Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi7
Bugün Toplam940
Toplam Ziyaret1669326

HAMZAÇEBİ, “BİR CUMHURBAŞKANI SEÇİYORUZ O DA HER ŞEYİ SEÇİYOR”

Hamzaçebi “Teklif bir cümleyle şöyle özetlenebilir: Bir Cumhurbaşkanı seçiyoruz, geri kalan her şeyi Cumhurbaşkanı seçiyor. Bunun demokrasiyle, anayasal demokrasiyle hiçbir ilgisi yoktur” dedi.

Anayasa değişikliğinin görüşüldüğü TBMM Genel Kurulunda gündem dışı söz alan CHP İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi, AKP ve MHP’li milletvekilleri tarafından getirilen Anaysa değişikliği teklifini bir cümle ile özetleyerek, “Bir Cumhurbaşkanı seçiyoruz, geri kalan her şeyi Cumhurbaşkanı seçiyor” dedi.

Hamzaçebi, Türkiye'nin iki yüz dokuz yıllık Anayasa, yüz kırk bir yıllık da parlamenter sistem tecrübesi olduğunu belirterek, şunları söyledi:

 “Kurtuluş Savaşı koşullarında uygulanan 1921 Anayasası'nı bir kenara bırakacak olursak, 1876 tarihli Kanuni Esasi'den bu yana bütün anayasalarımız parlamenter sistemi esas almıştır. Bir toplumun demokrasi hayatında yüz kırk bir yıllık süre son derece önemli, uzun bir süredir. Yapılması gereken, yüz kırk bir yıllık bu olağanüstü tecrübeyi ileriye taşımak, daha iyiyi, ortak iyiyi bulmak iken şimdi tam tersini yapıyoruz, yüz kırk bir yıllık tecrübeyi heba ediyoruz. Eğer bu teklif gerçekleşirse, yasalaşırsa, yürürlüğe girerse -yürürlüğe girmeyeceği inancındayım, ancak yürürlüğe girerse- Osmanlı'dan bu yana tarihimizdeki en büyük kırılmayı yaşayacağız dersem bu yanlış olmaz. Birlikte yaşama umudu ortadan kalkacaktır. Hâlen muhtelif unsurlar, muhtelif değerler etrafında bölünme eğilimi gösteren toplumsal yapımız parçalanma sürecine girecektir” dedi.

“GELECEK İYİ OLMAYACAKTIR”

Şu anda ülkenin en önemli sorununun, bu parçalanmaya doğru giden, bölünmeye doğru giden bu toplumsal yapımızı bütünleştirmek, kutuplaştırmayı ortadan kaldırmak ve birlikte yaşama umudunu ayağa kaldırmak olduğunu söyleyen Hamzaçebi, “Eğer bunu gerçekleştirmezsek gelecek iyi olmayacaktır. Bunu gerçekleştirirsek, terör dâhil, ekonomideki sorunlar dâhil her şeyin üstesinden geleceğimize inanıyorum. Bu teklif eğer yasalaşırsa siyaset kurumu topluma umut olma, toplumun sorunlarını çözme özelliğini kaybedecektir; Türkiye Büyük Millet Meclisi Cumhurbaşkanlığı kararnameleri yoluyla yasama yetkisinin Cumhurbaşkanına devrediliyor olması nedeniyle yasa yapabilme özelliğini kaybedecektir. Yasa yapabilme özelliğini kaybeden Meclis, sorunların, taleplerin, isteklerin, umutların toplandığı bir merkez olma özelliğini kaybedecektir; toplumun önünde siyaset kurumu güç kaybedecektir.

Şimdi, denilecek ki "Cumhurbaşkanlığı kararnamesi yoluyla yasama yetkisi devredilmiyor." Cumhurbaşkanlığı kararnameleri çok açık bir şekilde yasa hükmündedir, teklifte bu kararnamelere getirilmiş olan sınırlamalar pratikte hiçbir işe yaramayacaktır. Şu andan örnek vermek isterim size, 1982 Anayasası'na göre olağanüstü hâl kararnameleri ancak olağanüstü hâlin amacına uygun düzenlemeler yapmak amacıyla çıkarılabilir ama daha geçtiğimiz hafta sonu değil, ondan önceki hafta sonu yayınlanan 680 sayılı Kanun Hükmünde Kararname'yle Millî Piyango, at yarışları ve diğer şans oyunlarına ilişkin düzenlemeler yapıldı. Bunların OHAL'le bir ilgisi var mıdır? Yoktur. İşte, Cumhurbaşkanlığı kararnamesi, bu nedenle yasama yetkisinin olduğu gibi Cumhurbaşkanı tarafından kullanılmasının aracı olacaktır; bu yetki kimde olursa olsun, bunu şahıslarla, kişilerle ilişkili olarak değerlendirmek yanlış olur.

“GÖSTERMELİK ANAYASA”

Teklif, görünüşte kuvvetler ayrılığını muhafaza ediyor ama maddeler ayrıntısına girilip okunduğunda kuvvetlerin tek bir elde toplandığını görüyoruz. Kuvvetlerin tek bir elde toplandığı anayasalar görünüşte anayasalardır, göstermelik anayasalardır. Gelin bu göstermelik anayasaya izin vermeyin.

