Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi3
Bugün Toplam20
Toplam Ziyaret1679139

BAHÇELİ, "ÇAKICI BEBEKLERE KURŞUN SIKMADI"

Bahçeli, Çakıcı'nın, bebeklere kurşun sıkmadığını, karakolları ateşe vermediğini, askere, polise silah çekmediğini, yollara mayın döşemediğini, millete ve vatana ihanet etmediğini söyledi.

Çakıcı'nın, bebeklere kurşun sıkmadığını, karakolları ateşe vermediğini, askere, polise silah çekmediğini, yollara mayın döşemediğini, millete ve vatana ihanet etmediğini söyleyen MHP Lider Devlet Bahçeli, "Kılıçdaroğlu eğer mafya görmek, mafyayla tanışmak istiyorsa birlikte yol yürüdüğü, birlikte anayasa hazırladığı teröristlere baksın, onların yüz hatlarını dikkatle incelesin. Alaattin Çakıcı ve onu gibi arkadaşlarımız bir dönem Türk devletine karşı saldırı ve suikast düzenleyen terör örgütleriyle korkusuzca mücadele etmiştir" dedi.

Bahçeli partisinin grup toplantısında yine CHP'yi hedef alan konuşma gerçekleştirdi. Anayasa hazırlığı tartışmalarına değinen Bahçeli, "İyileştirilmiş ve güçlendirilmiş parlamenter sistem özlemi çekenlere soruyorum, onu bunu bırakın da mahremiyet içinde Türksüz anayasa taslağını nasıl hazırladınız, buna cevap verin? Atatürk’ü anayasadan çıkarırken hiç mi yüreğiniz sızlamadı? Vatandaşlık tanımını güncelleyip, Türklüğü yok sayarken hiç mi utanmadınız? Türkiye’yi bölünmeye götürecek bir anayasal zemini oluştururken hiç mi pişmanlık duymadınız? Ülkücüleri düşman gören İP’in başkanı, bu zillete nasıl ortak oldun? Atatürk’ün partisi CHP’nin yöneticileri bu rezalete nasıl olur verdiniz? Türkçenin onuruyla oynamaktan hiç mi rahatsız olmadınız? Anadilde eğitim ihanetine hangi hakla yeşil ışık yaktınız? PKK’yla anayasa taslak metnini hazırlarken hiç mi şehitlerimizi aklınıza getirmediniz? Sizin iyileştirilmiş ve güçlendirilmiş parlamenter sistem dediğiniz bu kepazelik midir?" sorularını yöneltti.

Bahçeli, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Cumhur İttifakı milletin makus talihini yenmek için varken, zillet ittifakı milleti mahkum etmek ve bölmek için kurulmuş ve kurdurulmuş karanlık bir siyasi mekanizmadır. Türk milliyetçilerine savaş açan İYİ Parti hangi yaraya merhem olacak? Pensilvanya projesi olan iyi kisveli kötüler mi Türkiye’ye umut vadedecek? Türkiye Cumhuriyeti’ne karşı cephe alan, ABD’nin yeni başkanından himmet dilenen, demokrasi çağrısı yapmasını talep eden yeni nesil mandacıların partisi olan CHP mi ülkeyi dirliğe ulaştıracak? Geçiniz bunları, bırakınız bu masalları. Zillet mandacıdır, melanettir, vasi arayışındadır.

CHP’nin Dış İlişkilerden Sorumlu Başdanışmanı olan eski büyükelçinin, Amerikan Marshall Fonu isimli bir düşünce kuruluşuna verdiği beyanatlar zalimlerin sesidir, teslimiyetçiliğin seslenişidir, Türkiye’ye vurulmak istenen paslı zincirin ta kendisidir. Kılıçdaroğlu’nun bu Başdanışmanı, Biden’den ülkemize yönelik hak ve özgürlükler konusunda vurgu yapmasını istiyor. Türkiye’nin terörle mücadele yasasının uluslararası standartlara uygun hale getirilmesini hedefliyor. Uluslararası topluma temel hak ve özgürlüklerde güvence verilirse ekonominin toparlanacağını iddia ediyor. Kapalı Maraş’ın açılmasını desteklemediklerini ileri sürüyor. Yetmiyor, sözde Kürt sorunu çözülmezse, tıpkı geçmişte Abdullah Gül’ün söylediği gibi, Türkiye’ye dışarıdan dayatılacağını ifade ediyor.

