Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi4
Bugün Toplam839
Toplam Ziyaret1669225

Baysal’dan kitap tanıtımı ve imza günü

  Gazetemizin eski yazarlarından Selahattin Baysal’ın dördüncü kitabı ‘’Yaşadıkça’’ yayımlandı.

Baysal yeni kitabının tanıtımı için 13 Kasım Pazar günü sat 15.00’de Adana Büyükşehir Belediyesi Tiyatro Salonunda bir toplantı düzenliyor. Baysal toplantıda tüm kitaplarını imzalayacak ve ardından şiir dinletisi sunacak.

 

SELAHATTİN BAYSAL KİMDİR?

  10 Nisan 1942 yılında Adana ili Karaisalı ilçesinin Memişli köyünde doğdu. Yedi yaşına kadar çocukluğu köyde geçti. İlkokulun ilk üç sınıfını Salbaş köyünde eğitmende okudu. 4. sınıfı şimdiki Mavi Sürmeli Otelinin bulunduğu yerdeki Cumhuriyet, 5. sınıfı Kazım Karabekir ilkokulunda okudu.

  3. sınıftaki okuma kitabında bulunan okuma parçasında ‘’Türkmen Köylü Hatice Nene Anlatıyor’’ parçası ile başlayan tarih sevgisi, 5. sınıf öğretmeni merhum Orhan bey ile pekişti.

  Ondan sonra kendisini Türkçe, Tarih ve Matematiğe odakladı. İlkokulu bitirdikten sonra imkânsızlıklar nedeniyle ortaokula devam edemedi. İkinci yıl Adana Ticaret Lisesine kayıt oldu ve Ticaret Lisesinden mezun oldu. Lisede kendini edebiyata verdi.

  Daha ilkokul yıllarında başlayan şiir sevgisi, ortaokul ve lise yıllarında aşka dönüştü. Lise son sınıfta iken arkadaşları ile birlikte çıkardıkları ‘’ 6 A’nın Sesi’’ isimli duvar gazetesinde yazdığı ‘’Turan’’ isimli şiiri, edebiyat öğretmeni tarafından gazeteden çıkarılarak yırtıldı. Şiirlerinin yırtılması bundan sonra da devam edip gitti…

  Fakat o yırtılan şiiriyle İzmir’de neşredilen ve de fikirlerinin tam tersi olan ‘’ İzmir Demokrat Gazetesi’’nde 4. lük ödülü aldı.

  Şiirleri 1960 da İstanbul da neşredilen Son Havadis, 1962 de yine İstanbul da neşredilen Yeni İstanbul ve Tercüman gazetelerinde neşredildi.

  Yazıları, 1967 yılında Babı Ali’de Sabah gazetesinde neşredildi. Sonra makaleleri yine İstanbul’da günlük olarak neşredilen Bizim Anadolu, Millet, Her Gün, Orta Doğu gazetelerinde yayınlandı.

  Adana’da günlük neşredilen Güney Ekstra, Klâs ve Zirve gazetelerinde köşe yazarlığı yaptı. Halen haftalık neşredilen gazetelerde köşe yazarlığı yapmaktadır. Daha önceleri haftalık yayınını sürdüren Karaisalı, Karaisalı haber,Divan, Havadis ve Yerel... gazetelerinde şiir ve yazıları yayımlandı.

‘’Gözlerdeki Damlalar’’ ‘’Gözlerdeki Benekler’’’’Yaşadıkça’’’’Gökkuşağı’’ve ‘‘İlham Perim’’isimli beş şiir kitabı neşredildi.

  Üç kız babası, iki torun dedesi.

  Baysal’ın şiirlerinden bir demet sunuyoruz:

 

 

      YAŞADIKÇA

Meslek her birimizi bir tarafa atarsa,

Sayfalarda bulursun, bizleri sayfalarda.

Yıllar geçerse eğer yaşlanırsanız bir gün,

Sayfalarda ararsın, gençliği sayfalarda.

 

Çizgi çizgi geçerse yüzlerimiz gözünden,

Satırlarda o zaman bizleri bulursunuz.

Düz çizgi sıyrılırsa bu günkü yüzlerinden,

Mutsuzluk kalkar o an, hep mutlu olursunuz.

 

Her damla mürekkep bir ruh olur içinizde,

Yaklaşıverir bir an, bir anda hep uzaklar.

Saçlarınızda aklar, gönlün gençliğinizde,

Bu satırlar bizleri unutturmayacaklar.

 

Sınıflar... Sıralarda sıralarda çocuklar,

Siyah önlük, ak düğme, meşin çanta önünde.

Ağlayınca o gözler, yanaklarda boncuklar,

Birer hayal olup da geçecekler gönlünde.

 

Çakmak çakmak da gözler, yüzler de pırıl pırıl,

Hep öyle kalacaklar okul sıralarında.

Sense yaşlanacaksın; ister bu söze kırıl,

Maziyi bulacaksın duvar aralarında.

 

O zaman hep yeniden yeniden doğacaksın!

Acıların kalkacak bu kara satırlarda.

Sevinci bulacaksın, elemi kovacaksın,

Mazi gözler önünde... Geçmişi yaşadıkça.

 

Sınıfta, salonda hep gezip dolaşacaksın,

Bir mırıltı olacak sessiz dudaklarında.

O zaman bambaşka bir his ile dalacaksın,

Kendini bulacaksın okul odalarında.

 

Yine böyle gezecek, hep böyle olacaksın

Arkadaş arasında, arkadaş arasında.

Kendini bulacaksın, kendini bulacaksın,

Öğretmen odasında, öğretmen odasında.

