Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi9
Bugün Toplam806
Toplam Ziyaret1681891

OKUNACAK DÖRT GÜZEL DENEME KİTABI

NECATİ GÜVEL- 7’ DEN 70’ E YILLAR VE BEN (anısal deneme), 1947 Kadirli doğumlu olan yazar Adana İktisadi ve Ticari İlimler Akademisini bitirdi. İlk, orta, liselerde öğretmenlik yaptı, emekli oldu. Siyasete atıldı. Sumbas Belediye Başkanlığı yaptı.

(Haber:Mehmet Demirel Babacanoğlu)

MUSA DİNÇ, YÜREĞİMDEN DAMITTIM YARINLARA (deneme),  155 s., Kurgu Kültür Mrk y., 1. Bsk. 2018// Musa Dinç mizahi yazarlarımızdandır. 1960 Diyarbakır doğumludur.  Sağlık Meslek Liselerinde öğretmenlik yaptı. Dergimiz Aykırısanat’ın Diyarbakır temsilciliğini yürüttü. Diclem Sahaf  Kitapevi açtı. Yayınlanmış 15 kitabı bulunmaktadır. Yaşamını Didim’de sürdürüyor.// Bu kitabında güncel sosyal olaylara oldukça yer veriyor. Baştan sona okuduğunuzda güncel olayları yeniden gözden geçirmiş olacaksınız. Kısa, küçük alıntılarla örnekleyelim kitabı: “Yandaş medya, yandaş şirket, yandaş taşeron, her taraf yandaş, çığ gibi büyüyor. Küçük bir ilçede bir bakmışsınız 100 tane x  market, 60 tane y market, 30 tane z market…”  Çık işin içinden? (…)  “İşsizliğe çare bulundu mu? Enflasyon düştü mü? Terör bitti mi? Vatandaş mutlu, huzurlu mu?” (…) “Bir gün canımız Gaziantep baklavası çekti. Bol fıstıklı baklava satın alıp eve getirdim. Yiyoruz ama tadı tuhaf geliyor. Meğerse içindeki  fıstık değilmiş, bezelyeymiş.” (…) “Okuma, düşünme, yazma, fikrini kendine sakla, ben ne diyorsam o. Gergin yat, karanlıkta kalk dua et, haline şükret. Vergini ver, askerliğini yap. Kaderine razı ol. Aza kanaat et, yoksa yoldan çıkarsın…haaaa!  Çok yaşa Haşmetlüm.” (…) “Terörün dini, imanı, mezhebi, etniği olamaz. Terör, terördür, nereden gelirse gelsin şiddet ve nefretle kınıyorum.” (…)  “Gençlerin dünya umurlarında bile değildi, yarım kiloya yakın çekirdeği çıtlatarak kabuklarını rastgele etrafa saçtılar; bu kadar da olsa iyi ya, gençlerden biri arkası bana dönük vaziyette  işedi.” (…) “Parası olmayan bir vatandaş Türkiye’nin şehir otogarlarında sıkışırsa altına edebilir, WC’ler sanıldığı gibi 1 lira değil, 1.50, 2.00 lira. Yalnız Eskişehir oto garında beleş.” (…) Daha yazılacak çok şey var kitapta alınız okuyunuz.