CHP bunları söylerken Ali Babacan her kararın Ankara’dan alınamayacağını, yeni bir vatandaşlık tanımına ihtiyaç olduğunu zırvalıyor. İşbirlikçi ve iradesiz Serok Ahmet ise Siirt’ten bize Kürtçe cevap veriyor. Ah serok ah, özgüveni falan bırak, herkes adam oldu da bir sen olamadın, bu gidişle olman da imkansızdır. Anlayacağınız, zilletin ana ve yan aktörleri zalimlerin gözüne girmek, emperyalistlerin desteğini almak için onursuzluğun kuyruğuna girmişlerdir. Alayına yazıklar olsun, yabancılara biat eden, gel gel yapan, el sallayan, mesaj yollayan, alın bizi kullanın diyen köksüzlere bin defa yuh olsun. Biraz daha beklesinler, biraz daha sabretsinler, iktidar için ABD’ye boynunu uzatan CHP’nin ve yancılarının sandıkta boynunu vuracak elbette büyük Türk milletidir.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun her sözünün, "gerçek dışı, bayağı, uydurma, kriz ve kaosa yatırım" olduğunu söyleyen Bahçeli, "Alaattin Çakıcı benim dava arkadaşımdır, bu bir. Alaattin Çakıcı şehidimizin oğludur, bu iki. Çakıcı vatan ve millet sevdalısıdır, bu üç. Çakıcı üzerine atılı suçların bedelini yaklaşık 20 yıl cezaevinde kalarak ödemiş bir ülküdaşımızdır, bu da dört. Ülkücüden mafya, mafyadan da ülkücü olmaz, olamaz. Çakıcı’nın bu devlete, bu millete nasıl hizmet ettiğini bilenler bilir, bilmeyenler de kendileri bilir. Kılıçdaroğlu’nun Çakıcı’ya 'mafya lideri, yer altı dünyasının karanlık yüzü' demesi bizim nezdimizde yok hükmündedir." ifadelerini kullandı.

Çakıcı'nın, bebeklere kurşun sıkmadığını, karakolları ateşe vermediğini, askere, polise silah çekmediğini, yollara mayın döşemediğini, millete ve vatana ihanet etmediğini söyleyen Bahçeli, "Kılıçdaroğlu eğer mafya görmek, mafyayla tanışmak istiyorsa birlikte yol yürüdüğü, birlikte anayasa hazırladığı teröristlere baksın, onların yüz hatlarını dikkatle incelesin. Alaattin Çakıcı ve onu gibi arkadaşlarımız bir dönem Türk devletine karşı saldırı ve suikast düzenleyen terör örgütleriyle korkusuzca mücadele etmiştir." diye konuştu.

"Ne hazin ve hüsran verici bir çelişkidir ki Kılıçdaroğlu’na göre terörist Demirtaş hakkındaki iddianameleri bir madalya olarak göğsünde taşımalıdır. İP Başkanı’nın evine de kahvaltıya gidebilecektir. Peki, asıl mafya, asıl yeraltı dünyasının elamanı Demirtaş değil midir?" diye soran Bahçeli, "Kılıçdaroğlu hakkındaki fezlekenin TBMM'ye gelmesi önemli bir gelişmedir. Acil beklentimiz, Kılıçdaroğlu hakkında düzenlenen fezlekenin Genel Kurula kısa süre içinde intikal etmesi ve karara bağlanmasıdır." değerlendirmesini yaptı.

Halen Cumhurbaşkanlığı Yüksek İstişare Kurulu üyesi olan "siyaset eskisi bir şahsın", televizyona çıkıp Sorosçu Osman Kavala ile terörist Demirtaş’a güzellemeler yapmasının, "kelimenin tam anlamıyla çarpıklık, hatta ahmaklık" olduğunu ifade eden Bahçeli, şunları kaydetti:

"Bu şahsın iki suçlunun serbest bırakılmasını istemesi, suçluyu övmektir, suça iştiraktir, ihanete yataklıktır. Terörist Demirtaş’ı ve Kürt kökenli kardeşlerimizi tanımak için Devran isimli hikaye kitabının okunmasını öneren bu gafil terör propagandasını alenen, milletimizin gözünün içine baka baka yapmıştır. Sayın Arınç, biz Kürt kökenli kardeşlerimizi bir teröristin anlatıldığı kitaptan değil, hayatın bizatihi içinden, milletimizin şerefli mensubu olmalarından, anıda, acıda ve gelecekte birlikte olmamızdan tanıyor ve onlara baktığımız zaman tıpatıp kendimizi görüyoruz. Devran isimli kitap bir terör anlatısıdır. Devran isimli şahıs bir teröristtir. Yazan da teröristtir. Demirtaş’a masum gözüyle bakıyorsan, teröristlerin saldırısıyla şehit olan Yasin Börü’ye, Eren Bülbül’e, 11 aylık Bedirhan bebeğe ne diyeceksin? Emzikli bebeklerin öldürülmelerini nasıl anlatacaksın? Hamile kadınlarımızın kurşunlanmasını nasıl yorumlayacaksın? 6-8 Ekim olaylarında katledilen 53 insanımızı nasıl izah edeceksin?

Sayın Arınç nereye varmak, ne yapmak istiyorsun? Aslına mı çekiyorsun, nesline mi özeniyorsun? Nedir seni teröristlere sempatiyle baktıran? Sen Devran’ı bırak da Mehmetlere bak, belki olmayan vicdanın kanar. Sen terör kervanına girmeyi bir kenara bırak da, millet ne diyor, tarih ne diyor, şühedamız ne diyor ona dikkat et, bunları kendine rehber tayin et. 'Özgürlükçü düşünelim' diyor, yani demek istiyor ki teröristler serbest kalsın, Türkiye’ye kastedilsin. Bu ahlaksız bir üslup, akılsız bir teklif değil midir? Neyin özgürlüğü, elinde silahla dağda gezene özgürlük değil, milletin demir yumruğu layıktır. Bülent Arınç, Türkiye’ye kim tuzak kurmuşsa, Cumhur İttifakı’na kimler hasımsa, iç barış ve huzur ortamını kimler bozmak istiyorsa onlara muhabbetle yaklaşmaktadır. Gezi olaylarının sponsoru olan Sorosçu Osman Kavala’nın, özgürlükçü düşünerek serbest kalmasını gündeme getirmek hangi akıl ve mantığın ürünüdür? Aynı görüşü CHP de seslendirmektedir. Kaldı ki, CHP’li sözcüler Arınç’ı vicdan olarak tanımlayıp takdir etmişlerdir. O halde vicdanı yeniden tarif etmek hepimiz için ana görevdir. Demirtaş teröristtir, Devran isimli kitap terör propagandasıdır. Bizim nazarımızda aksini iddia eden kim olursa olsun bölücüdür, terör sevicidir, fitnenin elebaşıdır."

Bahçeli, AB tarafından tek yanlı yürütülen, maksat ve muhtevası oldukça şüpheli olan İrini Harekatı’nda görev alan bir Alman firkateyninin, Türkiye’den Libya’ya boya ve insani yardım malzemesi taşıyan Türk bayraklı bir ticaret gemisine dostane olmayan ve korsanca bir müdahalede bulunduğunu anımsatarak maruz kalınan muamelenin hukuka ve ittifak ahlakına temelden aykırı olduğunu bildirdi.

Kaptan dahil tüm gemi personelinin zorla üstlerinin aranmasının, bir yerde toplu olarak alıkonulmalarının, özellikle kaptanın başına silahlı askerin dikilmesinin, "eşkıyalık, ahlaksız bir tertip" olduğunu belirten Bahçeli, "Doğu Akdeniz’de yaşanan mütecaviz provokasyonu şiddetle kınıyorum. Türkiye hakkını yedirmez, haysiyetini çiğnetmez, hiçbir ülkeye de eyvallah etmez." dedi.

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, partisinin TBMM Grup Toplantısında yaptığı konuşmasında, devletin, ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü inanmışlıkla savunan her vatan evladına hem gönül hem de vefa borçlarının olduğunu vurguladı.

"Şehitlerimiz haklarını helal etsinler, geride bıraktıkları anneleri, babaları, eşleri, yavruları müsterih olsunlar, ne vatandan vazgeçeceğiz ne de ihanete göz yumacağız." diyen Bahçeli, gül bahçesine girer gibi ateşe girenlerin, toprağın bağrında sıradağlar gibi duranların, nehirleri gazi, dağları kahraman olan bu cennet vatanın tarihi ve manevi haklarının namuslarına emanet olduğunu ve bu emanetin can pahasına korunacağını belirtti.

