşlerini şöyle dile getirmektedir.

             "Güney illerimizde Karacaoğlan destan kahramanı gibi kabul görmüş, zaman içinde Veli'lere ait özellikler de atfedilmiştir. Mutlu günler Karacaoğlan'ın türküleriyle kutlanırken, hastalara da Karacaoğlan türküleri okunmasının şifa vereceğine inanılmaktadır. Ayrıca mezarının dilek için ziyaret edildiği de bilinmektedir. Türkü söylemek anlamında ‘Karacaoğlan çığırmak’ deyimi kullanılmaktadır”.

             Yunus Emre: 

                                   "Mevla'm aldı beni benden

                                   Mevla'm seni isterim seni

                                   Ben ağlarım dünü günü

                                   Mevla'm seni isterim seni "

diyerek şiirlerinde "Aşkı hakiki" dediğimiz Allah aşkını terennüm etmiş, sevgisi, gönül teli hep Allah için çırpınmış.

                                    " Sensin Kerim sensin Rahim

                                    Allah sana sundum elim

                                   Senden artık yoktur emin

                                   Allah sana sundum elim "

 

diyerek de emin olunacak tek çarenin Allah olduğunu ifade etmiştir.

             İşte Yunus Emre'deki Allah sevgisi ne ise Karacaoğlan'daki dünya ve insan sevgisi de odur. Yunus'un ilahi tarzında bestelenmiş şiirlerindeki sevgi Allah, Karacaoğlan'ın bestelenmiş şiirlerindeki sevgi ise Elif'e, Emine'ye, Hatçe'ye hasılı gördüğü her güzele aittir.

             Yunus bir ilahisinde "Sensin Rahim sensin Kerim" derken Karacaoğlan ise türküsünde:

                                    "Ben seni seviyom can ile candan

                                   İnsan kemlik görmez sevdiği yardan

                                   Canım esirgemem billahi senden

                                   Götür sat pazara kölem var diye"

 diyerek sevdiğinin pazara götürüp satmasına dahi müsaade eden bir mecazi bir aşk yaşamaktadır. Karacaoğlan'ın Çukurova'da, diğer bölgelerimizde birkaç türküsünün dışında hepsi bir kıza, geline, gönlündeki güzellere yakılmıştır.

             Sivas'tan Halk Müziğimize karışan ve sözleri Karacaoğlan'a ait şu türküye kulak verelim:

                                    "Ulu Tanrı'm seni övmüş yaratmış

                                   Baş eylemiş güzellerin üstüne

                                   Siyah zülfün tel tel etmiş taratmış

                                   Salıvermiş ince belin üstüne "

             Karacaoğlan söyleyeceklerini en kestirme yoldan sade ve açık bir dille ifade etmiş, süse ve gösterişe önem vermemiştir. Geleneklerine bağlı olduğunu her türküsünde yaşamış, sazını hep sevgi için dile getirmiş. Bir telinde kızları, diğerinde ise gelinleri konuşturmuştur. Karacaoğlan'da kızların, gelinlerin ayrı bir yeri vardır. İçel Huzurkent'ten Ahmet Kocayel'den derlediğim kızlarla ilgili şu türküsünde bu duygusunu açıkça ortaya koymaktadır.

                                     "Akça kızlar göç eyledi yurdundan

                                   Koç yiğitler deli olur derdinden

                                   Gün öğle sonu da belin ardından

                                   Saydım altı güzel indi pınara

 

                                   El atıp derecek Hatce'nin gülü

                                   Can için saracak Ayşe'nin beli

                                   İkisi hempalı bir de döndeli

                                   Emine'm çok içti kandı pınara

 

                                   Üçü uzun boylu kaşların süzer

                                   Üç orta boylu zülfünü süzer

                                   Sanın akça ceren bir çölde gezer

                                   San’kınalı keklik indi pınara

 

                                   Karacaoğlan bunu böyle söyledi

                                   İndi aşkın deryasını boyladı

                                   Kızlar gitti diye pınar ağladı

                                   Acıştı yüreğim yandı bu nara "        

 

            Karacaoğlan'ın türkülerinde daha önce de söylediğimiz gibi temel konu aşktır. "Denilebilir ki tabiat bu aşkın dekoru, özlem ve ayrılıklar da onun tuzu biberidir. Kızlar kalbinin çırası, gelinler ise dertli gönlünün lokmanıdır. Hiçbirinden vazgeçmez. "

                                    "Gelin leblerin beste

                                   Kız eyledi beni hasta

                                   Gelin şeker şerbet tasta

                                   Kız petekte bala benzer "

 dizelerinde olduğu gibi, yukarıdaki düşünceyi de doğrulamış olur.

