Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi4
Bugün Toplam164
Toplam Ziyaret1667806

YALANCI ÇOBAN

M. Demirel Babacanoğlu

 

Memleketin birinde bir çoban varmış! Her memlekette var ya! Her çoban aynı mı? Günümüzde çoban bulunamıyor koyuna, sığıra, davara… En çok bu işi yapanlar da yürükler. Yürükler de kalmadı memlekette; yerleştiler hep…

 Yürük kökenli olanlar yerleşse de, davardan, koyundan, maldan  vazgeçemiyor! Ya kendi malını güdüyor, ya da başkasının…

Böyle bir memlekette bir çoban varmış… Kendi mallarına katmış obanın mallarını dağ taş, tepe demiyor güdüyormuş. Sırtında kepenek, elinde değnek, haaa, hooo, hııı, ayyyt, huyttt… diyerek, otlu yaylımlı yerlere götürüyor, otlatıyormuş malları. Hayvanlar susayınca suya indiriyor suluyormuş. Güneş tepeye geldi mi hava iyice sıcaklaştı mı, gölgelere götürüyor, yatırıyor dinlendiriyormuş …

Büyük bir ağılı, korunağı barınağı varmış. Geceleri burada yatırıyormuş, kendi de köpeği de başında yatıyormuş. Kendi uyusa da köpeği hiç uyumuyormuş. Köpek onun en büyük hizmetçisiymiş. Bazen çobanın uykusu gelse kıvrılsa, köpek güdüyormuş koyunu, davarı, sığırı… Hiçbir zararlıyı yaklaştırmıyormuş. Kurdu, aslanı, kaplanı, çakalı vb kovuyormuş…

Çoban malları, mallar çobanı seviyormuş. Hele kaval çaldı mı, hepsi dineliyor, geviş getirmeden çobanı can kulağı ile dinliyorlarmış. Suya indirmek, ota götürmek, dinlendirmek, sağılmak zamanın geldi mi kavalını kullanıyormuş çoban. Sütünü sağıp, yoğurt yapıp, yağını alıyormuş. Mal sahiplerine veriyormuş.

Mal sahipleri çobandan çok memnunmuş, böyle bir çoban ele geçmez diyorlarmış. Çobanın keyfi keyfmiş ama, sıkıldığı da olmuyor değilmiş. Bir gün böyle çok sıkılmış, bunalmış, ne köpek, ne koyunlar, ne de kaval sıkıntısını gideremiyormuş… Kendi kendine  demiş ki, şu mal sahiplerini çağırayım, gelsinler biraz sohbet edelim, sıkıntım geçsin. Çıkmış tepenin başına bağırıyormuş; 

“Eyyyyyy mal sahipleri, obalar analar babalar malları kurtlar bastı, tuttuğunu parçalıyor yiyor, koşun gelin, çabuk gelin…”

Bu sesi duyan obalar, babalar, mal sahipleri koşmuşlar çobanın yanına gelmişler… Bakmışlar çobanın keyfi yerinde kurt murt yok…

“Hani çoban efendi kurt diyordun, nerede?”

Şöyle karşılık vermiş çoban onlara;

 “Yahu gelin oturun, konuşalım, sohbet edelim, biraz gülelim, eğlenelim, sıkıntım geçsin, sizleri özledim!”

Bakmış mal sahipleri, çoban eğlenmek istiyor, “İşimiz mi yok” demişler, dönmüşler obalarına, çadırlarına…

 Aradan biraz zaman geçmiş, çoban yine aynı feryatla; “Eyyyy mal sahipleri, obalar, babalar gelin, kurt bastı malları,  götürüyor…” diye var gücüyle bağırıyormuş.

Mal sahipleri, yine, ellerine değnekleri sopaları, tüfekleri almışlar,  çıkmışlar yola, varmışlar. Ne kurt var ne bir şey. Çıkışmışlar çobana; “Yine biziynen dalga mı geçiyorsun” diyerek dönmüşler çadırlarına…

Aradan epeyce bir zaman geçmiş, bu kez gerçekten kurtlar gelmiş, malları parçalıyormuş… Çoban gene bağırmış;

“Eyyyy obalar, analar, babalar, mal sahipleri koşun gelin, bu kez gerçekten kurtlar geldi, ne koyun koydu, ne davar, ne sığır, parçalıyor… yiyor, bitiriyorrrrr” diye acı acı sızlanmış. Ama bu kez kim inanır?

Mal sahipleri, obalar, analar, babalar inanmamışlar, “yine çoban bizi aldatıyor, kandırıyor” demişler, gitmemişler… Sonra öğrenmişler ki, gerçekten kurtlar basmış koyunları,  sığırları…  davarları… Çoban canını zor kurtarmış.

“Yalancının mumu yatsıya kadar yanar” derler.

 Çoban da, mal sahipleri de çekmiş yalanın cezasını.

 SİZ SİZ OLUN YALAN SÖYLEMEYİN.

30.03.2020, Adana

 

362 kez okundu

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın
AlışSatış
Dolar32.237032.3662
Euro34.794534.9339