 

Bu defteri eline, eline alacaksın;

Evinin terasında, evinin terasında…

Gömülüp kalacaksın, gömülüp kalacaksın

Koltuklar arsında, koltuklar arasında.

 

Hayalinden geçecek bir bir cisimlerimiz,

Defter sayfalarında, defter sayfalarında.

Fısıldayacaktır hep, bizim isimlerimiz,

Dudaklar arasında, dudaklar arasında.

 

Yeni bir gün doğacak, yeni bir gün ufkunda,

Sayfaları açmaya, açmaya başladıkça.

Yeni bir gün doğacak, yeni bir gün ruhunda,

Bir hatıra olacak satırlar yaşadıkça.

 

                                   Adana: 25.06.1969

 

İLHÂM PERİM

 

Çılgınca bakıyorum

Gözlerinin içine!..

Diyorum:

“Ne zaman buluşacağız?...”

Gözleri gözlerimde duruyor!

Diyor:

“Ne konuşacağız?...”

 

“Bilmiyorum!..” diyorum.

Susuyor!..

Ses vermiyor!..

Yanan iki alev,

Yanan iki ocağız!..

Dudakların da iki kelime!

Diyor:

“Ne konuşacağız?”

Yürüyoruz yan yana...

Böğür böğüre ilerliyoruz!

İkimiz biriz,

İkimiz tek bucağız!

Dudaklarında iki kelime!

Diyor:

“Ne konuşacağız?”

 

İçim de O!

Her şeyim de O!

Seviyorum çılgınca!

“Söz ver bana” diyorum:

“Seninle mutlaka

Buluşacağız!”

Dudakların da iki kelime!

Diyor:

“Ne konuşacağız?”

 

Bu kadar zalim olma!
Zulmün yeter artık!

Söz veriyorum sana...

Mutluluklar ülkesine

Ulaşacağız!

Gözlerini, gözlerime dikiyor!

Diyor:

“Ne konuşacağız?

 

Dudaklarımız konuşmasın!

Gözlerimiz çıkarır anlamını.

Söz veriyorum sana…

Mutluluklar ülkesine

Uzanacağız!

Baygın baygın bakıyor,

Gözlerimin içine!

“Söyle! Söyle!” diyor.

Ne konuşacağız?”

 

Diyorum:

“Atîyi konuşuruz bir bir...

Ufkumuzu çizeriz

Kendi aramızda...

Mutluluklar şarkısı mırıldanır,

Mutluluklar şarkısı...

Dudaklarımız da...

Gözlerinde kendimi bulurum!

Başımı dizlerine kor...

Ellerim dolaşır saçların da.

Sana masal anlatırım masal…

Ocak başlarında...

Aşk tezgâhımda

Sana ipek gibi yumuşak,

Tüller dokurum...

Başımı göğsüne kor,

Sana senin için

Yazdığım şiirler okurum!

İşte böyle konuşuruz:

 

Bir bir…

Dudaklarından zehir yerine

Bana hayat verirsin...

İnan bana “sevgilim...”

Sen benim her şeyim,

“İlhâm perimsin...” 

 

Adana:16.06.1969

 

            Gökkuşağı

 

GÖKKUŞAĞI

 

Hani ilk bahar;

Aylardan nisandı…

Bir yağmur yağıyordu

Kovadan dökülürcesine.

Kendimizi bir kesme ağacının

Altına atmıştık

Bir yıldırım sesiyle.

 

Saçlarımız sırılsıklam,

Dişlerimiz trampet çalıyordu,

Biz gönülden bağlanmıştık

Bir birimize,

Göklerse ağlıyordu!..

 

Bir başka ritimde

Çarpıyordu yüreklerimiz.

Ellerimiz birbirine kenetlenmiş,

Birbirine çakılmıştı gözlerimiz.

 

Yağmurdu, gök gürültüleriydi

Bizi birbirimize bağlayan.

Boşandı ellerimiz,

Açıldı birbirine kollarımız.

 

Yapıştı birbirine

Bütün gücüyle

Alev alev yanan dudaklarımız.

 

Ne kadar kaldık öyle,

Bilmem kaç saat!

Mutluluk

Kapılarını açmıştı bize,

Bizimleydi her şey,

Bizimleydi saâdet!

 

Sarı, mor, mavi…

Ve yan yana duruyordu

Yeşille al!..

Al beni kollarının arasına,

Ben mutluluğa ereyim,

Sen istediğin şeye dal!

 

 

Ey gök kuşağı;

Kaçma sana geliyoruz.

O renk cümbüşlerinin arasında,

Bize de bize de yer ver diyoruz.

 

 

 

Ellerin olsun mor, mavi…

Ellerin olsun kırmızı.

Al bizi, ne olursun al!..

Dursun acılarımız,

Bitsin yüreklerimizdeki sızı.

 

El ele çıkıyoruz

O ağacın altından.

Yapraklar üzerinde

Güneşin ışınlarını seyrediyoruz.

O ışıklar kümesinden

Sıyrılarak adım adım

Sevgi denizine gidiyoruz.

 

Uzakta yedi renk cümbüşünden

Oluşan bir gök kuşağı,

Bir şahane kemer!

Altından geçilirse onun,

Kız oğlan, oğlan kız

Olurmuş meğer(?!)

“Haydi!” diyor

“Koşup geçelim altından”

“İstersen gel!

Sevgi denizine uzanalım,

Vazgeçelim dünya saltanatından.”

 

                                            Adana: 03.10.2002

 

 



1378 kez okundu

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın
AlışSatış
Dolar32.237032.3662
Euro34.794534.9339