             Karacaoğlan'ın türkülerinde sevmek ve sevilmek hep birinci plandadır. Bu duyguya hiç kimse karşı koyamaz. Onun için; sevmek sevilmek, sevişmek duyguların en güzelidir. O'na göre bundan daha önemli bir duygu da yoktur.  Zaten türkü sözleri incelendiğinde bir sevişme üslubu, edası görülecektir. Bu edasını tomurcuk memeler, gül memeler, zemzem pınarı diyerek pervasızca ortaya koymuştur. Çukurova'da bozlak formunda okunan aşağıdaki türkü sözleri de bu düşüncesini açıkça ifade etmektedir.

                                    "Seherde uğradım dostun köyüne

                                   Hoş geldin sevdiğim in dedi bana

                                   Tomurcuk memesin verdi ağzıma

                                   Yorgun sevdiğim em dedi bana "

             Yine Gümüşhane'den TRT repertuvarına giren ve sözleri Karacaoğlan'a ait şu türkü de aynı düşüncenin bir ürünü olarak karşımıza çıkmaktadır.

                                    "Aşağıdan gelir Kerem'in yârı

                                   Taramış zülfünü vermiş tımarı

                                   Ak göğsün üstünde zemzem pınarı

                                   İçip susuzluğum kandıramadım "

             Daha önce bahsettiğimiz gibi birkaç türküsünün dışında kalan tüm türkülerinde temel konu aşk idi. Ancak; halk müziği repertuvarına Çorum'dan giren yanlışlıkla Pir Sultan mahlasıyla kayıtlara geçen nasihati adeta bir anayasa gibidir. O bu türküsüyle; kızı, gelini,  tomurcuk memeleri, ağ sineleri bir kenara bırakıp insanları insanca davranışa, mütevazı olmaya, hatırdan, gönülden geçici olmamaya davet etmektedir...

                                    " Dinle sana bir nasihat edeyim

                                   Hatırdan gönülden geçici olma

                                   Yiğidin başına bir iş gelince

                                   Onu da yâd ellere açıcı olma

 

                                   Mecliste arif ol kelamı dinle

                                   El iki söylerse sen birin söyle

                                   Elinden geldikçe sen iyilik eyle

                                   Hatıra dokunup yıkıcı olma

           

                                   Dokunur hatıra kendisin bilmez

                                   Asilzadelerden hiç kemlik gelmez

                                   Sen iyilik ette o zayi olmaz

                                   Darılıp da başa kakıcı olma

 

                                   El ariftir yoklar senin fendini

                                   Dağıtırlar tuzağını fendini

                                   Alçaklarda otur gözet kendini

                                   Katı yükseklerden uçucu olma

 

                                   Muradım nasihat bunda söylemek

                                   Size layık olan onu dinlemek

                                   Sev seni seveni zayi etme emek

                                   Sevenin sözünden geçici olma 

 

                                   Karacaoğlan söyler sözüm başarır        

                                   Aşkın deryasını boydan aşırır

                                   Seni bir mecliste hacil düşürür

                                   Kötülerle konup göçücü olma "

             Hayatı çok seven Karacaoğlan'ın beli başlı üç derdi vardır. Ayrılık, yoksulluk ve ölüm. Bu dertler onun can düşmanıdır. Ayrılık ve yoksulluk ne ise de; hele ölüm... Kapıya konacak cinsten değildir. O bu konudaki düşüncesini Şanlıurfa'dan halk müziği repertuvarına giren "Gele gele geldik bu kara taşa" diye başlayan türküsünde şöyle dile getirmektedir.

                                    "Karacaoğlan derki kondum göçülmez

                                   Acıdır ecel şerbeti içilmez

                                   Üç derdim var birbirinden geçilmez

                                   Bir ayrılık bir yoksulluk bir ölüm "

             Karacaoğlan dizeleri semah ezgilerine de söz olmuş. Rahmetli Nida Tüfekçi'nin Sivas Divriği'den Mahmut Erdal'dan derlediği Turnalar Semahı buna en güzel bir örnektir. Üç bölümlük semahın ilk iki dörtlüğü Hekimhanlı Esiri’ye aittir. Şiir beş kıtadan ibaret olup, ilk defa 1934 yılında Sivas Halk Şairleri toplantısında (Sivas Âşıklar Bayramı) Âşık Süleyman tarafından okunmuş, Ahmet Kutsi Tecer tarafından kaleme alınmış, Musiki Mecmuasında yayımlanmıştır. Bazı dizelerin değiştirilerek semahın ilk bölümüne adapte edilen şiirin orijinal dörtlükleri şöyledir.

                                    " Ne yaman firkatli inilenirsin

                                   Sarı turnam siynen yarelendi mi

                                   Neye el değmeden sinirlenirsin

                                    Telli turnam siynen yarelendi mi

 

                                   Yoksa sana yâd düzen mi düzdüler

                                   Yad el degüp perdelerin bozdular

                                   Tellerini haddeden mi süzdüler

                                   Sarı turnam siynen yarelendi mi"

 

            Bu dizelerden sonraki sözler Karacaoğlan'a aittir. Karacaoğlan'a ait olan sözler üç ayrı şiirden alınmış. Dörtlüklerden bazı dizeler değiştirilerek semahın sözleri meydana getirilmiştir.