Bahçeli, şehitlerin kanının yerde kalmayacağını, sorulacak hesabın mahşere bırakılmayacağını belirtti.

Şehit öğretmenleri de anan Bahçeli, şu ifadelere yer verdi:

"Necmettin Yılmaz 23 yaşındaydı, Şanlıurfa'nın Siverek ilçesinde öğretmenlik yapıyordu.16 Haziran 2017'de tatil maksadıyla memleketi Gümüşhane'ye giderken Tunceli-Pülümür karayolunda PKK'lı teröristler tarafından aracı kurşunlandı ve yakıldı. Necmettin Yılmaz evladımız hayatının baharında şehit edildi. Sınıfı yetim kaldı, öğrencileri, mesai arkadaşları hüzne boğuldu.

Şenay Aybüke Yalçın 22 yaşındaydı. Henüz yedi aylık öğretmendi. Batman Kozluk'ta 9 Haziran 2017'de karne dağıtımından sonra memleketine dönerken PKK'lı teröristler tarafından şehit edildi. Hainler bu kızımıza da hiç acımadılar. Tayini çıktığında 'Öğretmen oldum ben' diyerek sevinmişti, sonrasında al bayrağa sarılı naaşıyla baba ocağına döndü.

Yıllar içinde pek çok öğretmenimizi teröre kurban verdik. Hiçbir suçları, hiçbir günahları yoktu. Hepsinin de tertemiz hayalleri, tertemiz hedefleri, tertemiz vicdanları vardı. Tek gayeleri sınıfları dolduran masum yavrularımıza tecrübelerini aktarmak, onların kafalarını bilgiyle aydınlatmaktı. Biliyor ve inanıyoruz ki, öğretmenlik kutsal bir mesleğin adıdır. Öğretmenler bir milletin ufkunu aydınlatan meşalelerdir. Gelecek nesiller öğretmenlerimizin eseridir. Bu eser ne kadar milli ve manevi gerçeklerle inşa edilirse o kadar muhkem ve muteber olacaktır."

Öğretmen demek irfan kapısının anahtarı; saygının, sevginin, şefkatin ahlakı demek olduğunu vurgulayan Bahçeli, "Konuşmanın hakkını vermek için sözcükleri anlamalıyız, çare öğretmenlerdir. Düşünmenin hakkını vermek için kavramları bilmeliyiz, pusula öğretmenlerdir. Hayatın hakkını vermek için duyguları tanımalıyız, kılavuz gene öğretmenlerdir. Öğretmenlerimiz bize, bilginin kafamıza doldurduklarımız değil, kafamızdan çıkanlar olduğunu öğreten, bir yüklenme değil bir yükleme gücü olduğunu gösteren insani cevherlerimizdir." diye konuştu.

Kovid-19 salgını nedeniyle yüz yüze eğitimin mecburi hallerden dolayı ertelendiğini dile getiren Bahçeli, uzaktan da olsa öğretmenlerin yine fedakarca mücadelelerine devam ettiklerini belirtti.

Bahçeli, Kovid-19'un ikinci dalgasının vahim ve yaygın bir şekilde ortaya çıktığı bugünlerde uzaktan eğitim öğretim yoluyla yeni bir dünyanın kapılarının hızla açıldığını ifade ederek, önemli olanın bu yeni dünya formatına nasıl ayak uydurulacağının akıl, bilgi, sabır ve sağduyuyla ele alınması olduğunu kaydetti.

Öğretmeni sınıfından koparan, öğrenciyi okulundan mahrum eden bu salgının risk ve tehditlerini bütün yönleriyle kavrayıp stratejik bir avantaja çevirmek için kolların sıvanması gerektiğini belirten Bahçeli, mevcut olumsuzluklardan sızlanmak ve şikayet etmek yerine bu olumsuzlukları aşmanın ve lehe çevirmenin yollarının bulunması ya da yeni bir yol açılması gerektiğini söyledi.

Bahçeli, "Salgının hepimizi derinden etkilediği bir dönemde, öğretmenlerimizin sorunlarını ülkemizin ve toplumumuzun sorunlarından ayrı tutmamız mümkün değildir. Hangi gerekçeyle olursa olsun öğretmenlerimizden esirgeyeceğimiz imkanların yarın karşımıza çıkacak toplumsal faturası çok daha ağır olacak, geleceğimiz, 'Huzursuz öğretmen, eğitimsiz öğrenci, bocalayan ülke' döngüsünden maalesef kurtulamayacaktır." diye konuştu.