Çoğunluğun kararı her şey değildir. Bir kararın, bir yasanın arkasında Parlamento çoğunluğu varsa bu karar demokratiktir demek yanlıştır. Parlamento çoğunluğu halkın iradesini temsil ediyor, o nedenle halkın verdiği karar doğrudur dersek, klasik meşruiyet anlayışını savunmuş oluruz. Bir unsur daha var: "Demokratik meşruiyet", "anayasal demokrasi" gibi kavramlar var. Yani alınan kararın Parlamento çoğunluğuna dayanılarak, halkın iradesine dayanılarak alınan kararın doğru ve adil olması gerekir. Eğer adaletli değilse, adil değilse bu karar, o karar meşru değildir.”

12 Eylül 2010 referandumunda da millete gidildiğini ve şimdi, 12 Eylül 2010 referandumunda yapılan değişikliğin tersinin yapıldığını kaydeden Hamzaçebi, ”Hangisi doğru? Oylananlar Anayasa metinleri değildir, kişilerin itibarlarıdır, güvenleridir. O nedenle, sadece ve sadece çoğunluğa dayanarak karar alırsanız, bunun adı çoğunluğun tahakkümüdür. Gelin, buna izin vermeyin. Teklif bir cümleyle şöyle özetlenebilir: Bir Cumhurbaşkanı seçiyoruz, geri kalan her şeyi Cumhurbaşkanı seçiyor. Bunun demokrasiyle, anayasal demokrasiyle hiçbir ilgisi yoktur.

“ATATÜRK DÖNEMİNE BNZETİLMESİ YANLIŞTIR”

Atatürk dönemi Anayasalarına, Atatürk dönemi Cumhurbaşkanlığı modeline dönüyoruz benzetmeleri son derece yanlıştır. Atatürk döneminde, tek parti döneminde bir Başbakan vardı, Meclisten çıkan bir hükûmet vardı. Ayrıca, o dönem, çok partili demokrasiyi, seçimleri hedef alan, sonuçta bunu başaran, buna ulaşan bir dönemdi.

“DÜZENLEMELRİ PADİŞAHLIKLA İLİŞKİNDİRMEK SON DERECE YANLIŞTIR”

Bu düzenlemeleri padişahlıkla ilişkilendirmek de son derece yanlıştır. Şimdi, deniliyor ki: "Eğer bu geçerse, bu yetkileri kullanacak kişi padişah olacaktır." Asla katılmıyorum buna. Padişahın partisi yoktu arkadaşlar. 1876 Anayasası'ndan sonra yapılan seçimlerde oluşan o Meclis-i Mebusanda siyasi partilerin milletvekilleri vardı, padişahın seçtiği bir milletvekili yoktu. Padişahın tek başına o Parlamentoyu feshetme yetkisi yoktu. O Meclisten çıkan Hükûmetin Meclis tarafından güvenoyuna tabi tutularak düşürülmesi imkânı vardı. Bütün bunlar bu teklifte yok” dedi

“TUNUS'UN YAPTIĞINI NEDEN YAPAMIYORUZ?”

CHP Grup Başkanvekili ve İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi, “Tunus'un yaptığını neden yapamıyoruz?” diye sorarak, “O Arap Baharı hareketinin ilk başladığı ülke olan Tunus, 2014 yılında geniş katılımlı müzakerelerle bir anayasa yaptı. Yapılan anayasa 214 üyeli kurucu Mecliste 200 oyla kabul edildi. Biz bu kadar büyük tecrübesi olan bir ülke olarak Tunus'un yaptığını yapabilme imkânına neden sahip değiliz. Tunus'un yaptığını yapabiliriz. Biz çok daha büyük bir ülkeyiz, çok daha büyük bir tecrübeye sahip bir ülkeyiz. 1995 yılında, o zamanki Parlamentoda çok geniş bir katılımla, mutabakatla büyük bir Anayasa değişikliği gerçekleştirdik. 2001 yılında yine Adalet ve Kalkınma Partisinin kurucularının mensup olduğu o dönemki Refah Partisinin katılımıyla, tüm partilerin katılımıyla, uzlaşmayla büyük bir Anayasa değişikliği gerçekleştirdik. 2004 yılında Adalet ve Kalkınma Partisi veya Cumhuriyet Halk Partisinin oluşturduğu o Parlamentoda uzlaşmayla büyük Anayasa değişiklikleri gerçekleştirdik. Şimdi aynısını yapmamak için hiçbir neden yok ama eğer "Bunu biz yapacağız." diyorsanız halktan geçeceğine inanmıyorum, bunu düşünmüyorum, halkın sağduyusuna güveniyorum ama bu, buradan çıkacak olan bu karar, asla demokratik olmayacaktır” şeklinde konuştu.

 

 

200 kez okundu

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın
AlışSatış
Dolar32.262832.3921
Euro34.778034.9173