MEHMET GENÇ- KİM DEMİŞ DEYİMLER ZOR DİYE (deneme), 210 s., Temolas Ed. y., 1. Bsk. 2019// 1955 Aydın doğumlu. Aydın Lisesi İngilizce öğretmenliği yapmış. Birçok gazete ve dergilerde sanat ürünleri yayınlanmış. 8 yayınlanmış şiir/deneme kitabı bulunmaktadır. İzmir’de sürdürüyor yaşamını. A’dan Z’ye kadar deyimleri işliyor. Yanında İngilizce, bilmeceler de var. İlk, orta kalburüstü, lise, üniversite dengi öğrencileri için uygun denebilecek bir kitap. Deyimlerin çıkış, geliş noktalarını, anlam ve önemlerini araştırmış bulmuş, kendi bilgileriyle harmanlamış yazmış. Büyük ölçüde yararlandım… Kimi örnekleri verelim: Hani derler ya, kan tükürsem kızılcık şerbeti içtim. Bakınız nerden geliyormuş bu deyim? “Ecel/kızılcık şerbeti içmek; ölümle yüz yüze gelmek, ölmek” anlamına geliyor. 16. yy. dek Osmanlılarda süren cellatlık düzeneğinde oluyormuş bunlar. Ölümle cezalandırılacak olan insanlar Balıkhane Kasrı’nda üç gün bekletiliyormuş, sonra beyaz, kırmızı/kızıl renkli bardaklarla içecek sunuluyormuş. Kızıl/kırmız renkli bardak kime  sunuluyorsa onun kellesi gidiyormuş. Yani,  “kızılcık şerbeti” lafı, kırmızı/kızıl bardaktan geliyormuş…// “Güvendiği dağlara kar yağmak; büyük umutla beklenen yardımın gelmemesi” anlamına geliyor. “Napolyon 1812’de, karlı tipili bir kış gününde ordusuyla Moskova yolunda. Savaş alanına geldiğinde Rus ordusunu göremez, daha soğuk bir bölgeye çekilmiştir.  Bu yüzden Napolyon’un 360 bin askeri ölür.” Olay, bizdeki Sarıkamış olayını anımsatmıyor mu? //  Hani çok güzel giyinenler için derler ya “İki dirhem bir çekirdek.”  Keçiboynuzu çekirdeğinin ağırlığı hangi koşulda olursa olsun değişmiyormuş. Çekirdeğin her biri 0.2 gr. geliyormuş. Beş tanesi okkanın 400’de birine eşitmiş. Bu da bir dirhem ediyormuş. Eski altın paralar iki dirhem bir çekirdeğe eşitmiş. Osmanlılarda altın ticaretinde kullanılıyormuş bu ölçü. Evet, “iki dirhem bir çekirdek” yakıştırmasına ne kadar uygun değil mi? Herhalde yaşamınızda “iki dirhem bir çekirdek” olmuşsunuzdur.// Not: Kitabı okuduğunuzda, yer veremediğim bilmeceyi de, İngilizceyi de göreceksiniz.

COŞKUN KARABULUT- ŞİİR ŞAİR VE OKUR (deneme), 100 s., Günce y., 2. Bsk. 2019 //  1956 Sarıkamış doğumlu. Ankara- Hacettepe Üniversitesi Sosyoloji mezunu. Kimi değişik adlı bankalarda çalıştı. Fethiye Ölüdeniz Belediyesi Sanatevi yöneticiliği yaptı, emekli oldu. Yayınlanmış (şiir-deneme) 15 kitabı var. Birçok dergi ve gazetelerde sanat ürünleri yayınlanmaktadır. Yaşamını Fethiye’de sürdürüyor. // 90’lı yılların başlarında Adana’da bir bankada çalışırken tanımıştım. Yeni yetme, övüngen şairlerin(!) şiirlerine “şigir” diyordu. Doğrusu da bu olsa gerek. Bu kitabında, söz konusu şairleri(!) eleştiriyor, iyi şairler üzerine örnekler veriyor. “Şiir, şair ve okur” konusunda epeyce şeyler öğrendiğimi söyleyebilirim. // “Şiir, şair ve okur”u ele alan Karabulut, yoğun çalışmakla, incelikle, titizlikle kitabını oluşturmuş. “Şigir” ve “şiir” yazanların kitaptan öğreneceği çok şey  var bence, alıp okusunlar derim.//  “Şairin şiiridir önemli olan. Kişiliği, nasıl biri olduğu bizi ilgilendirmez” diyenleri şöyle eleştiriyor: “Şairin malzemesi sözcüklerdir ve şiiri de şairin sözüdür. Şiirinden bakarak şairi konuşursak, şairin ne yaptığı ne eylediği de bizi ilgilendirir. Eyleme dayanmayan söz yalandır, boştur. Sözünün gereğini yapmayan, ister sıradan insan olsun, ister şair olsun yalancıdır.” (…)  “Sözcükler, sahiplerinin kim olduğunu hiç sakınmadan ele verir.” (…) “Şair(lik) yeteneği olanlara, bir iki dize fısıldanır. Şiir yazdıran bu ilk dizeler, lokomotif dizeler, sadece şiir yeteneği olanlara verilir. Şairin işi kolaydır artık. Çünkü bu ilk dizelerin içinde oluşacak şiirin tüm şifreleri de verilmiştir. Edası, tınısı, melodisi, notaları, ruhu canı ne varsa hepsi.” (…)  “Söz, içinde eylemi de içeren önemli bir kavramdır.” (…) “Şiir benim için eşyada gizlenmiş hakikatı sezmek, görmek için hakikatın bilgisini elde edebilmek için yaşam biçimi edindiğim bilgiye erişmenin tek yolu(dur). Genel olarak sanatı, özel olarak da şiiri böyle görüyorum, böyle biliyorum.” (…) Evet, metinler uzayıp gidiyor. Her bir metin ayrı bir inceleme konusu.// Siz isterseniz  bir kitap alınız, bu kapsamlı yazıda veremediklerimi oradan okuyunuz…

