Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi13
Bugün Toplam774
Toplam Ziyaret1686207

Yener EKİNCİ /Adana Medya Muhabirinin Röportajı

Tuluat tiyatrosunda oyundan önce kadın sanatçıların şarkı söyleyip dans ederek yaptığı gösteriydi kanto. Büyük ve Küçük Amelya Hanımlar, Büyük ve Küçük Virjin Hanımlar, Tereza Hanım, Madam Pepron, 1930'ların kantocularıydı. 39 yıl sonra Nurhan Damcıoğlu kanto söyledi. Bu sayede kendi adını da unutulmazlar arasına yazdırdı. Adana’nın Karaisalı ilçesinde dünyaya gelen Damcıoğlu, Adana Medya’nın kanto sanatıyla ilgili sorularını yanıtladı.

NURHAN DAMCIOĞLU İLE KANTO ÜZERİNE

 'Çadırımın üstüne şıp dedi damladı', 'Yangın Var', 'Oy Dingala', 'Fındıkkurdu'… Çocukluğumuzdan bu yana hafızalarımıza kazınmış bu şarkıları, tek kişinin sesi ve yorumuyla hatırlıyoruz: Nurhan Damcıoğlu… Kanto denince ilk onun adı akla geliyor. Adana Medya’nın ulaştığı Damcıoğlu, "Küçük yaşta Ankara’ya yerleştiğimiz için Ankaralı olarak bilinirim ancak Adana’da dünyaya geldim” dedi.  Damcıoğlu, “Kanto sanatını yeni nesillere tanıtmak, kantoyu unutturmamak, eğlendirmek ve düşündürmek istiyorum” şeklinde konuştu. 

AİLENİZDE SANATLA ALAKADAR OLAN BAŞKA BİRİLERİ VAR MIYDI? SİZİ DESTEKLEYEN KİMDİ?

Sanat bizim ailemizde var.  Annem ud çalar, çarliston yapardı. Sonra erkek kardeşim Burhan ise batı müziği eğitimi alıyordu. Emel Sayın ile bir dönem çalışmışlardı. Ankara Radyosu çocuk korosuna katıldım. Hatta babamdan korkarak gidiyordum. Gidebilmek için pencereden kaçtığımı hatırlarım. Öte yandan balerin olmayı da çok arzuluyordum fakat babam sürekli olarak bu mesleğin az ömürlü olduğunu savunuyor, sıcak bakmıyordu açıkçası… Ve beraberinde de tiyatro bölümüne de kaydoldum.  O zamanlar 14 yaşındaydım. İlk oyunumdan sonra babam gururla “O benim kızım” diyecekti… Kaydımın oluşması için yaşımı büyütmüştük. Sanat için özveride bulunmak ve emek çekmek gerekiyor

KANTODA USTA BİR İSİM, MARKA OLDUNUZ. BALE VE TİYATRO EĞİTİMİ ALIRKEN NEDEN KANTO?

Ben aslında unutulan bir şeyi sandıktan çıkarıp, sundum. Rahmetli Adile Naşit’in dayısı Niko ilk zennedir. Tüm gazetelerde çok takdir ediliyordu. Kaldı ki kanto, Alaturkanın başlangıcıdır. Müslüman ilk kadın kantocuyumdur.  1968 yılında klasik tiyatro eserlerini inceler, teliflerini öder kendime uyacak şekilde bir uyarlama hazırlayarak izleyiciye sundum ve tüm bunları yaparken 18 yaşındaydım.  Sıkıntılı zamanlardı. Ustamdan, hocamdan para isterdim. Boş zaman yaratıp dikiş dikerdim. Seslendirme yapardım sonra da… Öyle geçiniyordum. Aylık ücretimi aldığım zaman 200 liraya ev kirası, 100 lirayı anne-babaya verir, 100 lirası da bana kalırdı. Ve onu bir ay idare ederdim. Yokluk içinde var oldum. Evimde perdem yoktu. Sanatçıydık işte…

KANTO ÜZERİNE ALDIĞINIZ İLK SAHNEYİ HATIRLAR MISINIZ?

Sene 1968’di. Metin Akpınar, Zeki Alasya, Tanju Okan ile birlikte Kulüp 12’deydik. Kafamda koca bir tüy vardı. Tepeden bir yerden iniyordum sahneye, izleyicilere daha yakın yere… Nasıl unuturum ki? Dans eden ilk kadınım. Kendimle gurur duyuyorum. Ve o akşam saygıdeğer Müzeyyen Senar ile karşılaşmıştım. Ardından beni yanına çağırdı ve sandığından üzeri işlenmiş siyah tül bir elbise vermek istediğini ve “Bunu ancak sana verebilirim. Sen Zarife’ye benziyorsun; o keklik gibi sekerdi fakat sen daha iyisin” demişti.

KANTO YAPMANIZIN SİZE GETİRDİĞİ ARTILARI, EKSİLERİ NELERDİ?

