Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi10
Bugün Toplam724
Toplam Ziyaret1669110

BORÇLAR, BORÇLA ÖDENİYOR

Yazarımız Yılmaz Aydoğan, tarım savaşında tohumda nasıl dışa bağımlı hale geldiğimizi yazdı

 VAHİT ŞAHİN (ÖZEL HABER)

Yazarımız Yılmaz Aydoğan, “Böyle Gitmez” köşesinde  “Emperyalizmin Kıskacında Türk Tarımı” adlı araştırmasında tarım savaşında tohumunun önemine dikkat çekerek, tohumda nasıl bağımlı hale geldiğimizi yazdı.

“Hedef ülkede Küresel Güç Odakları (KGO) tarafından oluşturulan, “tarımda dışa bağımlılığın gelişimi” sürecinde “tohum”, hayati derecede belirleyici olmaktadır” diyen Aydoğan, tarım savaşı’nda sonucu belirleyen, hedef ülkelerde yüzlerce yılda oluşmuş, makul ve mükemmel işleyen geleneksel tarım üretiminin, Batının “Kitlesel/Endüstriyel Tarım” yöntemlerine göre yeniden yapılandırılması olduğunu ifade etti.

Aydoğan, “Ülkedeki tahılın fiyatları dış piyasalara göre şekillenmeye başladığında, çiftçi devamlı olarak, daha geniş alanlarda, daha az çeşidi, daha kitlesel olarak üretmeye zorlanır. Ürün miktarı başlangıçta artsa da, ürün çeşitliliği kaybolmaya başlamıştır. Bu durum çiftçiyi ürünü elden çıkarabilmek için resmi alım kurumları ya da tüccarların kapılarında sürünmeye mahkum eder. Malını teslimden sonra da, aynı kapılar önünde, parasını alabilmek için dilenci pozisyonuna düşürülür. Giderek bankalara ya da tefecilere borçlandırılır. En önemlisi de, hibrid veya transgenetik (genetiği değiştirilmiş) tohum kullandığından, kendi ürününden tohumluk ayıramaz hale gelir. Batılı şirketlerden alınan bu tohumluklar kısırlaştırılmıştır. Her sene yeniden tohum almaya zorlanır. Böylece, çiftçi artık Küresel Güç Odaklarının kanunlarının hükmettiği “Dünya Pazarı” için çalışmaya başlamıştır” dedi.

Hibrid tohumların başlangıçta yerli tohumlara göre rekolte olarak daha verimli olsalar da, kısa zamanda süratle verimlilikten düşerek  gübreleme ihtiyacının baş gösterdiğine çeken Aydoğan, “Kimyasal gübre gereksinimi çiftçi için yeni bir masraf kapısıdır. Buna ilave bir sorun da, gittikçe artarak kendini dayatmaya başlayan, haşere ve hastalıklarla mücadele etme mecburiyetidir. Geleneksel tarımda hiç adı duyulmamış haşere ve hastalıklara karşı bir yığın tarım ilacı ile sonu tahmin edilemeyen bir mücadele başlar.

Tohumla başlayan bağımlılık; beraberinde kimyasal gübre ve tarım kimyasalları olan insektisit, herbesit ve fungusitlere bağımlılığı getirir. Kitlesel üretim, küçük çiftçinin gücünü aşan tarımsal mekanizasyona (yeni ve güçlü tarım makinelerine) ihtiyaç doğuracaktır. Tarımda yaratılan bu bağımlılık, geleneksel çiftçilerin direniş potansiyelini yok eder. Kırsalda yaşayan ve üreten bu insanları şehirlerin “getto”larına sürer.  Ülkenin tarımsal üretim potansiyelini uluslar arası büyük tarım holdinglerinin ürün ve kararlarına boyun eğmeye zorlar” dedi.

 Bölgenin kendine özgü tohumlarının 5-10 yıl boyunca ardı ardına ekimi yapılmayınca, bir daha geri gelmemecesine, kaybolup gittiğini kaydeden Aydoğan şu ifadeleri kullandı:

“Bu tohumların kaybı o ülkenin bağımsızlığı açısından en önemli stratejik güç kaynağının yitirilmesi demektir. Çiftçinin bu süreç sonunda kazanç sağlayıp sağlayamadığı ile kimse ilgilenmez. Ancak o, tohum, gübre ve tarım ilaçları borcunu ödemek zorundadır. “Borçları yeniden yapılandırılarak”, borcunu borçla ödemeye başlar. Bir kısır döngü içerisindedir.Bir gün dayanma gücü tükendiğinde, elindeki babadan kalma topraklarını fırsatçılara kaptırmaya mecbur edilmiştir. KGO’na bağlı kuruluşlar tarafından sinsice yürütülmekte olan, “küçük çiftçi arazilerinin toplanarak Endüstriyel Tarım arazisine dönüştürülmesi” aşaması, sistemin dönüm noktasıdır. Sonuçta geleneksel çiftçiye, kendisine ve ülkesine yaşama gücü veren geleneksel tarım yöntemleri ve bu yöntemlere uyum sağlamış yöresel tohumlukları kaybettirilmiş ve o, bir borç ve çaresizlik sarmalı içerisinde kendisini boğan, “endüstriyel tarım tuzağına” bir daha asla çıkamamacasına, çekilmiştir”

 

 

296 kez okundu

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın
AlışSatış
Dolar32.237032.3662
Euro34.794534.9339