Türkiye'nin hedeflerine ulaşabilmesinin, öğretim kadrosunun niteliği ve huzuru ile doğrudan ilişkili olduğuna dikkati çeken Bahçeli, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Zira ne kadar ileri eğitim sistemi getirirsek getirelim, eğitimi ne kadar geliştirdiğimizi iddia edersek edelim onu uygulayacak olan öncelikle öğretim kadrolarımızdır. Sorunları çözülmemiş öğretmen sorunlu öğrenci ve sorunlu eğitim sistemi demektir. Hepimizin düşünmesi gereken konu; öğretmeni ve eğitimi kalkınmanın merkezine koymak yerine, neden yıllardır kıyısında bekleterek tali bir unsur haline getirmiş olduğumuzun sorgulanmasıdır. Geleceğimizden tasarruf edemeyeceğimize göre geleceğimizi hazırlayan öğretmenlerimizden kısacağımız bir imkanın bedeli ise mutlaka ağır olacaktır. Yüksek hedefleri gözüne kestirmiş, milletinin refahını ve mutluluğunu ilke edinmiş bir devletin önce öğretmenlerini mutlu etmesi kaçınılmaz bir zorunluluk ve gerekliliktir. Dileğimiz atanamayan tek bir öğretmenimizin kalmamasıdır. Dileğimiz öğretmenlerimizin öncelikli sosyal, ekonomik, mesleki sorunlarının süratle çözülmesidir."

Kovid-19 salgınının yoğun bir şekilde yaşandığı bugünlerde Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk ve mesai arkadaşlarının muazzam çalışmaları ve samimi gayretlerinin kendilerini ziyadesiyle memnun ettiğini söyleyen Bahçeli, "Bu vesileyle Sayın Bakanımıza ve bakanlık personeline yürekten teşekkür ediyorum. Şehit öğretmenlerimize Allah'tan rahmetler niyaz ediyorum. Görevini yapmanın huzuruyla emeklilik günlerini yaşayan öğretmenlerimize sağlıkla geçecek uzun bir ömür diliyorum. Bütün öğretmenlerimizin 24 Kasım Öğretmenler Günü'nü gönülden tebrik ediyor, hepsine saygılarımı sunuyorum."

Bahçeli, partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmada, Kovid-19 salgınıyla ilgili Sağlık Bakanlığının bütün imkanlarıyla çalıştığını söyledi. Hükümetin, vahametin idrakinde olduğunu ve mücadele sürecini çok sıkı tuttuğunu ifade eden Bahçeli, "Bu sürece destek vermek; maske, mesafe ve temizlik kurallarına aynen ve titizlikle uymak hem kendi sağlığımız hem de toplum sağlığı adına büyük bir sorumluluktur." diye konuştu.

Bahçeli, Bilim Kurulunun tavsiyeleri ve Sağlık Bakanlığının açıklamaları dışında hiçbir söze, değerlendirmeye kulak asılmamasını istedi. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı’nın bulaşıcı hastalık kaynaklı vefatlarla ilgili Sağlık Bakanlığını tekzip eden laçka ve layüsel açıklamalarının itibar edilecek hiçbir yanı bulunmadığını belirten Bahçeli, böylesi bir dönemde bile siyasi çıkar peşinde koşmanın, devlet ile vatandaş arasında güvensizlik oluşturmaya çalışmanın, "gafilce bir yaklaşım" olduğunu dile getirdi.

Bahçeli, "Sağlık Bakanımız canını dişine takıp geceli gündüzlü mücadele ederken, belediye işlerinden başka her şeye dil uzatan, her konuda görüş bildiren bu kendini bilmezin maksadı nedir? Yoksa CHP zihniyeti virüsün bulaşma hızından memnun mudur? Hatta güçlü sağlık altyapısının kısa sürede çökmesini mi beklemektedir? Kovid-19 ile mücadeleye gölge düşürmek, tutarsızlık varmış gibi göstermeye çalışmak, yalan-yanlış bilgilerin paylaşıldığını ima ve iddia etmek, virüs kadar tehlikeli bir siyaset kofluğudur." değerlendirmesini yaptı.

125 kez okundu

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın
AlışSatış
Dolar32.382232.5119
Euro34.402534.5404