NECATİ GÜVEL- 7’ DEN 70’ E  YILLAR VE BEN (anısal deneme), 300 s., Kendi y., 1. Bsk. 2019//  1947 Kadirli doğumlu olan yazar Adana İktisadi ve Ticari İlimler Akademisini bitirdi. İlk, orta, liselerde öğretmenlik yaptı, emekli oldu.  Siyasete atıldı. Sumbas Belediye Başkanlığı yaptı. Ressam Hatice Güvel’le evlendi, iki çocuğu, dört torunu var.// Bu denemesel anılarla yüklü ilk kitabını; “İlk, Orta, Öretmen Okulu, Öğretmenlik, Belediye Başkanlığı Yılları, Genel Konular, Şiirler” ana başlıkları altında, açık seçik, güzel bir dille/Türkçeyle anlatıyor. // Anılar çok önemli. Herkes yazmalı diyorum. Anılar tarihe iz bırakırlar. Yazar, Kadirli tarihine iz bırakıyor. Kadirli’nin bir zamanlar “Göveloğlu (Gökvelioğulları) beyliği tarafından yönetildiğini yazıyor. Bir bakıma ‘Derebeylik’. Güveloğulları geniş bir soya/aileye sahip.// Özetle başlayalım: “… Dönüşte arka arkaya yürüdük/ Yolda yatar çil yılanı ürküttük/ Taşları tezeği atıp korkuttuk/ Bileğime dolanmıştı hız ile (yılan) //…” (…) “Boynumuzda kuş lastiğimiz,  cebimizde küçük bıçağımız olurdu. Bir bez parçasında tuzumuz, bir metre kadar ipimiz. Donanım tamdı, her duruma hazırdık. Bahçelere doğru koşarak giderdik, kuş avlardık, böğürtlen çileği yerdik…” // “Babamın haberi olmadan bizim atı arabaya koşup tarlaları gezmeye karar verdik. Babamın kızacağını biliyordum ama, macera yaşamaktan kendimi alamıyordum. (…) Atın bir çifte vurmasıyla havada takla atarak yere düştüm. Birkaç takla da yerde attım. Kendime geldiğimde arkadaşlarım bana koşuyorlardı. Yaralanmadan, bir yerimiz kırılmadan kurtulmuştuk. Babam kızmadı.” // Ya, işte gördüğünüz gibi çocuk, yaşlı, genç herkes bir serüven yaşamak ister.// “… Kapı açıktı, içeri girdik, çağdaşımız bütün çocuklar oradaydı. Amcam Dede Bey eşini ve çocuklarını alarak bir yere  eğlenmeye gitmiş, evi de köylülerine açmıştı. Evin içi yiyecek doluydu. Yemek içmek serbest. Çeşitli eğlencelerden sonra, oyun kağıdı ile basma oynandı…” // Bir yılbaşı gecesi böyle geçmiş. Bir ömrün anıları yaza yaza biter mi? Kocaman bir kitap olmuş zaten. Yazarın şiirlerinden de alıntı yapalım: “KADİRLİ- Tarihi eskidir, Hitit’e gider/ Eskiden yerleşim yeri Kadirli/ Aslantaş bölgesi tarihten bir yer/ Şimdilik ayakta diri Kadirli// Güneyi ova da arkası dağdır/ Yazın Torosların içi yayladır/ Oranın domatesi sütü doğaldır/ Yaşanacak yerin piri Kadirli/…/ Kavgaya gelince güçlü bileği/ Ateşten bir parça olur yüreği/ Sumbas İlçe, Güveloğlu durağı/ Beylerle anılır seri Kadirli”//  Bir de eşi Hatice’ye yazdığı şiirden alalım: “Fedakarsın bu dünyanın tadısın/ Benim gönlüm balda seni buluyor/ Evimizde mutluluğun adısın/ Arılarım gülde seni buluyor// Yola gitsek beraberce yan yana/ Gezi yapsak yıldızlara ve aya/ Hayal kursak sahip olsak dünyaya/ Rüyalarım yolda seni buluyor/…/ Necati Güvel’im dağda ovada/ Kanatlansam uçup gezsem havada/ Nerde diye arar iken dünyada/ Vaha gibi çölde seni buluyor”// Dilerim okursunuz kitabı.

 

369 kez okundu

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın
AlışSatış
Dolar32.486832.6170
Euro34.601234.7398