Artıları vardı tabii ki; ünlü bir insan oluyorsunuz. Zamanında çok kazandım. Dünyayı dolaştım. Fakat şöyle bir durum olmuştu ki eşim beni hem koruyup kolluyor hem de daha da ünlü olmama mani olmuştu. Fransa’daydık o yıllar… Arkadaşım Dilek Koç’a gitmiştik. Dilek de hemen oranın radyosuna benim geldiğimi haber vermişti. Ve 3 kanaldan da şov için davet edilmiştik. Mısırlı bir yapımcının hazırlayıp sunduğu toplamda 4–5 saat süren bir program vardı. Oraya da kantocu olarak giden ilk kişiydim. Sarışın ve yeşil gözlüyüm tabii. Oldukça da şık… Şaşırmışlar ve Müslüman olup olmadığımı sormuşlardı; artık Türkiye’yi nasıl düşünüyor, nasıl hayal ediyorlarsa… Evet 1980 senesiydi… Tam 7 kanto söylemiştim: “Yangın Var” diye çığlığı basıp, ayaklarımı kaldırıp döne döne dans etmiştim. Onun dışında sahnelerde beni kadroya alan kişi de rahmetli Zeki Müren olmuştur

SİZİN GİBİ BAŞKA BİR İSİM DAHA NEDEN ÇIKMADI DERSİNİZ?

Çok zor bir iş yaptım. Güç ve kuvvet isteyen bir işti. 29 farklı taklidim vardı. Zeki Müren gibi isimlerin de taklitlerine çalışıyordum. Kabiliyet gerektiriyordu. Oynuyordum. Ben sadece Maksim, Çakıl vs. gibi büyük gazinolarda çalışıp popülerleştirdim bu işi. Yoksa çok insan vardı Anadolu'nun çeşitli yerlerinde kanto yapan. Ben assolistin altında çalışan eğlenceli komedyen kadın olarak çıktım. Güzel kadını oynamadım. O yüzden ne solistin ne de gelen ailelerin kocalarından kıskanmalarına gerek yoktu. Son 20 senedir longplay çıkarmadığım için diğer kantocular da bir şey yapamadı. Çünkü benim şarkılarımı söyleyip taklit ediyorlardı. Beni çok kullanmak istediler. Bu olaydan rahatsız olduğumu gören Zeki Müren "Taklitler aslını yaşatır" demişti. Bir dönem TRT'ye gerici bir yönetim geldiğinde küsüp yurtdışında çalışmaya başladım. Fransız televizyonlarında senelerce Enrico Macias ile programlara çıktım. Kanada, Almanya, Amerika'da çalıştım ama oralarda kalmak istemedim. Ama bugünkü aklım olsaydı ne evlenirdim ne de Türkiye'ye geri dönerdim. Yurtdışında ünlenip buraya konser vermeye gelirdim.

KANTONUN ŞU ANDA ÜLKEMİZDEKİ GEÇERLİLİĞİ SİZE GÖRE NE DURUMDA?

Kanto bitti. Yaşatmak istiyorum ama teklif gelmiyor ne yazık ki…Oysaki önceleri Ramazan aylarında şenliklerde bu tarz eğlencelere çok rağbet vardı. Şunu da eklemek istiyorum: “Türkiye’de sanat konusunda utanılacak vaziyetteyiz. Dünya tiyatrolarında başrol oyuncuları el üstünde tutarlar. Kıymetlidirler. Ülkemizde böyle bir şey yok.”

YEŞİLÇAM'DA ÇEKİLMİŞ FİLMLERİNİZ DE VAR. NEDEN BIRAKTINIZ FİLM YAPMAYI?

Başrol aldığım filmler de oldu, yan rollerde oynadıklarım da. Ama Yeşilçam bana çok sıcak gelmedi. Türker İnanoğlu hep vamp kadını oynamamı istedi. Ben sevemedim, istemedim. 

SÖYLEDİĞİNİZ KANTOLAR ARASINDA HİÇ SİZİN İÇİN YAZILMIŞ OLAN VAR MI?

Benim için yazılan çok kanto var. 'Nurhan Geldi Sahneye' var mesela, Bursalı bir klarnetçi üstad vardı 20-30 sene önce tanıdığım, benim için bestelediği kantolar vardı. Kendi bestelerim de var. 'Yağmur yağdı kaç kaç' var, 'Çadırımın üstüne şıp dedi damladı' gibi kantolar da eskidir ama benim için ortaya çıkarılmıştır ve insanlar ilk benden duymuştur. Niko'dan, Anjel Hanım'dan, tromboncu Tahsin'den, İzmir Radyoevi arşivlerinden araştırıp buldum hepsini ve yeni düzenlemelerle bugüne taşıdım. Şimdi Candan Erçetin söylüyor. Nereden duydu? Radyoda mı çalardı, başkası CD ya da kaset mi yaptı? Hayır. 'Kalender'i, 'Oy Dingala'yı, 'Yangın Var'ı, 'Osman Aga'yı benden duydular.



1461 kez okundu

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın
AlışSatış
Dolar32.451532.5815
Euro34.684134.8231