             Halk müziği repertuvarına giren sözleri Karacaoğlan'a ait olan çok

türkümüzde Turnalar Semahındaki gibi değişiklikler yapılmış, Karacaoğlan'a ait şiirler cömertçe kullanılmış, ifade ettiği ana temanın üstüne başka sözler eklenerek anlam ve akıcılık bozulmuş, kaş yapayım derken göz çıkartılmıştır. Ülkemizde Karacaoğlan çığırmak deyiminden hareketle büyük ustanın yaklaşık 94 şiiri halk müziği ezgilerine söz olmuş, bunun 23 tanesi uzun, diğerleri ise kırık hava tarzında bestelenmiştir. Hâsılı Karacaoğlan; yapılan yanlışlıklara rağmen halk müziğimizle bütünleşmiş, sazıyla sözüyle sevdasıyla, sevgisiyle milletimizin gönlüne taht kurmuştur. O'nu anlamak için;

                                                "Ay doğup da şafak atmakta sandım

                                               Meğer yârin düğmeleri çezilmiş"                                                     

dizelerindeki teşbihi, Çorum'dan bozlak formuyla halk müziği repertuvarına giren;

                                                "Bakmaz mısın Karacaoğlan halına

                                               Garip bülbül konmuş gülün dalına

                                               Kadrin bilmeyenler alır eline

                                               Onun için ayrı biter menevşe "

 dörtlüğünde ki kadir kıymet bilme ifadesini çok iyi değerlendirip analiz etmemiz gerek. Değerlendirme böyle olursa Karacaoğlan çok daha iyi anlaşılacaktır. İşte o zaman yüreği sızlamayacak, gözü arkada kalmayacaktır.

             KAYNAKCA

 1-Prof. Dr. Umay Günay - XVII. Yüzyıl Saz Şairi Çukurovalı Karacaoğlan İle İlgili Bir Değerlendirme. II. Uluslararası Karacaoğlan-Çukurova Halk Kültürü Sempozyumu Bildirileri -Adana 1993.

2- M. Aziz Bolel -Yunus Emre Hazretleri -Hayatı -Divanı-Uğur Matbaası Eskişehir 1983.

3- Mustafa Necati Karaer -Karacaoğlan - Hayatı, Sanatı, Şiirleri-Tercüman 1001 Temel Eser

4- Tahir Kutsi Makal -Karacaoğlan-Toker Yayınları İstanbul 1973.

5- Ahmet Adnan Saygun -Karacaoğlan -Doğuş LMT. O. Matbaası Ankara 1952.

6- Sıtkı Soylu Karacaoğlan - Mut Kaymakamlığı Kültür Yayınları No: 1, Mut 1974.



721 kez okundu. Yazarlar

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın

Yazarın diğer yazıları

BİR EKMEĞİN HİKÂYESİ[1] - 17/01/2024
BİR EKMEĞİN HİKÂYESİ[1]
POSTACI… POSTACI… CANIM GÜLÜM POSTACI! - 02/10/2022
POSTACI… POSTACI… CANIM GÜLÜM POSTACI!
ÇÖL YEMEN’DE CAN VERENLER - BİRİ MEMET BİRİ MEMİŞ - 28/06/2020
emen: Arap Yarımadasının Güneybatı köşesinde olup, mutluluk anlamına gelen bir sıfatla nitelendirilir. Fakat bu sözcük Türkler için geçerli değildir.
Bunca âşıkların bir hoşu Mahzuni…"İŞTE GİDİYORUM ÇEŞMİ SİYAHIM " - 19/05/2020
1940 yılında Kahraman Maraş'ın Elbistan ilçesinin Berçenek köyünde doğdu. (Dostları onun 1938 yılında doğduğunu ifade etmektedirler.)
ONU AZRAİL APARDI… - 24/04/2020
Yallah şoför yallah apar beni / Kerkük’e tez yetir beni.
BU TOPRAĞIN TÜRKÜLERİ - 12/04/2020
Bu toprağın türküleri gönlümüze ferman, yüreğimize derman olmuş.
BİR OLALIM, İRİ OLALIM, DİRİ OLALIM… - 15/03/2020
Ben türkülere, Çukurova’ya, Toros dağlarına sevdalıyım. Sevdam: Anamın beni tarlada doğurmasından, sekiz yaşına kadar ayakkabıyı tanımayışımdan, yufka ekmeği fırın
“Sokrat Okuyan Köylüler” - 16/02/2018
BEN ÇOK DUYGULANDIM. SİZİ BİLMEM. SELAMLARIMLA.
ÜÇ ÜNLÜ TÜRKÜ VE ÂŞIK HÜSEYİN ( 1 ) - 09/01/2017
Âşık Hüseyin türküleri kadar ünlü olmayan ozanlarımızdan biri…
 Devamı
AlışSatış
Dolar32.451532.5815
Euro34.684134.8231